Ressam Zehra Başaran Röportajı

Ressam Zehra Başaran;

“Sanat, yaratıcı kişiliğin, kendini ifade etme aracıdır!”

Merhaba, Zehra hanım “Mecmua İstanbul” okuyucuları için kendinizden bahseder misiniz?

Ben Zehra Başaran. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim bölümünde 1995 yılında lisans, 2006 da yüksek lisansımı tamamladım. 20 yıldır Devlet kurumlarında resim öğretmeni olarak görev yapmaktayım. İstanbul Maltepe’de ki atölyemde, resim çalışmalarına devam etmekteyim.

Her çağ ve zamanda, sanat daima insanoğlunun yaşamının bir parçası olmuştur. Sizce, toplumların gelişmişlik düzeyi ile sanat arasında nasıl bir ilişki var? Bizlerle, sanatın insan üzerinde ki etkisi hakkında neler paylaşmak istersiniz?

Bir sanat eğitimcisi olarak sanat eğitiminin toplumların gelişmişlik düzeyiyle birebir bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyetin ilk yıllarında sanat eğitimine verilen önem, ne yazık ki giderek azalarak bitme noktasına gelmiştir. Şu an ki eğitim sisteminde hafta da sadece bir ders ile devam etmektedir. Bireyin sanat ile bağlantısı neredeyse yok olmuş, kişisel merak duyanlar dışında sanat ile ilgilenenler oldukça dar bir kesimle sınırlamıştır. Sanat, bir toplumun psikolojik açıdan sağlık göstergesidir.

Sanat iyileştiricidir. Sanat, yaratıcı kişiliğin, kendini ifade etme aracıdır. Sanat, sanatçı ve sanat sever izleyicinin buluşma noktasıdır. Orada ki çeşitlilik kişiler arası hoşgörünün temelidir. Bu bilinç ile hareket eden devlet politikalarının bulunduğu coğrafyada yasayan toplumlar daha mutlu ve umutludur.

Her zaman vurgulanan bu faydalarının ötesinde aslında sanatın yaratıcı kişilikleri eğitme konusu en önemlisidir. Yaratıcı toplumlar icatlar yapar, üretim yapar üretim olan yerde sanayi vardır. Sanayi olan yerde işsizlik sorunu yoktur. Ama maalesef sanat bizim ülkemizde sadece, psikologların hastalarını kendini iyi hissetmesi için önerilen uğraşlara kadar indirgenmiştir.

Her birimiz doğanın bir parçasıyız ve doğada sınır yoktur, Sanat, aklın sınırlarını zorlar. Sınırlanma olgusu olmayan insan, hayatta ki her şeyi yapabilme kabiliyetini kendinde görür. Bu duygu, insana kendini başarılı ve mutlu hissettirir diye düşünüyorum. O yüzden sanatçı ve sanat eserleri ne kadar çok olursa ve ne kadar çok izlenirse o kadar alternatif ve çözüm odaklı bir yaşam biçimi oluşur.

Çok bilinen bir sanat eserini “Mecmua İstanbul” okuyucuları için yorumlamanızı bekliyoruz. Hollandalı ressam Johannes Vermeer’in başyapıtı olan İnci Küpeli Kız, sizce göz teması nedeniyle günümüzün psikolojik özne metaforları arasında yer alır mı?

Vermeer’in “İnci küpeli kız” resmi, günümüzde hikayesi en çok ilgi çeken resimlerden biridir. Onu bu derece ilgi çekici hale getiren şey, resmin izleyici ile konuşabilmesidir. Resimdeki portre, izleyicinin kulağına bir şeyler fısıldar. Psikolojisi çok ağır bir bakışla göz göze getirir. Orada sadece bir kelimeyle anlatılamayacak kadar duygu ile baş başa kalırız. En başta “acı” kavramına, devamında ise umutsuzluk, umut, tutku, vazgeçmişlik ve birbirine zıt denilebilecek daha bir çok kavrama maruz bir kız ile bakışırız . Psikolojik acıyı bilim ; kayıp yaşama, travmatik olaylara maruz kalma, hayal kırıklığı, yokluk hissi ve benzeri çeşitli olumsuz anıların sebep olduğu
zihinsel acı çekme süreci diye tanımlıyor. Fiziksel ağrıyla birlikte olabiliyor fakat daha çok fiziksel ağrıdan bağımsız bir kavram olarak açıklıyor.

Resimde ise, her iki acı şekli de bize yansıtılıyor. Nitekim edindiğimiz bilgilerde, İnci küpenin resme başlamadan hemen önce kulağın delinerek resme dahil edildiği belirtilmektedir.
Diğer yandan, Dostoyevski’ nin “Acıda hazların en tatlısı saklıdır.” sözü, inci küpeli kız da ki bu karmaşayı son derece güçlü bir şekilde yansıtıyor. Figürün abartıdan uzak mimikleriyle belli belirsiz ifadesine karşılık, günümüz popüler kültürü ve sanata yansıması da ayrı bir zıtlık oluşturmaktadır. Bu kadar gürültünün içinde sessizce çığlık atan bu resim kendini bu çağda nasıl da duyurmaktadır?

Resimde ki sahici duygu ne kadar zaman geçerse geçsin insan psikolojisinin değişmez olduğu gerçeğini gösteriyor. Hangi cağda yaşarsak yaşayalım, “acı “, insan psikolojisini aynı derecede etkiliyor. “Umut” a aynı bakıyoruz. “Aşk” kalbi ayni şekilde çarptırıyor.

Geçmiş sergilerinizden ve ödüllerinizden bahseder misiniz?

Ulusal sergilerden 5 adet ödülüm bulunmaktadır.
2007 Kültür Bakanlığı 7.Şefik BURSALI Resim Yarışması J.Özel ödülü
2008 Ümraniye Belediyesi 4.Resim Yarışması, Mansiyon
2008 Kültür Bakanlığı 8.Şefik BURSALI Resim Yarışması J.Özel Ödülü
2012 Pendik Belediyesi ”Pendik’te zaman konulu resim yarışması” 3.lük ödülü
2013 9.Ümraniye Belediyesi Resim Yarışması ”zaman tünelinde istanbul evleri ve yaşam” Konulu Resim yarışması-3. lük ödülü.
İstanbul ve Ankara’ da toplam 10 kişisel sergi açtım. Bir çok karma , grup ve proje sergilerine dahil oldum. Yurt icinde ve yurt dışında, çok değerli sanatçı arkadaşlar ile birlikte 9 defa sempozyuma katıldım.
Yurt icinde Tuyap Sanat fuarında 5 yıldır bulunmaktayım. İtalya’ da , 2016 Artparma Faır, 2016 Quintessenze Tivoli, 2017 Euroexpoart Vernice fuarlarına katıldım. 2015  Ocak-Şubat PSİKEART, 2015 Mart- Nisan PSİKEART, 2018 Mayıs- Kültür Sanat Haritası Dergilerinde eserlerim ve röportajım yayınlandı. 2018 tarihinden itibaren Maltepe Kuytu Artline isimli galeride, Sanat Danışmanı olarak ve zaman zaman çesitli arkadaşlar ile farklı yerlerde sergiler düzenlemekteyim.

Sizi etkileyen ve ilham kaynağı olan sanat eserleri ya da sanatçıları merak ediyoruz…

Sembolizm, Realizm, romantizm gibi akımları benimseyen sanatçı ve sanat eserleri benim temelimi oluşturuyor. Sürreal öğeleri ve ekspresif fırçayı seviyorum. Açıkçası, tek bir üslup, akım ve sanatçı değil de, birçoğunu harmanlayarak bir dil oluşturmaya çalışıyorum. Ama isim vermek gerekirse, Işığı ile Rembrand, Psikolojisi ile Goya, fırçası ve paleti ile İlya Repin’in eserleri beni her zaman çok etkilemiştir.

Eserlerinizde en çok neleri önemsersiniz, temasal olarak hangi yaşamsal öğelerden ilham alırsınız?

Benim sanatım da önceliğim kesinlikle ifadedir. Vücut dili, portre, resimde ki yardımcı elemanlar, paletteki renkler, mekân ve diğer bütün elemanlar, tuval üzerine aktarmaya çalıştığım ifadeye hizmet ederler. Figür barındırdığı ruhu; bakışıyla duruşuyla, giyimiyle ve seçilen renklerle tam olarak yansıtabilmelidir. Resmimin izleyici ile psikolojik bir temas ve bağ kurabilmesini çok önemsemekteyim. İnsanı oluşturan tüm duygular ilgi alanımdır. Ama çoğunlukla yalnız kaldığımızda bizi bırakmayan duyguların peşinden giderim.


Okuyucularımız adına bizlere zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Yeni sergi ve proje haberlerinizi sabırsızlıkla bekliyoruz. Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Sergilerimi oluşturan konular ile konsept denilen şeyin oluştuğunu söyleyebilirim. Bu da zaman zaman bir konu olay veya duygunun peşine takıldığım için oluşmaktadır. Bu yüzden her sergimde bir hikâye barınmaktadır. Bu hikâye, bazen kendi tahtını kendi yapanların, bazen kendi kanadını kendi yapıp uçmaya çalışanların, bazen üşüyenlerin, bazen de sıcağa maruz kalanların bir seri macerasıdır.

Şu an da yine, bir kavramın peşine takıldım ve bir sonraki kişisel sergim oluşmaya başladı. Ayrıca hem kendim, hem de farklı sanatçı arkadaşların grup ve proje sergileri için çalışmalar hazırlıyorum. Kendi dilime yakın sanatçı arkadaşlar ile oluşan proje sergilerinde ki enerjinin dinamikliğini çok seviyorum.

The following two tabs change content below.
Sanat Tasarım Fakültesi bölümü mezunu köşe yazarımız, özel bir vakıf üniversitesinde mentör eğitimci olarak görev yapmaktadır. Tarih alanında yüksek lisansını tamamlayan yazarımız, kültür sanat alanında farklı platformlarda, popüler düzeyde yayınlar hazırlamaktadır. "Mecmua İstanbul ve Cemiyet Sanat Dergi" genel yayın yönetmenidir.

Son Yazıları Tülay Çağlar Kadı (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.