NEDEN-SONUÇ Prof.Dr.Mahmut Can YAĞMURDUR

NEDEN-SONUÇ

Prof.Dr.Mahmut Can YAĞMURDUR

İnsan ve toplum hayatında genel alışkanlığımız, yaşadığımız anda karşılaştığımız sorunlar ya da sıkıntılar karşısında ilk olarak yaptığımız öyle ya da böyle bir tepki vermektir. Bu tepkileri verirken çoğu kez dünün bir “neden”, bugünün de “sonuç” olduğunu, bir yandan da bugünün “neden” yarının “sonuç” olabileceğini kimse aklından geçirmemiştir.

Bir takım söz ve eylemlerden ibaret olan tepkilerimizin ise daha sonra ödenmesi gereken başka bedelleri beraberinde getirebileceğini göz önünde tutmak ise bu neden-sonuç ilişkisini kurabilmek ile ilintilidir. Aslında sorun tam da bu noktada başlamaktadır. Neden-sonuç ilişkisinin aranması için izlenen yolun ne olması/olmaması gerektiğidir. Buna nedenselliği arama yöntemi de demek mümkündür.

Yazımızda kısaca buna değinmeye çalışılacaktır.

Neden-sonuç ilişkisi aranırken rasyonel deneysel akılcılık bilgi üretiminin temelini oluşturmak için esas yoldur. Sosyokültürel bakımdan gelişmemiş, ahlaki anlamda dejenere olmuş toplumlarda neden sonuç ilişkisinin özdeşimle arandığı bir olgu olarak rahatsız edici biçimde göze çarpmaktadır. Oysa son zamanlarda gerek yazılı gerek görsel medyada bir çok kişi tarafından biraz da “belagât” a renk katmak hatta onu güçlendirmek amaçlı popülist bir eylemden öteye gitmeyen “neden/sebep ve sonuç” kelimelerini içeren önermelerle sık sık karşılaşmaktayız. Bilgi eksikliği olan bir kullanıcının da “causality/kozalite/nedensellik” hakkında en ufak fikir sahibi olmadığı, argoyu sık kullanmasından kolayca anlaşılmaktadır. Sanatçısından siyasetçine bir hastalık misali toplumu düşün hayatını kemirmektedir. Öte yandan üzülerek söylemek gerekirse özellikle, bizim toplumumuza özgü epistemolojik bilgiden uzak, “belâgat” esaslı bu tarz yaklaşımın, sosyokültürel düzeyinin hepimizce mâlum olduğu kitleleri yönlendirmek için özellikle siyasal/sosyal amaçlı kullanıldığı dikkatten kaçmamaktadır.

Görülüyor ki kısaca nedensellik dediğimiz neden-sonuç ilişkisinin, eskiden beri “trivium” denilen “mantık olgusu” kapsamında değerlendirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Ancak bizim gibi Ortadoğu toplumlarında “mantık olgusu” ve onun “trivium” dediğimiz “retorik-gramer-diyalektik” bileşenleri dinsel-büyüsel düşüncenin etkisinden dolayı, retorik-gramer bağlamında yerini “belâgat”a bırakmıştır. Belagât ise sadece Arapça’nın etkileyici kullanımına yönelik “tasdik” ettirme amacı güden bir kelimedir ki dinsel gelenekler nedeniyle profan alanda tutulamayacağı için zaten burada diyalektik söz konusu bile edilememiştir. Bu durumda mantık olgusunun söz konusu edilemeyeceği sonucu ortadadır. Açıkçası tarih boyunca, bizim tarz toplumlarda nedenselliğin aranması yöntemi, mantık yerine demogogların belâgatiyle doğru orantılı olan iknâ gücüne dayanmıştır. Bu iknâ gücü çoklukla özdeşime dayalı büyüsel düşünceyi kurgulamıştır. Sonuç olarak günümüzün moda deyimiyle, “kanaat önderleri” adı altında özdeşim kurulabilecek kültler yaratılır ki onlar da çaresiz ve bilgisiz kitleleri ardından kolaylıkla sürüklemişlerdir.

Dolayısıyla insan ve toplumlar kendilerine daima şu soruları sormak zorundadır;

1. Eğitim konusunda hangi aşamadayız?
2. Ne üretiyoruz ?
3. Birileri talep yarattıkça borçlanarak yapılan lüks tüketimden vaz geçildi mi?
4. Bilme arzumuz var mı? Varsa bunu meraktan ayırt edebiliyor muyuz?
5. Neden-sonuç ilişkisini hayallerimizde aramaya neden devam ediyoruz?
6. Neden basit şeylere şiddetli tepki veren bir toplumuz?
7. Putlar ve kültler yaratmaya neden devam ediyoruz?
8. İnanç hükmü ile iman olgusunu neden tefrik edemiyoruz?
9. Yücelttiğimiz ve kimlik arayışımızın bir parçası olan kültür kökenlerini sorgulamak Neden bizleri korkutuyor?
10.Neden duyduklarının önemini gördüklerinin kesinliğine değişen bir toplumuz?
11. Neden sırf bunu desteklemek için tanımını bile bildiğimizi zannettiğimiz, ama hiç kavrayamadığımız, aslında hakkında teolojik bir takım önermelerden öteye gidemeyen tenâkuz dolu fikirlerimizin olduğu “iman olgusunu” dilimizden düşürmeyiz?
12. Neden? Keşif ve icât nedir bilmeden bunu ya teolojiyle ilişkilendirir ya da “bizden birileri buluş yaptı” özdeşim çağrıştıran edilgen bir tavırla, küresel sermayenin çığırtkanlığını yapmaktan öteye gitmek mümkün olmayacaktır.

Bu soruların aydın kesim tarafından çokça irdelenmesi gerekir. Aksi taktirde sanatsal değeri olmayan bir takım film-dizi vb ile geçmişin ütopyasında (eternal utopia) yaşayan/yaşatılan insanlardan oluşan toplumlarda, “sanal cennet ütopyası”nın yıkımı anlamına geleceği açıktır.

Tarih boyunca, kısır siyasal çekişmelerin girdabında, Ortadoğu’ya özgü Arabesk ve bir o kadar da şiddet dolu eylemler daima köleliği beslemiştir. Kanaatimce, bu nedenle güzel bir gelecek kurmak, bugünün bir neden olduğunun iyi idrâk edilmesi nedenselliği rasyonel gerçekliğe ve mantığın retorik-gramer-diyalektik üçlüsünden oluşan “triviumunu”nu uygulamak suretiyle ile mümkün olabilecetir.

Aksi takdirde, yaratılan kültlerin, özellikle Arapça eksenli olduğu bilimsel bir gerçek olan belagâtlarinin girdabında, mantık olgusundan uzak, nedenselliği irrasyonel gerçeklik üzerinden aramaya devam etmekle etik ve estetik kaygılarını yitirmiş ahlakî dejenerasyonun hızlandığı saldırgan bir toplum yaratılacaktır. Bu ise, üzülerek söylemek gerekirse, geleceğimizin daha da karanlık olması ile sonuçlanacak bir kaotik süreci kaçınılmaz kılmaktadır.

Saygılarımla

Prof.Dr.Mahmut Can YAĞMURDUR

PROF.DR.MAHMUT CAN YAĞMURDUR (@prof.dr.yagmurdur) • Instagram fotoğrafları ve videoları

Mahmut Can Yağmurdur (@mahmutcan.yagmurdur) • Instagram fotoğrafları ve videoları

1. Devlet Efsanesi-Ernst Cassirer
2 Bilimin Tarihi-David Wootton
3. Utopia-Sir Thomas Moore
4. Vâridat-Şeyh Bedreddin
5. Eğitim Felsefesi-Ahmet Cevizci

 

The following two tabs change content below.
Prof.Dr.Mahmut Can YAĞMURDUR 03.08.1967 Tarsus Doğumludur. İlk ve orta öğrenimini Mersin’de yapmıştır. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1991 yılında mezun oldu. Aynı üniversitenin Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’ndan 1996 yılında Genel Cerrahi uzmanlığını aldı. Özel sektör ve Sağlık bakanlığına bağlı eğitim araştırma hastanelerinde çalıştı. 2006 Yılında Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda Genel Cerrahi doçenti oldu. 2011 yılında Cerrahi Onkoloji uzmanı oldu. 2015 yılında Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesinde profesör ünvanını aldı. Bu üniversitede genel cerrahi anabilim başkanlığı başkanlığı ve cerrahi tıp bilimleri bölüm başkanlığı yaptı. Halen Ankara’da serbest hekim olarak aktif cerrahi yaşantısına devam etmekte başta onkoplastik meme kanseri cerrahi tedavisi olmak üzere çalışmalarını sürdürmektedir. Uluslararası indekslerde taralı dergilerde basılmış 50 nin üzerinde yurtdışı yayın ve iki yüzün üzerinde yabancı ve  yerli yayın ve tebliğler ile kitap bölümü yazarlığı da mevcuttur. Bu yayınlar uluslararası dergilerde 1000’in üzerinde atıf almıştır. En çok referans gösterilen ilk 6000 akademisyen içerisinde yer almaktadır. Klasik Türk Musikisi ile ilgilenmekte klasik makamlarda beste çalışmalarını sürdürmektedir. Halen Mevlana Kültür  ve Sanat Vakfı yönetim kurulu üyesidir. “Healt World News” sitesinin düzenli yazarları arasındadır. Evli ve 1 kız çocuk babasıdır. İyi derecede İngilizce bilmektedir

Son Yazıları Prof.Dr. Mahmut Can Yağmurdur (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.