Ortaçağ Sanat Anlayışı

Ortaçağ Sanat Anlayışı

Ortaçağ Sanat Anlayışı, sanat ve tarih ana bilim dalları açısından daima önem arz eden konular arasında yer alır.

İnsanlığın var olmasıyla birlikte sanat eserlerinin de var olduklarını gözlemliyoruz.

Paleolitik dönemden kalma bazı mağara resimleri insanlığın erken çağlarında dahi yaşananları görsel olarak aktarma arayışına gidildiğini kanıtlamaktadır.

Neolitik dönemde ise, insan oğlunun heykelciliğin en basit haline yani taş oymacılığına başladığını görürüz.

       

Ortaçağ Sanat Anlayışı

Ortaçağ ve Sanat Anlayışı,  Erken dönem Hristiyanlık dini ve Roma döneminde yaşadığı baskıyla baş etmek zorunda kalması nedeniyle ifşa olmamak için şifre ve kod niteliğinde sembolizmin gelişmesine yol açmıştır.

Bu konuya birçok örnek verilebilir!

En çok karşılaştığımız örnekler arasında ; “Zeytin ağacının dalı, Ekmek, Balık ve Güvercin” yer alır.

Ortaçağ Ve Sanat Anlayışı ve Ortaçağ Avrupa Sanatı denince akıllara, Soylular, Rahipler, Burjuvalar ve köylüler olmak üzere karanlık çağlardan sonra ki dönemlerde var olan insan sınıflandırılmasının katılığı gelmelidir.

Milattan Sonra 5. yüzyıl ve 13. yüzyıllar arasını kapsayan yıllar işgaller, savaşlar, çalkantılarla dolu ve insanların karanlıklara gömülü olduğu yıllar aynı zamanda Avrupa uluslarının doğuşunu belirleyen çağlardır.

Hezeyan ve geçişlerle dolu bu dönemde insanoğlunun sanat anlayışını inceleyecek olursak teolojinin, dini efsanelerin ve kilisenin her zaman yaşamın merkezinde olduğu, sanat akımından bahsedebiliriz.

Tüm bu sebeplerden dolayı coğrafi konuma bağlı olarak sanatta daima farklı kültürlerden etkilenme meydana gelmiştir.

Düşünce alanında kilisenin koymuş olduğu kurallar geçerli olmasına “Dogmatizm” denir. Bilgiyi, inancı ve düşünceyi kilisenin merkezde olduğu normlarla birleştirmeye ise “skolastik” düşünce denilir.

Her ikisi de Ortaçağ sanat anlayışının yanı sıra toplumun yaşantısında oldukça etkendir.

Hiç şüphesiz, Ortaçağ’ ın skolastik düşünce sisteminin katılığı, dönemin  sanatçılarında büyük tepki oluşmasına neden olmuştur.

                              

Genel halk tabakası ya çiftçilerden meydana geldiğinden mimari yapıların çoğunda mevsim tasvirleri yer almaktadır.

Sonra ki yıllarda ise Bizans donukluğunu aşmış olan motif ve figürlere rastlanır.

Ortaçağ, insanlık tarihinin çok önemli olan, bir uygarlık dönemi basamağı sayılır.

Savaşların ekseninde yaşanan zorlu yılların yanı sıra estetik ve özgünlükten yoksun sanat anlayışı nedeniyle bu dönem daima akıllarda “ karanlık çağ” olarak yer edinmiştir.

Erken dönemde duvar resminin yanı sıra minyatür adı verilen kitap resmi de yaygınlık kazanmıştır.

Minyatürlerde ve kitap resimlerinde, “Adem ile Havva’nın yaradılışından, şeytana uyup yasak meyveyi yemelerine, cennetten kovulmalarına kadar geçen olayların” tasviri yer almaktadır.

Bu dönemde mimarlık ön plandadır. Romanesk sanat deyince ilk akla gelen, Ortaçağ’ın  sanat anlayışını yansıtan büyük manastır yapılarıdır.

Bu yapılar yalnız dinsel değil, sosyal ve kültürel etkinlikleri de içeren yapı kompleksleridir. Romanesk kiliseler ise kalın taş duvarları, masif  kuleleri ve heybetli görünümleriyle kimi zaman bir şatoyu anımsatırlar.

Romanesk heykel ve figürlerde bu dönemde mimari yapılar aracılığıyla dönemi yansıtan öğeler arasındadır.

Yapım aşamaları yüzlerce yılı bulmasına rağmen, katedraller çoğu zaman şehir ekonomilerinin gelişmesine önemli katkı sağlamıştır.

Şüphesiz, bu gelişimin sebebi Rönesans dönemine kadar süren “ Gotik Sanat” ilişkisidir. Gotik Sanat, Ortaçağ’ ın son döneminde açığa çıkmıştır.

Çoğunlukla katedrallerde rastladığımız  Ortaçağ ve Sanat Anlayışı elbette geçmiş tarihten günümüze hayranlık uyandıran sanat eserlerini  dünya tarihine kazandırmıştır.

Ayrıca görkemli katedrallerin yapımı sırasında betimlemeler için, farklı vitray teknikleri de kullanılmıştır.

Çeşitli motiflerle ve figürlerle süslenen renkli cam sanatına “vitray” adı verilir. Gotik sanatta vitray, iç mekana büyülü bir atmosfer sağlar.

Ekonominin ve şehir hayatının büyüyerek geliştiği Ortaçağ zamanla, yerini Rönesans ve etkilerine bırakacaktır.

Yeni bir yazı da görüşene dek hoşçakalınız!

The following two tabs change content below.

Tülay Çağlar Kadı

Sanat Tasarım Fakültesi- İletişim Sanatları bölümü mezunu köşe yazarımız, Tarih öğrencisi olarak akademik yaşamına devam etmektedir. Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra editör olan yazarımız, “Arkeoloji -Sanat -Tarih” alanında, akademik ve popüler düzeyde yıllardır proje ve makale yazıları hazırlamaktadır. Tülay Çağlar Kadı
BU SAYFAYI PAYLAŞ

1 Yorum

YORUM YAZ