Tarihin En ünlü Manzum Edebi Eseri Mem û Zîn

Tarihin En ünlü Manzum Edebi Eseri

Mem û Zîn

 Ehmedê Xanî Kaleminden…

Mem û Zîn

Ölümsüz, dillere destan bir aşk ve tasavvuf öyküsü…Dönemlerindeki sosyo-kültürel yapıyı, döneme damga vuran olayları, sosyal ilişkileri, toplumsal ahlaki normları, duygu dünyalarının dışavurum biçimini, psikolojik, sosyal değerleri, sanatsal perspektifi projeksiyon gibi yansıtan ölümsüz bir destan aynı zamanda…

Kötülüğü, ikiyüzlülüğü, fitne ve fesatçılığı, dalkavukluğu Bekir’de harmanlamış. Doğruluğu, iyiliği, suçsuzluğu, zayıflığı ve çaresizliği de Mem  ve Zin’in karakteri ile eşleştirmiş. Zamanın yaşantısını, sosyal durumunu ve kültürünü büyük bir ustalıkla işlemeyi de başarmıştır.

Aşkın vücut bulmuş halini konu alan “COĞRAFYA KADERDİR” dedirten, bir ilahi aşk öyküsü.

İlk aşk mesnevisi…

Mem û Zîn, Cizre’de 1450/1451 yılında yaşanan ve 17. yüzyıl sonunda Ahmed-i Hani tarafından manzum bir eser olarak yazıya geçirilen destansı aşk öyküsüdür.

Yirmiden fazla dile çevrilen destan, film ve tiyatro ile desteklenmiş güçlü bir edebi destanın derinliğini gözler önüne sermektedir.

Cizre’de Divan Vezirinin oğlu Tacdin ile arkadaşı dostu, hikayenin başrolünde ki Mem ile beraber bir mart ayında köse olarak nitelendirilen ritüelde, kadın kıyafetleri giyerek bahar ayının müjdeleyen nevruz günün de alana çıkarlar.

Cizre Beyi Mir Zeyniddin’in erkek kılığına giren kız kardeşleri Zîn ve Sitî de şenlik alanındadır.

Birbirlerinin yüzlerini dahi iyi seçemeden, ritüelde karşılıklı  yakınlık duyan gençler yüzüklerini değiştirirler.

Kırlarda eğlence ve yorgunluğa heyecan eklenir ve uyuya kalırlar. Uyandıklarında Mem’in parmağındaki yüzükte Zîn, Tacdin’ de ki yüzükte ise Siti yazdığını görürler.

Bu bir nişanın ve onlarla bir daha görüşeceklerinin kapısını aralayan bir işaretti aynı zamanda.

“Tacdin_: Kardeşim,elinde bir mücevher var ki; kendisi bir çıra, Yakutu ateş koru,karanlık gecede yakılan bir meşale gibi parlıyor ve üzerinde de ZİN adı kazılmış” dedi.Mem’in parmağındaki yüzüğü görmek için Tacdin elini uzatınca, Mem’ de onun parmağında bulunan paha biçilmez ve üzerinde maharetle SİTİ yazılmış bir elmas yüzük gördü. İkisi de hemen kendilerine bu yüzük sahipleri olan Siti ile Zin’in ne yapmış olduklarını derhal anladılar. Bayram eğlencelerinde bu iki genç kızın da onlar gibi kıyafet değiştirdiklerini anladılar.”

Dönemin şartlarında görüşmelerinin çok zor olduğu süreçte dadılar hekim kılığına girer ve yüzükleri geri vermelerini ister. Tacdin yüzüğü çıkarıp verir ama Mem yüzüğü vermekte direnir ve yüzüğü vermez.

Gençlerin hızla büyüyen aşkları, kentteki herkes tarafından bilinir.

Cizre’nin önde gelen beylerinin  aracılığıyla Tacdin ve Mem, Cizre Bey’ inden kız kardeşlerini ister.

Cizre Beyi, Tacdin’e Sitî ile evlenmelerine müsaade eder ve yedi gün yedi gece düğün yapılır. İki düğün bir arada olmaz diye Mem ile Zîn’in düğünü ertelenir.

Ancak Mir Zeyneddun Bey’ in kapıcısı olan Bekir, halk arasında Beko olarak çağrılan ikiyüzlü kişiliği ile bilinen karakter, kavuşmalarının önünde set gibi durmaya başlar. Zin’ in aşkına engel olmaya çalışır. Beko’nun büyük uğraş ve kötülüğü sonucunda Bey, kardeşini Mem’e vermeyi reddeder.

Reddetmesinin temelinde Beko’nun toplumdaki karşılığı sınıfsal bir kötülüğün prototipini gözler önüne sermektedir.

Beyler geleneksel olarak ava giderler. Ava gittikleri bir gün Mem ile Zin gizlice buluşurlar.

Cizre beyi ile beraber ava giden Tacdin, aşıkları ele vermemek için dikkatleri dağıtarak kendi evini ateşe verir ve hedef şaşırtarak yakalanmalarını önlemiş olur.

Aşkı için bütün koşulları zorlayan Mem, Beko’nun oyununa gelerek Bey ile iddialı bir satranç oynar. İlk başlarda satrancı kazanmaya başlayan Mem’ in yönünü, aşkından divane olan Zin’ e doğru çevirince yenilmesini sağlamış olur Beko. Mem bunun üzerine beyin kız kardeşi Zin’e duyduğu aşkı itiraf eder. İtiraf üzerine Mem, Bey tarafından zindana atılır.

Mem ile Zin arasındaki aşkın ilahi aşka dönüştüğünü anlayan Cizre Bey’i Zin’e, Mem’i zindanda görmesi için izin verir. Zin’in zindandaki ziyareti sırasında Mem ölür.

Bunun üzerine Mem’in sadık arkadaşı Tacdin, Bekir’i öldürerek intikam alır.

Mem’in şehitliğe gömülmesinin ardından Bekir’in farklı yere gömülmesini isteyen Bey Zeynuddin’e bu kez kardeşi Zin karşı çıkarak, Bekir’in (Beko) Mem’e yakın yere gömülmesini ister ve bu isteği kabul edilir.

Mezarı başından bir an olsun ayrılmayan Zin, mezarı başında sürekli ağlayarak, hayata veda eder, ölür.

Cizre Beyinin isteği ile Mem’ in mezarı açtırılır. Zin ile aynı mezara gömülürler.

Sadece Cizre coğrafyasında değil, sinama tiyatro ve onlarca kitapta yer bulup Kürtçeden çevirisi yapılan bu eser, dünyada ki birçok dilde de yayınlanmıştır.

Kendi çağının en seçkin edebiyatçılarından olmasının yanı sıra, bir bilgin ve filozof olarak da tanınmıştır. Birçok eser yazdığı bilinmekle beraber günümüze kadar korunarak gelen en önemli eseri Mem Û Zin dir.

Edebiyatçı ve filozof Ehmedé Xaní 1707′ de ölür. 1651’de Hakkari yöresinde dünyaya gelen, bölgede sevilen filozofunun Xaní ismini doğduğu köyden mi yoksa kendi kabilesinden mi aldığı konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır.

Sağlıkla sanatla kalın…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

The following two tabs change content below.
Vahap AYDOĞAN İlk ve orta öğrenimi Mardin yaptım. Diyarbakır Fatih Lisesinden mezun oldum. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun olduktan sonra profesyonel olarak , Avrupa Avusturalya ve Amerika’ da sürreal biyografileri tuvale aktararak hem görsel hem de plastik sanatlar alanında eserler verdim. Türkiye’nin bir çok yerinde Karma ve kişisel sergiler açtım. Kültür sanat alanı ve birçok platformda farklı alanlarda yayınlar yapmaktayım. Son beş yıldır sadece kişiye özel tasarımlar yaparak eserelerimi dijital platformlarda @san_artt ismiyle yayınlıyorum… Özgün ve kendi ürettiğim biyografi temelli eserlerde insanın duygu dünyasını odak alan çalışmalar yaparak kişi ile tablo arasında bir köprü görevi görüyor, doğumun var olduğu her süreçte, ölümün de bir hakikat olduğu ve bu yolculukta insanların yaşamlarında topladığı anılarını, aşklarını, nefretlerini, acı hatıralarını ve aynı zamanda sevgiyi ve umudu da bir karede inşa etmeye devam ediyorum.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.