Abidin Dino

Abidin Dino

“İnsanlara, var oluşa, ondan da ötesi olan…. Görünenin ötesine yani imgelere anlamlar katarak bir nevi imgelerin evrensel dillerini güncelleyen sanatçı, bana göre eserlerinde en çokta kendi aşkınlığını yansıtmıştır…”

Abidin Dino, resimleriyle sanat tarihine ve bilişsel hafızalarımıza özgünlüğü insanoğluna hatırlatan izler bırakmıştır!

Dino, yaşamı boyunca sevginin, umudun, aydınlığın, mutluluğun ve hüznün resimlerini yapmıştır. Sanatçıyı diğerlerinden ayıran en önemli yetisi ise bana göre, özünde taşıdığı varoluşsal cevheri açığa çıkarmış olmasıdır!

Öyle ki, akademik yapının içinden gelmeden, yetilerini evrensel düzeyde yansıtmayı başarmıştır dolayısıyla kendisine dair en yaygın terimle, Abidin Dino bir otodidakttı. Böylelikle kategorik sınıflandırmadan muaf kalarak daima özgün kimliği ile var oldu.

Resmi hiç düşünmeden yapmak gerekir…”

“Ben resmin sırtına bir mesaj yüklemem eğer resim bir mesaj verecekse o kendi bileceği bir iş. Karışırsam yoksa da mesaj kaybolur.”     

 

Ressamlığının yanı sıra ırkçılığa karşı çıkan yazılarıyla da bilinen usta yazar, aynı zamanda çevirmen, karikatürist, film yönetmeni, editör, oyun yazarı, seramikçi, şair, sanat tarihçi kimlikleriyle topluma ilham ve umut vaat etmiştir!

Toplumcu ger­çekçi sanat anlayışını savunan Abidin Dino, Türk minyatürlerinden, Bizans sanatından, Anadolu Halk sanatından etkilenmiştir ancak yine de her zaman kategorik sınıflamaların dışında olan bir sanatçıdır.

Picasso’ nun daveti üzerine Madoura de Vallauris’ deki (Fransa) atölyesinde seramik sanatçısı kimliğini açığa çıkarmıştır.

Araştırmalarım sırasında, “Dino’ nun, hattatlara mahsus bir kuştüyü sayesinde elini hiç kaldırmadan uzun ince çizgiler çizebilmesinin Picasso’yu şaşırttığına hatta Picasso’ nun o gece, tüyün bir benzerini bulabilmek için evde ne kadar yastık varsa araladığına ancak tüyün sırrını çözemediğine dair” iddialara rastladım.

 

 

Dino’ nun, Orhan Kemal ve Yaşar Kemal ile de bu dönemde uzun yıllar süren dostlukları herkesçe malumdur.

Yaşar Kemal, Milliyet’te yazdığı bir yazısında Abidin Dino’ dan böyle bahseder;

Abidin Dino resmi bir büyüdür, dehşet bir patlama, bir yaratmadır…

Abidin Dino’daki bu çiçek zenginliği salt Çukurova değildir. Salt Karacaoğlan, salt Dadaloğlu, salt Çukurova’nın kadınlarının türküleri değildir. Bir Türkmen kilimi, bin renkli bir büyü çiçeğidir…

Saman Sarısı – Nazım Hikmet Dino’ ya dair….

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
İşin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
Ne de ak örtüde elmaların
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin

Nazım Hikmet

 

 

Abidin Dino, 20 yaşındayken 1933’te Cemal Tollu, Elif Naci, Nurullah Berk, Zeki Faik İzler ve Zühtü Müridoğlu ile birlikte D Grubu’nu kurdu. 

Latin alfabesindeki dördüncü harfi kendilerine isim olarak seçtiler. Ortak bir resim anlayışında buluşmak yerine izleyicisine duygu ve düşünce yanı ağır basan eserleri topluma yaymayı misyon edindiler.

Yaşamını denizin zor koşulları içinde kazanmaya çalışanları, balıkçıları ve liman işçilerini yansıttığı Liman Grubu’nu 1939’da kurdu.

Ressam arkadaşıyla, altı aylık ortaklaşa çalışmalarının sonunda büyük yankı uyandıran sergilerini açtılar. 

 

 

 El motifleri denince akıllara gelen ilk isim Abidin DİNO” nun,  el motiflerinden oluşan heykeli İstanbul’da Maçka semtinde yerleştirilmiştir.

Birbirine dolanmış, sanatçının deyişiyle istiflenmiş parmaklardan oluşan eserleri büyük beğeni görmektedir. Bunun nedeni sizce de, bilişsel hafızlarımızın imgeler aracılığıyla uyanış ve farkındalığı olabilir mi? Sanatçı da bir röportaj esnasında, benzer bir ifadeye yer vermiştir.

“Eller ve tabii parmaklar…”

Birbirine dolanmış, istiflenmiş parmaklar… 

“Parmak istiflerim, biliyorsunuz, bir saplantıdır bende” 

 “Belki kromozomlardan gelen bir şey, annemin, ağabeylerimin, kız kardeşlerimin hepsinin olağanüstü güzel elleri vardı acaba parmak ve el desenleri saplantımın nedeni bu muydu?” 

Unutmayınız ki!

“İnsanlara, var oluşa, ondan da ötesine böylece imgelere anlamlar katarak bir nevi imgelerin evrensel dillerini güncelleyen sanatçı, eserlerinde en çokta kendi aşkınlığını yansıtmıştır…”

Yeniden görüşmek üzere hoşça kalınız!

 

 

The following two tabs change content below.
Sanat Tasarım Fakültesi bölümü mezunu köşe yazarımız, özel bir vakıf üniversitesinde mentör eğitimci olarak görev yapmaktadır. Tarih alanında yüksek lisansını tamamlayan yazarımız, kültür sanat alanında farklı platformlarda, popüler düzeyde yayınlar hazırlamaktadır. "Mecmua İstanbul ve Cemiyet Sanat Dergi" genel yayın yönetmenidir.

Son Yazıları Tülay Çağlar Kadı (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.