KÜLTÜRE DAİR YORUM-I
Bu başlığı atarken öncelikle yazının ana temasını hermenotik/yorumsallık kavramı üzerinde şekillendirmenin uygun olacağını düşündüm. Bunun temel nedeni son zamanlarda özellikle sosyal medyada ve kimi internet sitelerinde, halihazırda günlük yaşamımızın bir çok alanına yerleşerek kültürel zenginliğimizin bir parçası olmuş kavramların, belirli bir kökene dayandırılmasına dair bir gayret veya o kavramların aslının ya da ilk uygulayıcıların kimler olduğu konusundaki keskin yorumların artmasıdır.
İnternet ortamında gerek web sitelerinde gerek sosyal medya sitelerinde bu durum ciddi bir takipçi kitlesinin de ilgisini çekmekte bilimsel metodolojiyle ilgisi sorgulanmadan hem kolayca kabul görmekte hem de referans olarak sunulabilmektedir. Bu tip sitelerde şu ya da bu isimle kadim tarihin kökenlerine dair o kadar yorum ve bilgi verilmektedir ki ortaya çıkan sonuç sadece bilgi kirliliği olmaktadır.
Konuyu iyi anlatabilmek için, kökenbilim ve yorumsallık konularına kısaca değinmek yerinde olur kanaatindeyim. Bu iki kavramın varlığından ancak felsefe geleneği olan bir toplumda bahsedilebileceği de akılda tutulmalıdır. Aslında bu tip kökenbilim ve yorumsallık gayretleri, filoloji (dilbilim) ve tarih metodolojisi ile bunların batı ve doğu kültüründeki karşılıkları iyi özümsenmeden oldukça güç gözükmektedir.
Öte yandan kökenbilim ve yorumsallık irdelenirken, konuya objektif yaklaşabilmenin tek yolu ise duygusallığın ve romatik yaklaşımların bir yana bırakılmasıdır. Unutmamak gerekir ki bilgiyi sunarken “kanıta dayalılık/evidence-based” iddiası ile varılacak her sonucun duygusallıktan kurtarılabilmesi pek ala sözkonusu olmayabilecektir. Kanaatimce, kanıtların yönlendirilmesi ve bilimsel standardizasyon konusundaki siyaset ve bilimin kirli iç içeliği konusunda, özellikle son iki yılda Covid 19 pandemisi döneminde yapılan tartışmalar bunun en önemli kanıtıdır. Başta tıp olmak üzere biyolojik bilimlerin içine düştüğü açmazların başında bu durum gelmektedir.
Günümüzde atmosferde yaratılan uydu ağı ile düşük frekanslı geniş kapsama alanlı telekomünikasyon ağı yaratmak algı yönetimi ve kültür savaşlarının en önemli unsurudur. Ortaçağ Avrupası’nın IX.yüzyılda kaldığını zannettiğimiz “burg”ları, yerini bu tip sanal kalelere bırakmıştır. Bu da uluslararası toplumda, yeni tip hiperkomputerize burjuvazi yaratmış gözükmektedir. Ancak bu yapıda, özgürlük tanımı ve arayışı değişince, yönetilen ve ezilenlerin özgürlüklerini kaybettiklerinin farkına varmalarının çok zor olacağı açıktır.
İnsan elbette sosyal bir varlıktır. Yapılan araştırmalarda, her ne kadar genetik olarak yakın ya da uzak kimi canlı türlerinde var olduğu, artık sıkça tartışılan bu sosyallik olgusu türümüze ne denli özgüdür tam olarak bilemesek de sosyal bir varlık olarak insanın en önemli yanının, onun özgün kültür oluşturması ve bu kültürü sonraki kuşaklara aktarabilmesidir. Dil olgusunun bu konudaki yönü ise tartışılmaz bir öneme sahiptir. İşte ilk olmanın çok önem taşıdığı köken bilim ve yorumsallık, kültür aktarımının en önemli unsuru olan dil olgusu ile çok yakından ilgilidir. Geçmişte yazı yazabildiği her materyal ile (taş, papirüs, kağıt vb) bu konuyu kuşaklar boyunca aktarılabilir hale getirmeyi başaran insan, matbaa ile bunu hızlandırmış kültürün kalıcılığı bakımından inanılmaz mesafeler kat etmiştir. Günümüzde ise internet ortamında “website” ve whatsapp-instagram-telegram vb sosyal medya operatörleriyle bu eylemine görülmemiş bir hızla devam ederken kültürel aktarımdaki sapmaların ve kökenden uzaklaşmanın tarihsel süreçte hiç olmadığı kadar arttığını da görmekteyiz.
Kökenbilim ve yorumsallık olgularının ana ilkeleri ve filolojik temelleri ile eğitim tarihine damgasını vurmuş mantık olgusunun ne olduğu konusu iyi özümsenirse bilgi çağı toplumu kendisini “aşırı bilgisayarlaşmanın/hiperkomputerizasyonun” yarattığı kültürel sapmalardan kendisini bir nebze koruyabilecektir. Uluslararası toplumda, ilk olma ve dolayısıyle en üstün olma iddiasını besleyen kültür politikalarının, internet ortamı üzerinden bu kültürel sapmaları ve çatışmaları artırmaktaki provokatif rolünü yadsıyamayız.
İşte açıkça görülmektedir ki bahsettiğimiz bu “kökenbilim ve yorumsallık” kavramları, ilk olma iddiasının isbatlanması gayretkeşliği ve böylece oluşturulan hayalperestliği körükleyen tarihsel romantizm ile kitlelerin yönlendirilmesi, ötekileştirme üzerine inşa edilen ekonomik ve siyasal çatışmaların kurgulanması yolunda konvansiyonel ve nükleer silahlardan bile daha tehlikeli bir noktaya gelmiştir.
Saygılarımla
Son Yazıları Prof.Dr. Mahmut Can Yağmurdur (tüm yazıları)
- DÜŞÜNCE GELENEĞİ - Ağustos 14, 2023
- M.C. Yağmurdur - Temmuz 10, 2023
- YENİ YÜZYIL - Haziran 7, 2023