Duygular Tarihi Yöntemsel Araştırmalar

Duygular Tarihi

Yöntemsel Araştırmalar

2000’ li yıllar itibariyle gittikçe popülerleşen Duygular Tarihi, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün popülerleşerek, Tarih Anabilim Dalı araştırmalarına önemli bir ivme katmaktadır.

Yalnızca tarihçilere değil, bütün disiplinlerden uzmanların bütünleşebileceği bu yeni tarih alanında özellikle yöntemsel araştırmaların önemi oldukça büyüktür.

Ülkemizde çok fazla işlenmemiş tarih uzmanlık alanlarından biri olan Duygular Tarihi çalışmalarına ilişkin üniversitelerde kıymetli çalışmaları bulunan Topkapı Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı iş birliği ile Dr. Şeyma Afacan seminer notlarımı paylaşmaktayım.

Duygular Tarihi psikologlarla çalışan bir merkezin, 2000 yılı sonrası bu alanın uzmanlığının eklenmesi ile oluşturulmuştur.

2000’ler sonrası ne oldu da dikkat çekti?

…Sorusuna yanıt aramaktadır.

Bir anlamda gittikçe popülerleşen Duygular Tarihi alanı aynı zamanda teşvik edici bir tarihsel araştırma alanı haline gelmiştir öyle ki duygu tarihçisi değil düşünce tarihçisi olarak alanı yorumlamak çok daha rasyonel ve bilime uygun olacaktır. Yöntemsel olarak, bir tarih öğrencisinin bu kadar soyut bir konunun nasıl yöntemsel olarak çalışılabileceğine dair bilgilerini aktaran Dr. Şeyma Afacan verdiği bir örnekte; Felsefe aracılığıyla duygular konuşulabilir olmasının söz konusu iken düşünürlerin ve idealarının aslında zamansız olduğunu vurgulamasıdır. Örneğin Antik Yunan’ da bir filozofun söylence veya anlatısı günümüze esasen zamansız olarak ulaşmaktadır veya bir diğer örnek ile Ortadoğu da bir ailede kadınların daha duygusal erkeklerin daha mantıksal olduğuna dair fikirlerin ( Oryantalist akımlarda da bahsi geçtiği gibi) kısacası kimin hissettiğini, neden ve nasıl oluşa geldiğini bilmediğimiz bir alandan ancak psikoloji destekle özgün kılmaktadır.

Oryantalizm ve özgün olmak yetisi, Duygular Tarihi araştırmacılarını çoğunlukla metin ve ekol isimlere yöneltmiştir..

Günümüzde, sadece siyasi ve krala dair tarihlerden konuşmak yerine halka sosyal, soyut ve kültürel aktarımlarla ulaşılmaktadır. Zamansal kavramını kaybetmiş tarihçiliğe ilişkin olarak Febvre, bilimsel bir araştırma yöntemi olarak o dönem ait algılara bizleri yönlendirmektedir.

Örneğin, Ortaçağ Avrupa’sında erkek onur, duygu ve durumları nasıl deneyimlerdi?

Modern literatürde genellikle onların günümüz insanına göre daha duygusal olduğunu oysa zamanla duyguyu kontrol etmeyi nasıl öğrendik?

1941 Febvre hassasiyet kavramı ile ilişkili olarak Tarih ve Psikoloji alanında ki çalışması farklı kültürlerde büyüyen çocuklar döneme göre farklı dışa vurumlar göstermektedir. Genel geçer ezberleri sorgulamamız gerektiğine dair çözümler aslında toplumun bütünsel aktarım ve yorumları yerine artık bireysel anlatı ve kişisel dünyalarını incelemektedir.

Örneğin, küçük bir aile gerçekten toplumun bütünsel kesimini temsil etmekte midir?

Farklı alanlarda, duyguların tarihini revize geçiren süreçleri kuşatmak adına mikro düzeyde çalışmalar ve araştırmaların bilimselliği önemsenerek incelenmektedir.

 

1988 Georges “Aşk ve Evlilik Çalışması”

Yaklaşık 85’ li yıllara kadar birey tarihi, kadın tarihi Osmanlı dönemine ilişkin tarihsel çalışmalarda da olduğu gibi duygular tarihinde yakın plan,  zoom niteliğinde alana katılmaktadır. Teşvik edici bir tarihsel araştırma alanı haline geçtiğimiz zamanlarda farklı metodolojik yaklaşım tartışılması ile ilgi çekici hale gelmiştir. O dönemlerde her birey günlük tutmadığından normlar ile yazılı olarak tıpkı ahlak kitapları gibi veya Ortaçağ Avrupa’sında rahiplerin eli kalem tutan sınıf olması gerekçesi ile aslında duygu normları içeren tarihe dair kayıtların çok daha önemli olduğunu vurgulamıştır. Kısacası, bu alanda deneyim metinlerine bir başka yoldan ahlak metinleri aracılığıyla ulaşılmaktadır. Özellikle de Osmanlı Tarihi gibi bir ideoloji grubunun hissettiğimizi düşünerek aktardıklarını gerçekten bu duygulara sahip olup olmadığımızı sorgulamak gerektiğini belirtmiştir.

Buna ilişkin duygu ile duygu normlarını ayırarak aralarında geçiş var mıdır? olarak sorguladığımız Modern ve Modern Öncesi Dönemde bu zemin aracılığıyla incelenmelidir. Tarihçiler Febvre sorusunu önemsediğini belirtmekte ancak daha da deneyimli ve derinlikli bir soru olduğuna yönlendirmektedir.

Örneğin, olgu kavramı aracılığıyla ilerlemiyorsak bile sosyal bilim aracılığıyla ilerliyor olmak gereği daha bilimsel olmak gerekli midir?

Tüm bu soruların yanıtları Emotionalgy kavramı ile yakıdan ilişkilidir.

2000 literatürü itibariyle 1985 yılları sonrasında açığa çıkan araştırma metinlerinde duygusal dışavurumların çok daha artması nedeniyle gözlemlenen 30- 40 yıl sonra duygusal bir patlama ile gelen yeni metinler esasen Duygular Tarihi adına köprü niteliği taşımaktadır.

Duygusal metinler nasıl çalışılmalı?

Bir metne bakılınca duygu bulunuyor mu?

Neuroscience ve günlükler örneğinde bahsi geçtiği gibi tam burada alanda Emotive adlı yöntemle bir müdahale mevcuttur.

Örneğin, Ayşe’ yi kocası öldürdü ve Ayşe hunharca katledildi arasında emotive (duygu içerikli) fark mevcuttur. Tarihçi adına araştırma sırasında, öldü ile hunharca katledildi arasında ki fark aslında emotive olarak, Bilişsel Psikoloji ve Sosyoloji arasında daha önce ifade edilmeyen duygular köprüsü ile yeni dönemde bir anda çok fazla ifade edilesi olduğuna dair çalışmalar yürütülmektedir.

Barbara Rosenwein – Kollektif Duygular – 2006

Duygusal Cemaatler – Emotioal Communities

Sensitive yani hassasiyet gibi bağlarla çok fazla köprüleme yapılması mümkün olmasa da tarihçilerin önerileri arasındadır. Normları genellemek ve tehlikeleri oluşuna dair örneğin Cemaat Tarihine ilişkin metinleri yorumlayan araştırmacı, tüm Ortaçağ insanın gerçekten gelişip gelişmediğini sorgulamanın yolunun küçük cemaatleri incelemekten geçtiğini önermektedir.

Örneğin, küçük bir İtalya köyünde rahibin aktardığı metinlere ilişkin çalışmalar aracılığıyla daha gerçekçi araştırmalara yönelebileceğimiz duygusal cemaatler zemininin olduğunu, vurgulamaktadır.

Kısacası tek tip olduğunu düşündüğümüz dönemlerin aslında mikro düzeyde incelendiğinde History of Emotions kitabında bahsi geçtiği gibi bambaşka realiteler taşıdığı gözler önüne sergilenmektedir.

Duygusal deneyimler örneğin soykırım gibi insanlığa karşı büyük suçlar içeren acıları ve duygularını çalışırken küçük ölçeklerde metin ve gruplarla çalışmaktan daha doğrudur. Duygular tarihi ayrı bir alan olmasa bile kategori olarak dünyamızda var oldu ise kodlar aracığıyla incelenemediğinden incelenen kategorinin anlaşılması adına çelişkiler kurulmaması oldukça önemlidir. Öznesi nesnesi olmayan gittikçe popülerleşen bu alanda, çalışmaların yöntemsel araştırmaların ekseninde olup olmadığı fazlasıyla önem içermektedir.

Topkapı Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı Konferansı

Tülay Çağlar KADI

 

 

 

 

 

 

The following two tabs change content below.
Sanat Tasarım Fakültesi bölümü mezunu köşe yazarımız, özel bir vakıf üniversitesinde mentör eğitimci olarak görev yapmaktadır. Tarih alanında yüksek lisansını tamamlayan yazarımız, kültür sanat alanında farklı platformlarda, popüler düzeyde yayınlar hazırlamaktadır. "Mecmua İstanbul ve Cemiyet Sanat Dergi" genel yayın yönetmenidir.

Son Yazıları Tülay Çağlar Kadı (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.