Türk Resim Sanatı

Türk Resim Sanatı nın tarihsel gelişiminden bahsetmek için öncelikle sürecin ilk aşamalarından bahsetmeliyiz. Türkler, tarih sahnesinde Anadolu’da var olduklarında hatırı sayılır, sanat ve tarih mirasına sahip oldular. Birçok farklı medeniyete ve topluma beşiklik etmiş olan Anadolu, sanat aracılığıyla birçok yaşanmışlığın izlerini nice nesillere taşımıştır. Ancak yinede, Anadolu’ nun coğrafi konumu, iklimsel uygunluğu, verimli arazileri nedeniyle tarih boyunca savaş ve istilaların yaşanması nedeniyle “tarihi sanat eserlerinin”  çoğu günümüze kadar ulaşamamıştır.

Türk Resim Sanatının İzleri

Şeker Ahmet Paşa İslamiyetin kabulu sonrası estetik değerlerde katılığa ve sınırlandırmaya gidilmiştir. Osmanlı döneminde ise Türk Sanatçılar, ancak saraya davet edilen yabancı sanatçılar aracılığıyla batı sanatını bir ölçüde tanıyabildiler. Bilinmelidir ki, Türklerin İslamiyeti kabulu sonrasında daha çok minyatür ve hat sanatı alanlarında, sanatsal gelişmeler var olmuştur. Önceleri geleneksel çizgide canlılığını sürdüren Türk sanatı, 18.yüzyıl sonrasında hızlıca değişiklikliğin yaşandığı “Çağdaş Türk sanatı” olarak ortaya çıkmıştır.

      Cumhuri̇yet Dönemi̇ Sanat Eseri̇

Resim eğitimi almaları için 1908-1914 yılları arasında Avrupa’ ya gönderilen genç Türk ressamları, 1. Dünya Savaşı nedeniyle yurda dönüp ülkelerinde çalışmalarına devam etmeleri, Türk sanat tarih çizelgesinde mihenk taşı sayılabilir. Sanatta modernleşme arayışına giden bu yeni kuşak, “İbrahim Çallı, Avni Lifij, Namık İsmail ve Nazmi Ziya Güran” gibi  sanatçı isimlerden oluşmaktadır.

Böylelikle büyük kısmı devlet tarafından, gönderilen 1914 kuşağı sanatçılarımızın yeni bir resim anlayışına yönelmiş olması, Türk Resim Sanat’ında gerçekçilik olgusu arayan 1960 sanatçı kuşağının önünü açmıştır.

Bahsi geçen yıllar da zor koşulların var olması sebebiyle sanatsal her alanda, sosyo-politik olayların izlerine rastlarız.  Sevindirici gelişme ise yaşanan zorlukların, sanatçıların kendine uygun anlatım yolunu seçmelerine zemin hazırlamış olmasıdır. Toplumsal gerçekçiliğe duyulan ilgi, doğru orantıda yeni sanat akımlarına duyulan ilginin çoğalamasını mümkün kılmıştır.

             Nuri̇ İyem Anadolu 

Avrupa Sanatı izleri ise okullara eğitim vermesi için yurt dışından gelen Batı’ lı hocaların katkısı ile, 1700’ lü yıllar sonrasında yeni yeni görülmeye başlanmıştır. Bence, gerçekte Türk resim sanatında gelişim sürecin sağlıklı olarak ilerlemesinin önünde ki en etken engel, dönemin Osmanlı İmparatorluk anlayışının, Batı dünyasından gelecek olan yeni akımlara uzunca bir dönem, katı bir anlayış ile kendini kapatmasından kaynaklanmaktadır.

Türk Resim Sanatının İlerleyişi

Önceleri sadece “ Saray Sanatı” olarak anılan ancak sonrasında çalışmaları ile iz bırakan bu gelişme, Batı’ lı sanatçılar sayesinde hız kazanmıştır. Dolayısıyla Fatih Sultan Mehmet’ in “İstanbul Fethi” evrensel düzlemde olduğu kadar Türk Sanatı için de mihenk taşı niteliğindedir. Fatih’in İstanbul’u fethi sadece Türkler için değil, tüm dünya için önem taşıyan tarihi bir olaydır. Sınırlarını Hırıstiyan batının kapılarına dayamış olan Osmanlı, aynı zamanda başkenti İstanbul olan güçlü bir imparatorluktur. O dönemden bahsedince ilk aklıma gelen eser, Gentile Bellini – Fatih portresidir.

Minyatür, Türk resim sanatı anlayışında, hatrı sayılır bir öneme sahiptir çünkü minyatür; çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimler, demektir.  Genellikle elyazması kitaplarda, metnin anlaşılmasını kolaylaştırmak ve konuyu zenginleştirmek amacıyla yapılan küçük boyutlu resimler yani minyatür örnekleri oldukça ilgi çekicidir. Saraya bağlı olarak hem atölye hem de bir okul görevi gören nakkaş haneler ise ”Türk Sanat Tarihi” açısından, yuva niteliği taşımaktadır.

                     Geleneksel Ebru Moti̇fleri̇

17. Yüzyıl Türk Resim Sanatı

17.yüzyılın başından itibaren ise tek figürler ve ayrı portreler önem kazandı. 16.yüzyıl klasik dönem üslubunu sürdürmeye devam eden saray sanatçıları, hem batı sanatının etkilerini hem de derinlik sorununa çözüm bulmuştur. Bu döneme ait eserlerin çoğu saray yaşamı ve niteliği hakkında bilgi verir. Bu dönem sanat eserlerinin aynı zamanda yerel halk  yaşamı kültürü ve popüler zevki yansıttığıda söylenebilir.

Cumhuriyet’ in hemen öncesinde yaşanan siyasi karışıklıklar nedeniyle Osmanlı’dan kalan değerli eserlerin elden çıkarıldığı, korunmasız bırakıldığı bu dönemde yok olan eserlerin resimlerin tahrip edilmesi, yadsınamayan acı bir gerçektir. Cumhuriyet sonrasında ise,1936 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Türk Süsleme Sanatları bölümü açılmış; tezhip, hüsnühat, ebru, minyatür ve çini deseni eğitimi verilmeye başlanmıştır.

Cumhuriyetin ilanı öncesinde çalışmaları ile ülkemizde sanat anlayışının ilerleyişine katkısı olan sanatçılar ise;

  • Şeker Ahmet Paşa
  • Osman Hamdi Bey
  • Süleyman Seyyid
  • Hoca Ali Rıza
  • Halife Abdülmecid Efendi
  • Nazmi Ziya Güran
  • İbrahim Çallı
  • Hikmet Onat’ tır.

Cumhuriyet dönemi sonrası sanatçılar ise başlıca;

Refik Epikman, Cevat Dereli, Mahmut Cuda, Şeref Akdik, Nurullah Berk,

Hale Asaf, Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi, Muhittin Sebati,

Ratip Aşir Acudoğlu ve Fahrettin Arkunlar olarak sıralanabilir.

Resim sanatının yanı sıra heykel sanatı, geleneksel el sanatlarının benimsendiği bu döneme ait hiç şüphesiz yazılabilecek çok şey vardır ancak yine de “ Türk Resim Sanatının Tarihçesini” ana hatlarıyla yazmaya çalıştığımdan bu yazıda sürecin etkilerinden kısaca bahsetmek istedim. Cumhuriyet dönemi kültür – sanat hayatı ve etkilerini başka bir yazıda paylaşacağım.

Yeniden görüşene dek şimdilik hoşçakalınız.

The following two tabs change content below.

Tülay Çağlar Kadı

Sanat Tasarım Fakültesi- İletişim Sanatları bölümü mezunu köşe yazarımız, Tarih öğrencisi olarak akademik yaşamına devam etmektedir. Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra editör olan yazarımız, “Arkeoloji -Sanat -Tarih” alanında, akademik ve popüler düzeyde yıllardır proje ve makale yazıları hazırlamaktadır. Tülay Çağlar Kadı
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.