Bahadır Yenişehirlioğlu

  • Yer aldığınız sinema filmleri, televizyon programları ve seslendirdiğiniz projelere sevilen bir aktör olmanızın yanı sıra yazar kimliğinizle  “toplum ve sanata dair bakış açınızdan” bahseder misiniz?

Sanat, hem insanın yaratıcı yönünü biçimlendirir, hem de onun toplumsal varlığının bir parçasını oluşturur. Bu nedenle sanatçılar bir parça netamelidir. Yani kimi zaman toplumda kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini söylemiş, kimi zaman kitleleri provoke etmiş, kimi zaman da yara sarıcı bir sorumluluk yüklenmişlerdir. Buna karşın devletler de böylesine etkili ve güçlü alanı kendi lehlerine kullanmak istemişlerdir. Baş eğmeyenlerin yokluğu üzerine varlık kurmakta devletlerin işidir kimi zaman. Faşizm ve Nazizm ve Diktatör yel sistemlerde bunun örneklerini çok görmüşüzdür.

Sanat özgürlüğünün tanımlanabilmesi için öncelikle sanatın neyi ifade ettiğinin ve sanatın gerek toplumsal, gerekse bireysel olarak nasıl bir işleve sahip olduğunun idrak edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu konuda objektif bir tanım bulmakta zor gerçekten. Bu nedenle sanata ilişkin bir tanım vermektense onun anlamından yola çıkarak sanatın ne olduğunun ortaya konulması daha yararlı olacaktır diye düşünmüşümdür her zaman.

Sanat, öznenin gerçeği sorgulayarak ortaya koyduğu bir tavır olarak özgün bir anlam dan yola çıkarak karşıya ulaşmış olandır diye tanımlanabilir belki.

Sanatın düşündürme ve bilinçlendirme gibi önemli bir işlevi de var tabi ki. Sanat neticede düşünce kaynağından beslenir ve düşünceyi besler. Öte yandan, sanat eserleri, toplumla hemhal olduğu oranda insanların bilinçlenmesine, toplumsal gerçeklikleri daha iyi kavramasına ciddi katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.

  • Sanata dair bir şeyler  icra etmek kadar izleyici olmakta, insanı duyguları açığa çıkarıyor, tamamlıyor ve iyileştiriyor…

  • Sanatın insan üzerindeki etki ve gücü hakkında neler söylemek istersiniz?

Demokrasi kavramını tam olarak idrak ettiğimizi ve içselleştirdiğimizi söyleyemeyeceğim. Ne acıdır ki bu konuda biraz ikiyüzlüyüz. Demokrasinin tam anlamıyla gerçekleşebilmesi için insanların yalnızca belli aralıklarla temsilcilerini seçmesi artık yeterli olmamaktadır. Katılımcı demokrasinin özelliği, çoğulcu demokrasilerin belirleyici özelliği olan, azınlık hakları ile sınırlandırılmış bir çoğunluğun bulunması ile yeni fikirlerin de ileride birer çoğunluk fikrine dönüşebilme olasılığının olmasıdır. Bu bir demokrasinin geleceğinin demokratik olabilmesi için gereklidir. Çünkü demokrasi ne yalnızca halk iktidarıdır, ne de yalnızca çoğunluk egemenliğidir. Bunun için de hoşgörü ile donatılmış bir tartışma ortamının yaratılması ve kolektif akıl oluşturulabilecek ortamların ve kurumların oluşturulması gerekmektedir. Tabi burada zarar verici, aşındırıcı, yok edici ve doğal akışı bozacak eylem ve şiddeti kastetmiyorum.

Sanatın küresel, tek kalıp ve farklılıkları örseleyen küreselci zorlamasına karşı durarak, “ulusların kendi kültür ve sanatlarını koruma ve geliştirme yolunda sanatın teşvik edici olmasını önemsiyorum. Milli bir kültür ve milli sanat özelinin korunması gerektiğinden de yanayım. Ama asla fanatizme sapmadan. Evrensel ahlakın bu konuda belirleyiciliğini göz ardı etmemeliyiz.

  • Dünyanın pek çok coğrafyasında antropoloji, sosyoloji alanlarında yaptığınız çalışmalarınız hakkında okuyucularımıza neler aktarmak istersiniz?

Bilginin en büyük güç olduğuna inancım akil baliğ olduğum yaşlardan beri hep vardı. Olayların ve insanların ardındaki gerçekleri görme konusunda tatmin olmaz bir iştahım var. Kendimi geliştirmenin ve kendime yatırım yapmamın kendime ve topluma yapacağım en büyük iyilik olduğunu hiç unutmadım.

Ben kim olduğumu, ne yapmak istediğimi, derdimin ne olduğunu çok iyi biliyorum ama bunu günümüz insanına anlatmak o denli kolay bir süreç değil. Bunun için bütün tanımlamalardan soyunarak bakmayı öğrendiklerinde daha kolay idrak edebilecekler. Günümüz insanı yaftalamayı ve kategorize ederek ilişki ağını kurmayı pek seviyor ama bu acı verici. Bu netameli bir süreç. Benim yapmaya çalıştığım şey karşınızdakinin anlayacağı ölçüde bilgiler ile kendinizi tanımlama ve derdinizi anlatma. Bunu hala öğrenmeye çalışıyorum. Aslında bir manada ne görüyorsanız osunuz. Mesele bu.

Pek çok kültürü ve coğrafyayı anlamaya çalışmakla birlikte Türkiye’de yaşamaktan ve bana kattıklarından hiçbir an şikâyetçi olmadım. Aksine bunun bir ödül olduğunu düşündüm. Başka bir ülkede doğmuş olmayı hiç düşünmedim zira içinde bulunduğum coğrafya dünyanın hiçbir coğrafyasında olmadığı kadar renkli, gizemli, hızlı, değişken, coşkulu, harikulade, heyecanlı, derin, katmanlı, çok kültürlü, marazalı, tekinsiz ama bi o kadarda güvenli, besleyen, zorlayan, motive eden, insan ve insana dair bütün hikâyeyi barındıran bir güzelliğe sahip.

Ben burada adeta tarihe tanıklık yapıyorum. İnsan olduğumu hissediyorum ufak tefek problemler önemli değil. Umarım söylemek istediğim şeyi ifade edebiliyorumdur. Anadolu ve ipek yolunun gizemini her an hissetmeye devam ediyorum. Dünyayı dolaşmanın bana kattıklarını asla inkâr edemem farklı toplumlar, insanlar, dinler, coğrafyalar duygudaşlık yeteneğimi artırdı. İnsan olduğumu fark ettirdi

Aktör ve yazarlık sürecinizde yer alan, projelerinizin yanı sıra aldığınız ödüllerinizin yaşam yolunuzu nasıl şekillendirdiğinden bahsetmek ister misiniz?

Özgürlüğün ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Bundan taviz vermedim ve asla vermeyeceğim. Çocukluğumdan beri böyleyim. Pek buyruk altına girebilen biri değilim. Düşündüğümü ifade edemiyorsam, yazamıyorsam infilak ederim sanırım. Bu yüzden tabiri caizse dizginlerimi kimsenin ele geçirmesine müsaade etmem. Kimsenin tetikçisi olmam. Varlık sebebimi insana değil bütün kâinatın sahibine bağlamış biri olarak kimseden korkum yok.

Dışlanmak gibi korkularım hiç olmadı. Sürünün içindeki kara koyun olmanın dayanılmaz hafifliğini de, acısını da biliyorum. Ama bundan asla vazgeçemem. Borçlu olduğum tek bir güç var o da Allah. İnsanlar karşısındakini bir yere konumlayıp onun üzerinden yazıp söylemesini bekliyorlar oysa bu sığ bakışla hiçbir şey görmüyorlar. Sizi kimi zaman deli gibi alkışlayanlar bir söz ya da yazınız üzerine size küfürler düzüyorlar. Ama bilmiyorlar. İnsanı tanımak, ona bir değer ve konum belirlemek epistemolojik açıdan zordur. Zira inceleyen ile incelenen şey, aynı varlıktır. Çünkü Ontolojik açıdan bilginin nesnesi olan varlık ile bilgiyi elde edecek varlık, aynı varoluşsal alana tekabül eder. İşte bu büyük bir elverişsiz durumdur. Bu yüzden bunlar beni hiç ilgilendirmiyor.

Bağnazlığın her rengine ve çeşidine ve siyasi yelpazedeki alanlarına hep itiraz ettim ve etmeye devam edeceğim. Beni görmek istedikleri gibi değil görmeyi bırakıp kim olduğuma baksınlar o zaman göreceklerinin onları zenginleştireceğine inancım tam.

Bahadır Yenişehirlioğlu (@yenisehirlioglu) • Instagram fotoğrafları ve videoları

The following two tabs change content below.
Sanat Tasarım Fakültesi bölümü mezunu köşe yazarımız, özel bir vakıf üniversitesinde mentör eğitimci olarak görev yapmaktadır. Tarih alanında yüksek lisansını tamamlayan yazarımız, kültür sanat alanında farklı platformlarda, popüler düzeyde yayınlar hazırlamaktadır. "Mecmua İstanbul ve Cemiyet Sanat Dergi" genel yayın yönetmenidir.

Son Yazıları Tülay Çağlar Kadı (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.