Şener Çevgen Röportajı

Neden genç bir ressam kendini bir jüriye beğendirmek zorunda olsun ve genç ressamlar hangi kriterlerde birbirleri ile yarıştırılırlar?

Sanatın yarışması olmaz, herkes kendi iç dünyasında kendi resmini yapar, kendi yolunu kendi çizgisini takip eder!

Sanatta beğeniler paylaşılmalı ve sanatçılar birbirlerine beğenilerini söylemekte ketum davranmamalı diye düşünmekteyim, biz üretimlerimizde bu beğenilerden güç alıyoruz.

Desenin yeri sanat içerisinde benim için çok önemli, sanat camiamıza şunu açıkça söyleyebilirim; modern sanatta yapsanız, resimde yapsanız, heykelde yapsanız desen altyapınız yoksa ne yaparsanız yapın yaptığınız iş koca bir sıfırdan ibarettir.

ŞENER ÇEVGEN RÖPORTAJI

Sizi hiç tanımayan okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?

1978 yılı Burhaniye doğumluyum. 1997 yılında girdiğim Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği Bölümü Resim Ana sanat dalından 2001 yılında mezun oldum, yine aynı fakültede 2003-2007 yılları arasında Yüksek Lisans eğitimimi tamamladım. Lisans dönemimde Prof. Dr. Erol Bulut atölyesinde, Yüksek Lisans dönemimde ise Prof. Dr. Ramiz Aydın atölyesinde eğitim gördüm. Sanat hayatımda açtığım 3 kişisel sergi bulunmaktadır, ayrıca birçok karma sergiye iştirak ettim, İstanbul’ da yaşamaktayım.

Resim yarışmalarında ise sadece bir mansiyon ödülüm var, şu anda ise resim yarışmalarının anlamsız olduğunu düşünmekteyim, neden genç bir ressam kendini belli bir jüriye beğendirmek zorunda olsun ve genç ressamlar hangi kriterlerde birbirleri ile yarıştırılırlar?

Sanatın yarışması olmaz, herkes kendi iç dünyasında, kendi resmini yapar, kendi yolunu kendi çizgisini takip eder. Ayrıca ülkemizde birkaç yarışma dışında çoğu yarışmanın sağlıksız olduğunu, jürilerdeki Profesörlerin ödülleri kendi öğrencilerine veya çalıştıkları kurumlardaki genç araştırma görevlilerine verdiklerini söyleyebilirim…

Dolayısıyla resim yarışmalarına karşı olduğumu belirtmek isterim!

Sanatın insan üzerindeki etki ve gücü hakkında neler söylemek istersiniz?

Yolda yürürken sevdiğim bir heykel veya resmi gördüğümde, hoşuma giden bir müzik duyduğumda psikolojim hemen değişir, hayata hemen motive olurum, sanat olmadan bu dünya nasıl bir yer olurdu acaba diye zaman zaman düşünüyorum, eşimle bu konuda sohbetler ediyorum, kendisi hukukçu olmasına rağmen sanat sohbetlerimi sıkılmadan dinliyor ve fikirlerini de açık yüreklilikle söylüyor.

Ülkemiz eğitim sisteminde resim, müzik dersleri gereksiz dersler olarak görülür,  hatta okullarda haftalık ders saatleri minimumdadır.

Aslında bir insanın gelişiminde resim, müzik dersleri çok çok önemli. Resim dersi İlköğretim öğrencilerinin motor gelişimlerini sağlar, boyayla, kartonla, makasla uğraşırken el motor gelişimleri sağlıklı ilerler, renk ve estetik bilgileri gelişir.

Müzik dersi ise duyuş estetiklerini geliştirmenin yanı sıra enstrüman çalımı ile parmak motor gelişimlerine faydalı olur. Ayrıca sanat dersleri psikolojik açıdan olgunlaşmış bireyin yetiştirilmesinde önemli rol oynamaktadır.

Avrupa bu derslerin öneminin farkında ama bizim ülkemizde eğitim hala Matematik, Türkçe dersleri olarak görülüyor… Sanatın insan psikolojisini ne kadar olumlu etkilediği zaten bilim adamları tarafından kanıtlanmış bir olgu ve tıp biliminde terapilerde resim, müzik sıkça kullanılıyor.

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz proje veya sergi var mı?

Önümüzdeki birkaç sene içerisinde yeni çalışmalarımla eski çalışmalarımın karma olacağı kağıt üzerine işlerin yoğunlukta olduğu bir kişisel sergi planım bulunmakta. Karma sergilerle ilgili çokça teklifler geliyor ama bu galerileri bazı beğenmediğim tutumlarından dolayı üzülerek reddetmek zorunda kalıyorum.

Ressam olmanın sizde yarattığı en büyük farkındalık ne oldu?

Sadece kendi resmini yapan, piyasanın istediği tarz ve tavırlara yaklaşmayan bir ressamın bu ülkede maddi olarak geçinemeyeceğini fark ettim. Doğaya, çevreye diğer insanlardan farklı baktığımızı, görsel algımızın onlardan farklı olduğunu yaşayarak tecrübe ettim. Sanatçı eğer maddi olarak da güvencesini eline almışsa dünyanın en mutlu ve özgür  insanı oluyor.

Genelde hangi  temalarda resimler yapıyorsunuz?

Fantastik, gizemli, semboller içeren bazen kırsal kesim hayatını yansıtan resimler yapıyorum. Başlangıçta sürrealist akıma yatkın olan sanat serüvenimde sonraları sembolist, toplumsal gerçekçi akımlara yer yer yaklaşımlarım olmuştur ve aslında… kendimi herhangi bir akıma direk olarak dahil etmiyorum !

Fakülte döneminde başladığım ve 2001 sonrası devam ettirdiğim “Ay Masalları” serisi çalışmalarımda genelde sürrealist bir tavırda Mevlevi dervişlerini konu edindim. Sonraları bu dervişlerin gizemli atmosferi, yüksek lisans döneminde aldığım “Mitoloji ve İkonoloji” dersinin de etkisiyle okuduğum kitaplar ve araştırdığım yerli yabancı kaynaklar sonucunda Hristiyan azizlerine, Bizans ve Antik Yunan bilicilerine, Antik Yunan ve Anadolu mitlerine doğru evrildi.

Daha sonraları bu Anadolu Yunan bağlantılı mitlerin içerisine bize ait yerel söylenceler de yavaş yavaş dahil olmaya başlayınca ve benim dünya görüşümde bir miktar emek ve emeğin önemine evrilince işin içerisine toplumsal gerçekçilik girdi, yani birçok ressam gibi dönüp dolaşıp en sonunda bende François Millet’le yüzleştim. Bir miktar toplumsal gerçekçi, bir miktar sürrealist, bir miktar sembolist olan yakın dönem resimlerimde “Anadolu Hikayeleri” teması üzerinde çalışmaktayım.

Etkilendiğim sanatçılar arasında Millet’nin yanı sıra, Alphonse Osbert, Lionel Feininger, Pierre Puvis de Chavannes, Paul Cezanne bulunur.

Sembolistlerde Paul Gaugain’i beğenirim ama bu noktada Emile Bernard’ın hakkının yendiğini düşünmekteyim. Manzara resimlerinde ise İrlandalı ressam Paul Henry’i severim.

Ülkemiz duayenlerinden Nuri İyem’i, Neşet Günal’ı, Ferruh Başağa’yı, Avni Arbaş’ı, Mahmut Cüda’yı, Hoca Ali Rıza’yı beğenirim.

Güncel ustalardan Ahmet Umur Deniz hocamı uzun yıllardır takip ederim mümkünse her desenine, her eskizine kadar izlemeye çalışırım. Rıza Savaş ağabeyimin deseni çok kuvvetlidir, benim jenerasyonuma yakın olarak da Setenay Alpsoy’un işlerini beğenerek izliyorum.

Burada adlarını yazmadığım birçok sanatçı dostumu da beğenmekteyim, zaten sosyal medyada veya kendilerini birebir gördüğümde beğenilerimi açık yüreklilikle kendilerine söylüyorum. Sanatta beğeniler paylaşılmalı ve sanatçılar birbirlerine beğenilerini söylemekte ketum davranmamalı diye düşünmekteyim, biz üretimlerimizde bu beğenilerden güç alıyoruz. Desenin yeri sanat içerisinde benim için çok önemli, sanat camiamıza şunu açıkça söyleyebilirim; modern sanatta yapsanız, resimde yapsanız, heykelde yapsanız desen altyapınız yoksa ne yaparsanız yapın yaptığınız iş koca bir sıfırdan ibarettir.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile sanat arasında ki ilişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Sadece okullarda verilen entelektüel kültür, o ülke insanın sanata yaklaşımını maalesef sağlayamıyor. Bir ülkede sağlıklı sanat  kolleksiyonerlerinin oluşabilmesi için o ülkenin maddi olarak gelişmiş olması gereklidir, insanlar elzem geçim kaynaklarını halletmeden sanat alımı yapmak için tasarrufta bulunamazlar.

Birçok Avrupa ülkesinde sıradan bir memur veya öğretmen sanat alımını rahatlıkla yaparken, ülkemizde bir doktor veya avukat dahi sanat alımı yapmaya imtina ediyor. Bundan dolayı benim kolleksiyonerlerim genel olarak yurt dışından. Tiyatro ve müzik konserleri de bu problem ile karşı karşıya.

 

The following two tabs change content below.
Sanat Tasarım Fakültesi bölümü mezunu köşe yazarımız, özel bir vakıf üniversitesinde mentör eğitimci olarak görev yapmaktadır. Tarih alanında yüksek lisansını tamamlayan yazarımız, kültür sanat alanında farklı platformlarda, popüler düzeyde yayınlar hazırlamaktadır. "Mecmua İstanbul ve Cemiyet Sanat Dergi" genel yayın yönetmenidir.

Son Yazıları Tülay Çağlar Kadı (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.