Dedikodunun Tarihçesi

İnsanoğlu kadar eski olan dedikodu daima tarihin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor! Deyim yerindeyse işbirliğine gitmeyi ve sosyal bir varlık olarak yaşamayı öğrendiğimizden beri “kimi zaman maruz kaldığımız, kimi zaman maruz bıraktığımız” dedikodu yaşamlarımızın bir parçası.

Yaptığım araştırmalara göre; insanoğlunun ilk defa kadim zamanlarda dilin keşfedilmiş olması ile ateş başında sohbet ederek dedikodu olgusuna yaşamda yer açtığı büyük bir gerçek. Ateş yakarak güvenli ortamda insanlar daha rahat iletişim kurmayı deneyimlerken anlatılan mit ve efsanelerin yanı sıra sosyal yaşamın parçası olan dedikodunun temelleri atılmış oldu. Muhtemelen, gündüz her yer aydınlıkken tüm ihtiyaçlarını gideren insanoğlu karanlık çökünce ateş yakmak ve uyumak dışında farklı bir şey yapamıyordu.

Tarihin ilk zamanlarında, minik topluluklar halinde yaşam süren insan yapısı içerisinde herkes birbirini yakından tanıma şansına sahipti. Her bireyin muhtemel hareketleri, fikirleri, davranışları hakkında uzunca sohbetler edilirken belki de aslında insanoğlu sosyal yaşam ağına bağlanmanın yeni yollarını deneyimliyordu. Dedikodu sevmeyen bünyeme inat itiraf etmeliyim ki,  popüler bir teoriye göre dedikodu kesinlikle sosyal bağların devamını sağlamaya yardımcı oluyor!

Bu arada, dilin tam olarak nasıl ortaya çıktığını tespit etmesi oldukça zor olsa da dedikodunun gelişimi ve insanoğlunun kullandığı dil ve konuşma gelişimi birbirine paralellik göstermektedir. Unutmayınız ki kadim tarihi dönemlerde, dil ve kaynaşma kadar insanların “avlanamaya” ihtiyacı vardı! Mağara gibi sınırlı bir yer sonrasında açık arazide yaşam süren insanoğlu, avlanma sırasında her kimliğe uygun roller biçmeli ve işbirliği için gerekli şekillerde konumlandırmalıydı. 

Ve yine unutmayınız ki, hakkında konuştuğumuz şeyi aslında gerçekten önemsiyoruz ve birey olarak kendimizi deneyimlemenin yollarını arıyoruz demektir. Çoğunlukla rakip gördüğümüz birey ve ilişkiler hakkında konuşma eğilimimizin en önemli nedeni var olduğumuz bulunduğumuz yaşamsal rekabet skalasında yer alıyor olmalarıdır. İnsanoğlu tarafından daima olumsuz davranış olarak kabul edilen dedikodu aynı zamanda toplumun bir tür vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır.  Kimi zaman kamufle olmak, kimi zaman başkalarını eleştirerek kendi yetersizliğimizden kaçmak ve kimi zaman da başkalarının hakkında konuşarak deşarj yöntemi olarak sosyal yaşantımızın parçası olan dedikodunun amaçları daima kişilerin ihtiyaçlarına göre farklılık göstermektedir. Yeni bir yazıda görüşene dek hoşçakalınız..

Kaynakça

 II. ULUSLARARASI MULTİDİSİPLİNER ÇALIŞMALARI SEMPOZYUMU (ISMS)(18-21 Mayıs 2017, Roma/İtalya) BİLDİRİ KİTABI-SOSYAL BİLİMLER 

The following two tabs change content below.
Sanat Tasarım Fakültesi bölümü mezunu köşe yazarımız, özel bir vakıf üniversitesinde mentör eğitimci olarak görev yapmaktadır. Tarih alanında yüksek lisansını tamamlayan yazarımız, kültür sanat alanında farklı platformlarda, popüler düzeyde yayınlar hazırlamaktadır. "Mecmua İstanbul ve Cemiyet Sanat Dergi" genel yayın yönetmenidir.

Son Yazıları Tülay Çağlar Kadı (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.