Gerçekliğin İşgal Hali

 Gerçekliğin İşgal Hali

“Artık hiçbir şeyin güzel veya çirkin olmadığı bir noktaya geldik. Aslında farkında olmadan bu noktayı geçtik ve bir daha o kör noktaya geri dönemeyiz. Ondan, şimdi yapacağımız, ancak sanatın parçalanmasında ısrar etmektir.”  Canetti.

Modern sanat yolculuğu  bitti. Çağdaş sanat sadece kendi zaman aralığında  mı çağdaş?

Tek gerçek ise zamanı içine alan çağın kısa sürede hayatını sürdürebilir olması.

Galerilerin bünyesine aldığı ressamlardan , popüler olanı çizme gayesinde olan sanatçılardan,  meta üzerinden manipüle edilmiş eserlere, sanatın endüstriye evrilmesine  kadar…, 

Deneyimlenmemiş bir hazzın arayışında olan ise izleyici.  

Gerçekten çağdaş sanat ve çağdaş sanatçı modern sanatın ve sanatçıların  yerini alabildi mi ?

Kuşkusuz her sanatçı çağın içinde bulunduğu dönemi yansıtmaya çalışmıştır.  Yaratım sürecinde olan her eser zamanın isteklerine cevap verme güdüsüyle hareket eder .

Sanat ve sanatçıda bir birinden etkilenerek zincirleme bir reaksiyon gösterir.

Değişen, dönüşen evrensel değerlerin hiçlik ve yalnızlık ile sınandığı bir nokta ile gerçek metada, sanal ilizyonda mutluluk bulabiliyoruz.

Estetik algısının zamana ve mekana görece olması , gerçeklik algısını kısmen de olsa işgal etmiş durumda.

Bugün, yaşadığımız iç çatışmalar, ekonomik  krizler, iklim değişikliği ve salgın hastalıklar sanatçıların yaratım süreçlerini etkilediğini daha net görmekteyiz…

Doğal olarak sanat, yaratım sürecine girerek eleştirel bakış açısı ve olduğu dönemin sosyo-kültürel yapısını bizlere sunmakta…

 

Aynı zamanda; Sanat iç ve dış etkenlerin etkisi altına girerek farklı olgular tarafından tetiklenir, bu etkenler bazen tepkisel  olarak, bazen de taraf olarak varlığını ortaya koyar.

İster taraf olsun ister yanında yer alsın her sanat akımı da dünyanın ve evrenin kargaşasını seyrederek varlığını ortaya koymak, farklı perspektifler sunmak, eleştirel çözüm arayışlarıyla var olma sürecine girer.

Sanat sergide sergilenen bir meta; sahnede oynanan bir rol, kulağa hoş gelen bir fon, kitapta yazılmış bir yazıdan ibaret değil; Psikolojik ve duygusal istikrarın mihenk taşı olmuştur…

En eski kalıntıların bizlere sunduğu Altamira ve Göbeklitepe’ den başlayan serüvenin son halkası olan Nft ile Dijital sanatların uluslara ve insanlığa etkilerini görmekteyiz.

insanın zeka, duygu ve hisleri var oldukça üretmeye toplumsal hafızaya katkı sunmaya devam edeceği şüphesiz.

Sanat, komünal dönemden bu güne sosyal, siyasal, ekonomik tüm olguların analizini yaparak insanlık tarihine ayna tutmuştur.

Savaşların yıkıcılığından, insanın ruh dünyasına kadar inen, dehliz kadar derin serüvenler ile buluşmamıza vesile olmuştur.

Bu düşüncelere paralel olarak bilim ve teknolojideki hızlı gelişmelerin toplum ve sanat üzerinde ki etkisi bugün hayal dahi edemeyeceğimiz noktalara getirmiştir bizleri.

Özellikle dünya savaşları sonrasındaki iklimi, sanatçıların ve sanat akımlarının üzerine nasıl bir etki bıraktığına bakmak gerek.

Picasso;  savaşların, bunalımların insan üzerindeki etkisini figürleri deforme ederek kübik bir metafor oluşturmuş,

Munch; baskı altındaki ruhunu, beynindeki sinir abidelerini, çığlık eserine taşımış,

Dali, Yaşamındaki travmaları gerçeküstü eserleriyle  bütünleştirerek duygularını törpülemiş adeta…Yaşamındaki şu kesitler ise dikkat çekici….Doğar doğmaz tapılan bir ölünün ayak izlerinde yürümeye başladım. Beni severken hâlâ onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinden itibaren çok büyük bir yara oldu benim için ….

Dün de bugün de yozlaşmış düzene, anarşik duygulara, estetik algılara tavır olarak akımlar ortaya çıkmış durumda.

Eleştirel olarak Sanat ulusların, toplumların değer yargılarınının insan üzerindeki etkisini ortaya koyan çözümlemeler yapmış. Tarihsel süreç içinde de özellikle fotoğraf makinesinin icadıyla yeni bir anlatım diline evrildiğini görüyoruz.

Çağdaş sanat ile modern sanat kavramları üzerinde bir denklem kurarak modern sanatın çağdaş sanata bir boyun eğme varsayımını dile getiren sanat eleştirmelerin varlığı da azımsanmayacak boyutta . Gerçekten modern sanat çağdaş sanata entegre mi oldu yoksa bir boyun eğme davranışı olarak 1970 lerde son mu buldu?

Oysa Dijital çağ yada çağdaş sanat kavramı tam da içinde olduğumuz zamanın ve mekanın izlerini  bizlere sunmakta… peki 1970 lere değin devam eden modern sanat bugün çağdaş sanata bir boyun eğme güdüsüyle yerinde mi saydı.

Aslında cevap hem çok basit hemde biraz görece. ZAMAN

Çağın yani zamanın en iyi örneklerini sanatçılar sunduktan sonra, modern sanatın üzerine inşa edilen bir sürecin varlığından bahsetmek yerinde olacaktır.

Bir an geçmişi bugüne uyarlarsak…

Mona Lisa’yı, Dali’yi, Van Gogh’u veya Frida’yı çağın dışına itebilir misiniz? Asla!

Bu durum ne kabulleniş ne de boyun eğme anlamına gelir aslında. Tarihsel süreç içinde ihtiyaçlara cevap verme şekilleri değişebilir.

Çünkü bugün; sanat güzellik ve biçim yerine üretimin arka planındaki düşünceye yoğunlaşmayı, performans, video yerleştirme gibi geleneksel sanatın ve galerilerin tamamen dışına çıkılmış bir çağın üretimlerini gözler önüne sürmekte… Dünyan’ın en eski sanatçıları bugün yaşamış olsalardı kuşkusuz  en iyi dijital alanlarda eserler vereceklerdi. Tamamen ihtiyaca verilen bir cevap ve tamamen sanatta sunumun yer değiştirmesi, mesajın farklı kanallarla sanatseverlere ve izleyiciye aktarılması olacaktır.

Enstelasyon, performans sanatları, beden sanatı, video sanatı, internet sanatı, dijital sanatlar ve metaversler gibi pek çok sanat hareketi ve sanatçı, teknolojinin insanlar üzerindeki etkisini de ayrıca ortaya koymuştur.

Savaşın, bilimin, ve doğanın insan hareketliliği üzerindeki etkilerini ortaya koyan farklı perspektiften okuma yaparak bambaşka metaforlar ürettiğini de gözlemleyebiliriz.

Bugüne bakalım…

Peki değişen, dönüşen evrensel değerlerin hiçlik ve yalnızlık ile sınandığı bir noktada mı yoksa gerçekten metada, sanal illüzyonda mı mutluluk bulabiliyoruz?

Ucuz insan gücü ve emek, yüksek sermaye ilişkisi üzerine kurulan bir düzende inanılmaz bir tüketimin objesi haline geldiğimizi düşünmüyor değilim.

Üretmekten çok tüketen bir gücün ön plana çıkmış olması, sürekli bir iş bitirme kaygısı içinde olma, kendisine sosyal bir pencereyi açmayı unutup, monoton bir yaşamın çarkları arasında sıkışmış durumdayız.

Hizmet ettiğimiz, koşturduğumuz, dinlenmeyi dahi uyku da bulabilen bir dünya denkleminde, bizi bu kadar yoran şey ulaşmak istediğimiz gaye ne peki?

Günümüz sanatı bu yaşanmışlıklara nasıl bir uyum yada tepki ile yaklaşıyor ona bakmak gerekiyor.

Günümüzde çok sesli olarak dillendirilen dijital sanatı sanat tarihi açısından kalıcılığı konusunda sorgulamalar yapmak da yerinde olacaktır elbette..

 

 

Modern sanat kadar kalıcı ve iz bırakamayacağını düşünenlerdenim açıkçası.

Birbirine benzer binlerce eser, üreticinin anlam yükleyerek izleyici etkileme çabası, izleyicinin esere bir anlam katmak için iç dünyasıyla muhasebeler yapması tamamen mesaj odaklı bir anlayış, çağdaş sanatın bir paydası haline gelmekte.

Karşılıklı bir tüeketimin objesi mi yoksa tamamen kalıcı bir rol üstleneceğini de zamana bırakmak doğru olacaktır.

Estetik değerlerin göreceliğini unutmadan devam etmek gerekirse

Dijital sanatın da sosyal mesajlar verdiği şüphesiz ama en son metavers ile devam eden nft ile resimlerin satın alınabildiği, dijital sanat akımının da çabuk tüketildiği, yerine hemen yenisinin koyulması gibi bir endişenin aslında hayatımızdaki koşturmanın paralelinde bir yol izlediğini görmekteyiz.

Bu çabuk tüketimin sanatta yer alması, kalıcı bir iz bırakması elzemdir.

Hiç şüphesiz dünyadaki değişimlerin sosyal psikolojik denklemde sanatında hayata ve yaşamdaki gelişmelere seyirci kalmayacağı gerçeğidir.

Özetle, yaşamın döngüsünde sanatın zamana, mekana, insan ihtiyaçlarına göre değişim içinde olduğunu görmüş oluyoruz.

Bu değişimin en güzel meyvesi de mental  düşüncenin sanata olan etkisi olduğunu düşünüyorum.

Çünkü; Zamanın ve mekanın hakimi daima sanat olmuştur…

Sanatla sağlıkla kalın.

VAHAP AYDOĞAN.

 

 

 

 

The following two tabs change content below.
Vahap AYDOĞAN İlk ve orta öğrenimi Mardin yaptım. Diyarbakır Fatih Lisesinden mezun oldum. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun olduktan sonra profesyonel olarak , Avrupa Avusturalya ve Amerika’ da sürreal biyografileri tuvale aktararak hem görsel hem de plastik sanatlar alanında eserler verdim. Türkiye’nin bir çok yerinde Karma ve kişisel sergiler açtım. Kültür sanat alanı ve birçok platformda farklı alanlarda yayınlar yapmaktayım. Son beş yıldır sadece kişiye özel tasarımlar yaparak eserelerimi dijital platformlarda @san_artt ismiyle yayınlıyorum… Özgün ve kendi ürettiğim biyografi temelli eserlerde insanın duygu dünyasını odak alan çalışmalar yaparak kişi ile tablo arasında bir köprü görevi görüyor, doğumun var olduğu her süreçte, ölümün de bir hakikat olduğu ve bu yolculukta insanların yaşamlarında topladığı anılarını, aşklarını, nefretlerini, acı hatıralarını ve aynı zamanda sevgiyi ve umudu da bir karede inşa etmeye devam ediyorum.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.