Şerif Kino Sergi Haberi

Şerif Kino ve Don Quijote

Emre Zeytinoğlu

Sergi Haberi 7 – 28 Şubat 2023

Miguel de Cervantes 1605 yılında bu romanın ilk bölümünü yayımlamıştı; sonra roman o kadar popüler oldu ki bundan on yıl sonra ikinci bölümünü de yayımladı. Aslında popülerliğin yazara maddi getirisinin dışında, ikinci bölümün yazılmasını bugün bazı eleştirmenler başka bir nedene bağlıyor:

O ilk bölümün devamı başka yazarlar tarafından yazılmaya başlanmıştı, yani Don Quijote pek çok yazar tarafından taklit edilmişti; Cervantes de bu yüzden kendi kahramanına bir kez daha sahip çıkma gereğini duydu.

Ne var ki Don Quijote’ye olan ilgi hiç tükenmedi; bugüne varıncaya kadar onun maceraları, farklı yazarlar ve hatta edebiyat-dışı disiplinlerdeki sanatçılar tarafından hayli paylaşıldı, değişik formlara sokuldu, sayısız yorumlar ortaya çıktı ve giderek anonimleşti. Bunun ideolojik açıdan sağlam bir gerekçesi vardı: O deli dolu, enerjik roman kahramanı şövalye karakterine bürünüyor, hesapsızca kararlar veriyor, sonunu düşünmeksizin tüm “kötüler” ile bir savaşa girişiyor, her defasında hüsrana uğruyor, ama kesinlikle mücadeleden vaz geçmiyordu. Dolayısıyla hem idealist hem de sempatik bir figür doğmuş ve herkesin ilgisini çekmişti. Türkiye’de ona Don Kişot diyoruz ve onu andıran idealist davranışlara da “Don Kişotluk” tabirini yakıştırıyoruz.

Şerif Kino da sanat yaşamında bir “Don Kişot ressamı” olarak tanındı. Bu, resimlerinde sürekli biçimde o figürü kullanmasından ve aynı zamanda da kişiliğini onunla özdeşleştirmesinden kaynaklanan bir şey… Şu tümceler, onun Don Kişot ile kurduğu yakınlığı bize anlatıyor:

Bence önemli olan Don Kişotluk yapabilmektir bu çağda…

Hayalperest, yaşlı, uzun boylu, zayıf bir adam olan Don Kişot’u kendi resimlerimde tarihe ve günümüze tanıklık eden bir karakter olarak işliyorum.

Onu farklı zaman dilimlerine ve farklı mekânlara yerleştiriyorum.

Şerif Kino’nun etkilenip ona yaklaştığı özellik, Don Kişot’un “kötüler” ile çıkarsızca savaşmasıdır elbette…

Dahası, bu savaşma arzusunu da hayal gücünden sağlamasıdır.

Sanat yapan bir kişi için bundan daha iyi bir neden olabilir mi?

Zaten sanatın da gereksinim duyduğu, hayal gücünün beslediği ideallikler değil midir?

Ancak burada karşımıza düşünmemiz gereken bir durum çıkıyor: Don Kişot’un “kötüler” ile mücadele ettiğinden kuşku yok; iyi de o “kötüler” kim?

Yanıt kolaydır: Yel değirmenleri…

O hayal gücü, onu bu yel değirmenleri ile bir savaşa yönlendiriyor. Pekiyi şimdi de şunu soralım: Bu rasyonel bir mücadele midir?

Bunun da yanıtı kolay: Don Kişot’un davranışlarının rasyonel olduğunu hiçbirimiz iddia edemeyiz.

Öyle ya, yel değirmenleri niçin kötülükle yüklenmiş olsun?

O halde Şerif Kino’nun bu aidiyet duygusunu ve Don Kişot’un ideallik ile ilişkisini daha derinlerde aramamız kaçınılmaz oluyor.

Şöyle ki: Don Kişot bir ironinin kahramanıdır. Ve o romanda, Ortaçağ’ın en ünlü şövalyelerinin ve iktidar figürlerinin ne kadar abartılmış maceralar ile sunulduğunu, bunların ne kadar irrasyonel söylemlere dönüştüğünü anlatır. Yani o kişilere atfedilmiş nitelikler kurmacadan başka bir şey sayılmaz. Don Kişot da işlevsiz eylemleriyle irrasyonel bir kahramandır ve ideallikler ona anlamsızca yapışıp kalmıştır.

Ama yine de onu, tuhaf bir biçimde sempatik ve hatta rasyonel bulmaya devam ederiz. Çünkü Don Kişot, verdiği anlamsız kararlar ve işlevsiz eylemleriyle o abartılmış şövalyeleri ve iktidar figürlerini ifşa eder ve onları komik duruma sokar. Biz her abartılı kahramanlığı, Don Kişot’un yel değirmenleri ile giriştiği savaşı anımsayıp alay konusu haline getiririz. Demek ki Don Kişot tek başına eleştirel bir figür olamaz; onu, yaratıcısı ile birlikte, Cervantes ile düşünmek mecburiyetinde olduğumuzu hissederiz: Don Kişot gibi irrasyonel bir karaktere rasyonel-eleştirel bir işlev armağan eden Cervantes’tir çünkü…

Sonuçta Don Kişot, işin içine Cervantes de katılmadan kendi işlevsel kişiliğine ulaşamayacaktır.

Öyleyse Şerif Kino’nun bir “Don Kişot ressamı” olarak tanınmasını yeniden düşünelim. O, kendisini böyle ifade ederken ve yapıtlarına o figürü yerleştirirken, mademki Don Kişot’vari bir eleştiriye yöneliyor, o halde bu resimlerin içinde Cervantes’i de aramayı ihmâl etmeyelim.

The following two tabs change content below.

Mecmua İstanbul

Mecmua İstanbul yayın ekibi olarak az zamanda çok şey yapabilmenin günümüzde kayıp bir hazine haline geldiğini farkettik.  Zengin ve günceli yakından izleyen içeriklerimiz ile okuyucularımıza “kültür-sanat ile yaşamı” teşvik ediyoruz.

Son Yazıları Mecmua İstanbul (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.