Natürmort Sanatı

Felsefe ile Zanaatın Ortak Yaratısı: Natürmort Sanatı – 1

Sedef Gökçe Pulak

Bu yazımda size, tutkunu olduğum bir alanla ilgili yaptığım ve daha önce de hocalarıma hakkında birkaç teorimi çok kapsamlı olarak bitirme projemde makale olarak yazdığım ve sunduğum bir konudan bahsedeceğim.

“Still Life” yani natürmort konusunu tek bir yazıya sığdırmak çok zor olduğundan bir yazı dizisinin ilk metnine tarihteki yerinden söz ederek başlamak isterim.

Natürmort akımının en sevdiğim temsilcilerinden biri olan Jan Davidsz de Heem’in “A Vanitas Fruit Piece” adlı 1653 yılına ait tablosu ve ben. – İrlanda Ulusal Galerisi, 2018.

Aslında birçoğumuz bu türe fazlasıyla aşinayız. Bir aile büyüğümüzün duvarında, belki bir hastane koridorunda ya da depoya kaldırılmış tozlu ev süsleri arasında Natürmort türünün örneklerine Dünyanın her yerinde rastlanabilir. Duvarları süslemek adına en çok tercih edilen resim sanatı örneklerini bünyesinde barındırır. Natürmort sanat akımı günümüze ulaşan en eski üsluplardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun nedeni ise günlük hayatta çevremizde gördüğümüz nesneleri Natürmort sanatçılarının, bakmak ile görmek arasındaki farkı ortaya koyacak şekilde yansıtmalarıdır.  Baktıkları her obje, solmakta olan veya ölmüş doğa unsurları ile birleşebilir ve adeta estetik bir fotoğraf karesi ortaya çıkar.  Ölü hayvanlar gibi hareketsiz doğa unsurları ile bezenmiş tablolara aynı anda çiçekler, meyveler ve ustalıkla işlenmiş vazolar eşlik eder. Bu unsurlar, manzara ve portre resimlerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir kompozisyon bütünü ortaya koyar. Bazen tek bir tabloda birbiriyle ilişkilendirilen nesneler karşımıza çıkacağı gibi, sanatçı tek bir nesne veya cansız varlığı seçip onun tasviri üzerinden de bu türe örnek oluşturacak bir eser ortaya koyabilir. Gördüğünüz üzere aslında teknik ve zanaati birleştiren kurallar bütününe dayalı bu resim türü sanatçıyı nesne seçimi ve sayısı konusunda bir yandan da çok özgür bırakmaktadır. Bu türe ait örnekleri biraz daha derinden incelediğimizde seçilen objeler ve renkler günlük kullanımlarının dışında sembolik anlamlara, ifadelere sahiptir. Bu sembolik ifadeler çoğu zaman dönemlerine göre ortak anlamlar taşımaktaydı. Antik çağlardan günümüze dünyanın birçok yerinde çeşitli şekillerde aktarılan natürmort örneği bulunmaktadır.

Natürmort sanatına kariyeri boyunca kendini adamış sanatçılar kadar Natürmort’u kariyer hayatlarının bir kısmında denemiş olan sanatçılar da bu türün en güzel eserlerini ortaya koymuşlardır.

16.Yüzyılın ortalarında, akademik resimden yana olan ve Barok üsluba karşı baş kaldıran sanatçılar tarafından önemi daha da vurgulanan Natürmort, ilk olarak Hollanda’da isimlendirilmiş ve “Stilleven” olarak adlandırılmıştır. 17. Yüzyıla kadar oluşturulan sanat eserlerinin detaylarına ve konu bütünlüğüne destek olarak tasvir edilen bu tür, ilk daha yine 17.Yüzyılda ana resim konusu olarak kabul edilmiştir. İlginçtir ki; Güzel sanatlarda, bir sanat kategorisi olarak kabul edilmeden önce de  bu muhteşem stilin örneklerine çeşitli uygarlıklarda sıkça rastlanırdı.

İşte bana bu konudaki merakım hakkında ilham veren tam da bir stil olarak kabul edilmeden önce ortaya konan örnekleri oldu. Avrupa bölgesinin yanı sıra, Mısır mezar örneklerini, Avrupa’da Antik Yunan duvar resimleri ve Roma döneminden kalan taşınabilir objeler, freskler ve mozaikler takip etmektedir. Bu uygarlıklarda ortaya çıkan çeşitli malzemeler ve şekiller kullanılarak yapılan tasvirler, 17. Yüzyıl öncesi dönemin en önemli örneklerini oluşturmaktadır. 1800’lü yıllarda ise bu resim kategorisinin resmi olarak doğuşu bize o dönemde kullanılan objeler, motifler ve dekoratif tasarımlar hakkında pek çok bilgi vermektedir. Pek çok ressam, zamanlarının çoğunu geçirdikleri yaşam alanlarını tablolarında bize yansıtmış ve  günlük olarak kullandıkları nesnelere odaklanmışlardır. Bu durum, onların gerçeğe ve doğallığa doğrı ilerlemelerini sağlamıştır. Bu da gösteriyor ki Natürmort tekniğinin özü, ressamın gözlem yeteneği üzerine kuruludur.

 

“Memento Mori” felsefesini tablolarına yansıtan Pieter Claesz’e ait “Still Life with a Skull and a Writing Quill”, 1628.

“Memento Mori” kavramı ise birçok eserde karşımıza çıkmaktadır.

Birçok insanın bildiği ve severek günlük hayatta kullandıkları bu deyim, Latince’de “Ölümlü olduğunu hatırla” anlamını taşomaktadır ve ölümü temsil etmektedir. İşte bu özlü söz aslında Natürmort sanatını benimseyen birçok sanatçıya ilham olmuş ve eserlerinde bu felsefeyi yansıtmışlardır.

Semboller hayatın geçiciliğini vurgulamak için resimlere özenle yerleştirilmiştir. Hollanda ve Flaman bu akımı benimsemekte en önce gelen ülkeler olmuşlardır.

Maneviyat, inanç ve ekonomik dengeleri harmalayan bu tema, örneklerinin fazlaca olduğu bir resim geleneğinin başlangıcı olmuş ve birçok eseri bünyesinde barındırmıştır.

 

Jan Davidsz de Heem’in en gösterişli eserlerinden biri olan “A Richly Laid Table with Parrots”, 1655.

XVII ve bununla birlikte gelen reformist savaş, toplumsal kırılmalara ve dağılımlara neden oldu. Fransa, İtalya ve İspanya, Hollanda gibi ülkeler Katolik kilisesini benimsemek yerine Protestan bir yapıya geçti. Bir liman kenti olarak Hollanda, diğer Avrupa ülkelerinden ayrılarak ülkeyi bir ticaret ve ekonomi merkez haline getirdi. Güçlü sosyo-ekonomik yapısı ve inanç sistemindeki farklılıkları Hollanda’yı diğer Avrupa ülkelerinden ayırmaktaydı ve bu durum, Hollanda’nın geleneksel ve dini tabulardan uzaklaşarak gündelik, sade ve seküler bir kültürü benimsemesiyle, sanat yaratmada dinin baskısına karşı bir isyan olarak ortaya çıkmaktaydı. Bu zenginliğin bir yansıması olarak natürmort ve doğayı, doğal olanı resmetme geleneği, burjuva sınıfının dönemsel yaşamına güçlü bir ışık tutmuştur. Natürmort geleneğinin bu dönemde başlamasıyla bu dönem, öncelikle anlatı ve öğretime odaklanmamıştır. Nesneye yönelik göz zevki esas alınmış, estetler için estetik hazların resmedilmesi ve sadece maddi varlıkların resimlerde gösterilmesine önem verilmiştir. Ortaya çıkan ilk resimler, Burjuva sınıfının yemek salonlarını süslemek için yaratılmıştır. Bu anlayışın temeli, “dünya zevkleri bahçesi”ni ortaya çıkarmaktır çünkü XVII’de yarattığı gerçeklik algısıyla ortaya çıkan Hollanda Natürmort sanatı, Burjuvazi için tatmin edici bir eser yaratmaya dayanmaktaydı. Bu bakış açısıyla Hollanda natürmort sanatının en belirgin özelliği, resimdeki nesneler ve nesnelerin kurgusundaki aktarım niyeti ve biçimidir.

Bu üslup kendi içinde de farklılık göstermekteydi, bazen kalabalık bir nesneyi aynı düzlemde bir bütün olarak bize iletmek, bazen de daha az nesneyle daha çok mesaj vermeye çalışmak sanatçının seçimi oluyordu. Ancak her iki üslupta da dönemin ve ölümlülüğün yansımalarından ziyade nesnelerin benzersizliği, önemi ve nadirliği üzerinde durulması bu dönemi oldukça dikkat çekici kılmaktadır.

İlerleyen haftalarda sizlere Natürmort’un konu bütünlüğünün yanı sıra, felsefe ile nasıl içe geçmiş bir tür olduğundan bahsetmek, araştırmalarımı paylaşmak ve yazımı daha da genişletmek, bu tür ile ilgili merakınızı cezbedecek diğer detaylardan da bahsetmek istiyorum.

 

Kaynakça

Pulak,Sedef Gökçe. The History of Still Life

Ekserdjian, D. (2018). Still life before still life. Yale University Press.

Hasekamp, U. ; Canal, D.-A. (2019). Flemish and Dutch Baroque painting

Koozin, K. (1984). Metaphors of memento mori: still life painting and poetry of seventeenth-century Holland.

Winnipeg Art Gallery. (1952). Treasures of Dutch old masters: landscape, portraits, still life, interiors and genre of the 17th century.

 

 

 

The following two tabs change content below.

Mecmua İstanbul

Mecmua İstanbul yayın ekibi olarak az zamanda çok şey yapabilmenin günümüzde kayıp bir hazine haline geldiğini farkettik.  Zengin ve günceli yakından izleyen içeriklerimiz ile okuyucularımıza “kültür-sanat ile yaşamı” teşvik ediyoruz.

Son Yazıları Mecmua İstanbul (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.