Ayasofya Tarih Gizemi
Ayasofya tarih gizemi, yeryüzünün en önemli simgelerinden biri olarak kabul edilmiştir.
Ayasofya’nın, insanoğlunun kadersel tarihinde önemi gerçekten de büyüktür.
Fatih Sultan Mehmet’ in, İstanbul’u fethettiği gün tarihte yeni bir çağ başlamıştır.
Orta çağın bittiği ve Yeni çağın başladığı o gün, kutsal sayılan törenin yapıldığı ilk yer Ayasofya olmuştur.
Ayasofya, Türkiye ve İstanbul’da en çok ziyaret edilen müzeler arasında 1. sırada yer alarak yıllara adeta meydan okumaktadır.
Ayasofya ve Tarihi Gizemleri
Ayasofya’ nın adı, “kutsal bilgelik” ya da ilahî bilgelik anlamını taşıyor.
Hristiyanlar içinde tarihte hep önemli bir yere sahip olan Ayasofya çoklu kimlik ve ziyaretçi yapısına sahiptir!
Dünya mimarlık tarihi için ayrıca önemli olan Ayasofya; mimari heybeti ve taşıdığı anlam gereği, dünya tarihinde mink taşı niteliğindedir.
Hagia Sophia Tarihi
Bizans’ın en büyük kilisesi, 1453 yılında İstanbul’un fethi ile Müslüman’ların kutsal camisi, hatta Cumhuriyet dönemi 1934’ten beri müze olan Ayasofya “UNESCO Dünya Miras Listesinde” yer almaktadır.
Ayasofya ve Tarihi Gizemleri, günümüze gelinceye kadar dünya tarihi, dinler tarihi, kültür tarihi, sanat tarihi ve mekanlar açısından pek çok esere konu olmuştur.
Ayasofya, boyutu ve görkemiyle yüzyıllarca dünyanın en abidevi yapısı, olarak ayakta kalmıştır.
İstanbul’ da tarih boyunca yaşanan, deprem ve istila gibi felaketlere göğüs gererek günümüze değin var olmuştur.
Hristiyanlığın bu kutsal mekanı, Osmanlılar zamanında İslamiyet in kutsal mekânına dönüşmesi ile ilgili nice anlamlar barındıran bu tarihi yapı hakkında birçok farklı efsane mevcuttur.
Mozaik Örnekleri
Ayasofya, İstanbul’da yapılan en büyük kilisedir. 532’de yapımına başlanmış ve 5 yıl 10 ay içinde tamamlanarak büyük bir törenle, 27 Aralık 537 ‘de ibadete açılmıştır.
916 yıl boyunca kilise olan bu yapı, 1453 Yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethiyle camiye çevrilerek, 482 yıl cami olarak toplumun en önemli simgelerinden biri olmuştur.
Ayasofya Tarihi Gizemleri
Ayasofya’nın iskeleti, kare şeklindedir ve bütün doğu kiliselerinde olduğu gibi doğu yönüne bakmaktadır.
Osmanlı dönemi kaynaklarda geçen ifadelerden de anlaşıldığı gibi diğer çeşitli kaynaklarda da “Ayasofya” adı, “Kutsal bilgelik” ve “Tanrı’nın hikmeti”anlamına gelmektedir.
Ayasofya’nın en önemli özelliklerinden biri iç mimari özellikleridir. Ayasofya iç yapısında var olan altın ve gümüş işlemeli süslerle “maddi âleme”, ezoterik odaları ve kapıları ile “manevi aleme” atıfta bulunmaktadır.
Bizans halkının mabedi olarak kabul ettiği bu kutsal mekanda, ibadet ediyor olmaları gereği kiliselerin dış mimari gösterişinden daha çok, iç mimarisi ve gösterişi önemsenmiştir.
Rivayetlere göre, Ayasofya inşaatının son aşaması olan kubbenin tamamlanması aşamasında Ayasofya mimarı aniden uzaklaşarak, kayıplara karışmıştır.
Mimarın aniden ortadan kaybolmasından sonra kubbe tam 18 yıl boyunca açık kalmıştır.
Tarihi kaynaklardan anladığımız kadarıyla yarım kubbe haliyle Ayasofya bugun ki halinden çok daha farklı görünmektedir.
Bu konu ile ilgili diğer enteresan bir başka rivayete göre ise, 18 yıl sonra ortaya çıkmış Ayasofya Mimarı Konstantin’in huzuruna getirilir ve neden aniden ortadan kaybolduğu sorulur. Mimar, kaçmadığını ancak kubbenin çöküşünü önlemek için 18 yıl geçmesi gerektiğini , ifade etmiştir.
Göğe Yükseliş
Ayasofya ‘da yer alan ağaç sembolu göğe doğru yükselmeyi, meyveler ile yeni bir başlangıcı ve devri daimi nitelemektedir.
Buna bağlı olarak, “yaşam ağacı” metaforu hali hazırda evrensel olarak ölümsüzlük, şans, bereket, sağlık ve hastalıktan kurtulmak gibi anlamlar taşımaktadır.
Ayasofya tavan kısmında, iki melek tasviri yer almaktadır. Sol tarafta ki Baş melek Mikail mozaiği ve sağdaki ise Cebrail mozaiğidir.
Altın bir zemin Üzerine olan melek tasviri kristal küre tutmaktadır. Yüzleri çağlar ve farklı dönemlerde ki barbar anlayışlar gereği kapatılmak istenmesine rağmen hiç bir zaman kapatılmamış ve tarihten silinememiştir.
Meleklerin yüzlerinde, oval bir yıldız yer olduğu tarih bilimcilerce, açığa çıkartılmıştır.
Ezoterik Ayasofya
Ezoterik bir sembol olan ve Ayasofya’nın kapısının üstünde yer alan “anahtar sembolü” ise halk dilinde bu kapının bir tarafının “Cennet” diğer tarafının “Cehennem” kapısı olduğu yönündedir.
Kapılarda bulunan kabartmalardan biri iç içe geçmiş iki “asma yaprağını” göstermektedir.
İkinci olan ise, bir “hurma ağacı” yaprağının iki yerinde duran, üzümlerle dolu iki kâsenin tasviridir.
Üçüncü ezoterik anlam ise bir çift “yunus balığı” sembolizmi ile tasvir edilmiştir.
Ülkemizde, 18 Mayıs’ta kutlanan Dünya Müzeler Günü’nde Ayasofya Müzesi de gece 24:00 e kadar ziyaretçilerine açılmaktadır.
18 Mayıs günü Ayasofya Müzesi’nin yanıbaşında olan “İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ” de ziyarete ayrıca açık olan tarihi mekanlar arasındadır.
Yeni bir yazı da görüşene dek, hoşçakalınız!
Tülay Çağlar Kadı
Son Yazıları Tülay Çağlar Kadı (tüm yazıları)
- Türkiye’nin en büyük akademik ödülleri sahiplerini buldu! - Aralık 23, 2019
- Saturday Night Fever Müzikali - Aralık 23, 2019
- Uçan Adam’ ve ‘Cesur Farecik’ çocuk tiyatro oyunları - Aralık 23, 2019