Sanatçı “Ayhan Tomak” Röportajı

Heykel,sanat, resim alanında başarılı çalışmalara imza atan “Sanatçı Ayhan Tomak” ile üyesi olduğu Helsinki Uluslararası Sanatçılar Birliğini, öğrencilerine dair umutlarını ve yaşamı konuştuk.

Barış ve Hayat Heykel ve Tasarım Sergisi” ziyaret ederken, sanatçı Ayhan Tomak eserlerini yakından görme şansım olmuştu. Ahşap ve aynanın buluştuğu tasarımlarının görünenin çok daha ötesinde derin anlamlara sahip olduğunu düşünüyorum. Sergide  yer alan, 3,4 metre yüksekliğindeki ”Barış Ağacı” eseri ve sanatçının yeni çalışmaları 20 – 23 Şubat’ta Sanat & Antika fuarında ziyaretçilerini bekliyor. Sanatçı Ayhan Tomak’ ı yakından tanıma fırsatı bulacağınız, keyifli röportajımızla sizleri baş başa bırakıyorum. 

Okuyucularımıza kendinizi nasıl tanıtırsınız? 

1970 yılında Antakya’da doğdum. İlköğrenimimi ve lise eğitimimi bu şehirde tamamladım. İstanbul Üniversitesinden mezun oldum. 1991 yılından itibaren, üniversite öğrenimim sırasında, Ressam Erol Deneç önderliğinde kurulan İFAR Resim Grubu’nda yer aldım. Başta İstanbul olmak üzere, yurtiçi ve yurt dışında birçok sergiye katıldım. Gazete ve dergiler için illüstrasyonlar, kitap kapak tasarımları hazırladım. 

Ahşap yontuyla ilgili ilk temasım ilkokul yıllarında, 1978 yılında ahşap oyma atölyelerinde oldu. Yarım gün okul, yarım gün iş. Bazı dönemler ara vererek 18 yaşına kadar bu atölyelerde çalıştım. Daha sonra üniversite yılları dahil 12 yıllık bir aradan sonra, 2000’ li yıllarda ahşabı temel malzeme alarak, heykel çalışmalarıma tekrar başladım. Geçmiş yıllarımda edindiğim ahşap yontu ile ilgili bilgi ve deneyimlerim, heykel çalışmalarım sırasında çok faydalı oldu. Yurt içi ve yurtdışında düzenlenen birçok sergiye, ahşap heykel sempozyumuna katıldım ve ahşap yontu workshopları gerçekleştirdim.

 Heykel çalışmalarımla beraber fonksiyonel sanat alanında da kendi tasarımlarımı yaptım, yine bu alanda çeşitli firmalara da danışmanlık verdim.

2008 yılından bu yana, Helsinki Uluslararası Sanatçılar Birliği üyesiyim. İstanbul’da sanat yaşamımı devam ettirmekteyim. Balat’ta ve İstanbul’a bağlı bir orman köyündeki atölyelerimde kendi çalışmalarımı yapmamın dışında, buralarda ahşap yontu dersleri de vermekteyim.

 

Sanatçı olarak, heykel ve resim çözümlemelerinizde “fonksiyonel sanat” anlayışını benimsediğiniz doğru mu? 

Bence tersi bir durum söz konusu. Heykel ve resim alanında edindiğim tecrübelerimin fonksiyonel sanat çalışmalarımdaki etkisi büyük. Eserlerimdeki estetik bakış açım ve tecrübelerim ile yaşamımızda kullandığımız objeleri tasarlamaktayım. Bu şekilde hayatımın her alanında kendimi sanatla ifade etme şansı bulabiliyorum

 

Barış, hayat, yaşam, sevgi” temalarına eserlerinizde, mümkün oldukça yer veriyorsunuz. Sizin gibi usta sanatçılar sayesinde, sanat gün geçtikçe toplumda değer kazanır. Siz bu bağlamda neler söylemek istersiniz?

Barış benim için çok önemli…

Kendimizle, çevremizle, doğayla, kısacası yaşamın her alanıyla barışmadan güzel günler görmemiz mümkün olmayacaktır.

Sevgi için de aynısı geçerli…

Bu yüzden son zamanlarda bu başlıkları ağaç konulu heykellerle anlatmaya çalışıyorum. Bu temalar çerçevesinde yaklaşık 3.5 metre yüksekliğinde “Barış Ağacı”, 3 metre boyunda “Sevgili’’, 1 metre boyunda da ”Hayat Ağacı’’ heykellerini yaptım. “Hayat, Barış ve Sevgi” üçlemesi sevdiğim temalar arasında yer alıyor. 

Sanat – Para- Yaşam” arasındaki ilişkiyi değerlendirir misiniz ?

Bir ülkedeki ekonomik yapının, o ülkenin etik değerlerini ve estetiğini doğrudan etkilediğini düşünüyorum. Bunun yanında bir sanatçı hayatını ne şartlarda idame ettiriyorsa, ürettiği eserler de o yaşantının yansımasıdır. Üretimden gelen sanat ışıldar. Bu durum benim için önemli. Biat eden sanatçı, biat ettiği yere öykünebileceği gibi, sırtını bir yere dayayan sanatçı da o dayandığı yere öykünür. Benim öykündüğüm yer doğa, doğanın ritmidir… Kazandığınız çok önemli, ama tükettiğiniz de önemli. O nedenle tükettiğimizin esiri olmamaya çalışıyorum.

Birçok etken sayabilirim. Ev ortamımız bu konuda çok özgürdü. Özelikle ressam olan ablamın sanata yönelmemde çok büyük desteği ve etkisi oldu. Aynı zamanda iki kardeşim klasik el oyması ustasıydı. Çocukluğumda onlarla birlikte çalıştım. Ahşap yontuyla ilk tanışmam ahşap oyma atölyelerinde oldu. Antakya’da ilköğretim ve lise öğretmenlerim de çok donanımlıydı. O yıllarda sanat tarihi, felsefe, mantık derslerinin hayatımda bu kadar faydalı olabileceğini hiç düşünmemiştim. Bu derslerin bakış açımı genişlettiğini üniversite yıllarında çok daha iyi anladım. Kısacası, olumsuzlukların yanında bahsettiğim bunun gibi birçok olumlu koşul da sanata yönelmem ve bu alanda gelişmem konusunda etkili oldu. Olumlu koşulların içinde her zaman sevgi saklıydı. Onları görebilmeyi, en çok anne ve babam öğretti.

Heykeltıraş olmaya nasıl karar verdiniz?

Çocukluğumdan bu yana 3 boyut her zaman ilgimi çeker. Fakat heykel yaparken fiziki şartlar çok önemli. Büyük atölye ortamı olmadan profesyonel anlamda heykel yapmam mümkün olmuyordu. O nedenle 1995 yılından 2003 yıllara kadar sadece resim yaptım. Atölye ortamını oluşturduktan sonra 2009 yılına kadar resim ve heykel çalışmalarımı bir arada yürüttüm. 2009’dan sonra sadece heykel çalışmalarıyla sanat hayatıma devam etmeye başladım.

Sanat alanında en büyük isteğiniz nedir?

En büyük istek, diğer istekleri gölgede bırakır düşüncesindeyim. Ama genel olarak isteğim, sadece güzel eser yaratmak değil heyecan veren, şaşırtan eserler vermektir.  Aynı zamanda toplumun sanatsal heyecanını yitirmemesini;  sanat eserlerinin meydanlarda ve yaşam alanlarında görünür yerlerde olmasını isterim.

 Heykeltraşlık ve ressamlık dışında “Usta Öğreticilik” yapıyorsunuz, öğrencilerinizle ilişkilerinizden ve onlara dair umutlarınızdan bahseder misiniz?

Kendi atölyemde 12 yıldır özel dersler veriyorum. Yıllarca ahşap yontuda elde ettiğim bilgileri derleyerek bir ders formatı oluşturdum. Öğretirken bu format gelişti ve çok yönlü bir şekle büründü. Öğretirken siz de öğreniyorsunuz. Çünkü farklı alanlarda okuyan üniversite öğrencilerinden çeşitli sektörlerde çalışan iş insanlarına kadar renkli bir öğrenci kitlem var.  Çok iyi bir dinamizm var. En büyük sorun kendilerini ifade edecek alanların kısıtlılığı. Ürettikleri eserleri sergileyebilecekleri alanların kısıtlılığı.

 Şu an hangi heykelleri yapıyorsunuz, ne dersleri veriyorsunuz?

4-5 heykele aynı zamanda başlıyorum. Şuan yaklaşık 3.5 metrelik bir ağaç, 2.5 metrelik bir portre, 2 metrelik ikili figür tasarımlarım üzerinde çalışıyorum.  Dersleri atölyemde, ahşap yontu üzerine veriyorum. Aynı zamanda eğitim koçlarıyla birlikte çeşitli şirketlerin  personel ve üst düzey yöneticilerine yönelik kişisel gelişim kapsamında ahşap yontu workshopları da yapıyorum…

Çalışmalarınızı yaparken ne tür referanslar ya da hangi sanatçılar ve eserlerinden ilham alıyorsunuz?

Ana referansım “doğa”. Çalışmalarımda takıldığım sorunları doğayı gözlemleyerek çözüyorum. Ama doğayı her açıdan incelmek gerekiyor. Bazen karşınızdakine bakıyorsunuz ama göremiyorsunuz. Görmeyi öğrenmek gerekiyor. Bu konuda John Berger’in kitapları bana çok yardımcı oldu. Mesela Görme Biçimleri Kitabı… Üniversite yıllarımda bu kitabı okuduğumda “bakmak ve görmek’’ arasındaki farkın ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Mimar Gaudi’ni eserleriyle Barselona’da karşılaştığımda bilmenin yanında onunla yüzleşmenin ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Eserlerine şapka çıkarmamak elde değil. Güzel şeyleri görünce şaşırmak mutluluk veriyor.  Kısacası doğa bana her zaman iyi bir referans ve sanatın farklı alanları bana ilham veriyor.

Bir heykeli yapmak ortalama ne kadar sürüyor, çoğunlukla ne tür malzemeler kullanıyorsunuz?

Benim için heykel yapımı uzun bir süreç. Bazı çalışmalarım bir hafta sürerken, bir yıl süren çalışmalarım da var. Ama ortalama olarak “1 ay” gerekiyor. Heykellerimin ana malzemesi ahşap. Metal ve camı da beraber kullanmayı seviyorum. Yakın zamanda çalışmaya başlamak istediğim ve sadece metalle yapılmasını kurguladığım bir heykelim de var.

 Resim ve heykel alanında kendini geliştirmek isteye kişilere ne tür önerilerde bulunursunuz? 

Öncelikle sevmek ve çalışmak temel koşul. Çalışmaktan kastım sanat eseri üretirken öncelikle okumak, gözlem yapmak gerekli ve bunun yanında arşiv tutmak önemli.  Dört elle sarılmadan iyi bir iş çıkmıyor.

20 – 23 Şubat tarihlerinde Sanat & Antika fuarına katılıyorum. Burada 3,4 metre yüksekliğindeki” Barış Ağacı” eserim ve yeni çalışmalarım sergilenecek.

The following two tabs change content below.
Sanat Tasarım Fakültesi bölümü mezunu köşe yazarımız, özel bir vakıf üniversitesinde mentör eğitimci olarak görev yapmaktadır. Tarih alanında yüksek lisansını tamamlayan yazarımız, kültür sanat alanında farklı platformlarda, popüler düzeyde yayınlar hazırlamaktadır. "Mecmua İstanbul ve Cemiyet Sanat Dergi" genel yayın yönetmenidir.

Son Yazıları Tülay Çağlar Kadı (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.