Vahap Aydoğan Kreatif Düşüncenin Dışavurumu

“Kreatif Düşüncenin Dışavurumu”

 

Değişen dönüşen evrensel değerlerin hiçlik ve yalnızlık ile sınandığı bir noktada mı, yoksa gerçekten metada, sanal, kreatif illüzyonda mı mutluluk bulabiliyoruz?

Nesneler ile bütünleşmiş bir kişilik, toplum ile yalnızlık arasındaki dengeden uzaklaşmış hiçlik duygusu, çözümü madde ve nesnelerde bulma arayışı, bunalımın ve yalnızlığın adeta vücut bulmuş haline gelmiş karakterler ile yüzleşmekteyiz. Sanatta bu denli değişim ve dönüşümün kreatif bir yapıya da evrilmesi tesadüf mü? 

Sanat iç ve dış etkenlerin etkisi altına girerek farklı olgular tarafından tetiklenir.

 

 

Bu etkenler bazen tepkisel  olarak, bazen de taraf olarak varlığını ortaya koymaktadır.

İster taraf olsun ister yanında yer alsın her sanat akımı da dünyanın ve evrenin kargaşasını seyrederek varlığını ortaya koymak, farklı perspektifler sunmak, eleştirel çözüm arayışlarını ortaya koyarak var olma sürecine girer.

Doğal olarak sanat, yaratım sürecine girerek topluma ayna tutma görevi üstlenir.

Altamira ve Göbeklitepe’ den başlayan serüvenin son halkası Metaversler ile Dijital sanatların uluslara ve insanlığa etkilerine bakarsak; Sanat, ilkel kominal dönemden bu güne sosyal, siyasal, ekonomik tüm olguların analizini yaparak insanlık tarihine ayna tutmuştur. Savaşların yıkıcılığından, insanın ruh dünyasına kadar inen, dehliz kadar derin serüvenler ile buluşmamıza vesile olmuştur.

Bu düşüncelere paralel olarak bilim ve teknolojideki hızlı gelişmelerin toplum ve sanat üzerinde ki etkisi bugün hayal dahi edemeyeceğimiz noktalara getirmiştir bizleri.

Bu bocalama dönmelerinin dünyadaki savaşları, dengeleri altüst ettiğini bugün yaşadığımız  çatışmalar, ekonomik krizler, iklim değişikliği ve salgın hastalıklar ile görmüş oluyoruz.

Özellikle dünya savaşları sonrasındaki iklimi sanatçıların ve sanat akımlarının üzerine nasıl bir etki bıraktığına bakmak gerek.

Picasso;  savaşların, bunalımların insan üzerindeki etkisini figürleri deforme ederek kübik bir metafor oluşturmuş,

 

 

Munch; baskı altındaki ruhunu, beynindeki sinir abidelerini, çığlık eserine taşımış, 

Yozlaşmış düzene, anarşik duygulara, estetik algısına tavır olarak akımlar ortaya çıkarmış. 

Sanat toplumların, ulusların değer yargılarınının insan üzerindeki etkisini ortaya koyan çözümler arayışında olmuş. Özellikle fotoğraf makinesinin icadıyla yeni bir anlatım diline evrilmiş. 

Enstelasyon, performans sanatları, beden sanatı, video sanatı, internet sanatı, dijital sanatlar ve metaversler gibi pek çok sanat hareketi ve sanatçı, teknolojinin insanlar üzerindeki etkisini de ayrıca ortaya koymuştur. Savaşın, bilimin, doğa, insan hareketliliğinin insan üzerindeki etkilerini dile getiren en önmeli unsur sanat olmuş ve susmamıştır tarih boyunca. Kendisini yeniden dönüştürerek yaratım süreçlerinde bir metafor oluşturmuştur.

Bugüne bakacak olursak;

Peki değişen, dönüşen evrensel değerlerin hiçlik ve yalnızlık ile sınandığı bir noktada mı yoksa gerçekten metada, sanal ilizyonda  mutluluk bulabiliyoruz?

Ucuz insan gücü ve emek, yüksek sermaye ilişkisi üzerine kurulan bir düzende inanılmaz bir tüketimin objesi haline geldiğimizi düşünmüyor değilim.

Üretmekten çok tüketen bir gücün ön plana çıkmış olması, sürekli bir iş bitirme kaygısı içinde olma, kendisine sosyal bir pencereyi açmayı unutup, monoton bir yaşamın çarkları arasında sıkışmış durumdayız.

 

 

Hizmet ettiğimiz, koşturduğumuz, dinlenmeyi dahi uyku da bulabilen bir dünya denkleminde, bizi bu kadar yoran şey ulaşmak istediğimiz gaye ne peki?

Günümüz sanatı bu yaşanmışlıklara nasıl bir uyum yada tepki ile yaklaşıyor ona bakmak gerekiyor. Günümüzde çok sesli olarak dillendirilen dijital sanatı sanat tarihi açısından kalıcılığı konusunda sorgulamalar yapmak da yerinde olacaktır elbette..

Dijital sanatın da sosyal mesajlar verdiği şüphesiz ama en son Metaverse ile devam eden NFT ile resimlerin satın alınabildiği, dijital sanat akımının da çabuk tüketildiği, yerine hemen yenisinin koyulması gibi bir endişenin aslında hayatımızdaki koşturmanın paralelinde bir yol izlediğini görmekteyiz. Bu çabuk tüketimin sanatta yer alması, kalıcı bir iz bırakması elzemdir.

Hiç şüphesiz dünyadaki değişimlerin sosyal psikolojik denklemde sanatında hayata ve yaşamdaki gelişmelere seyirci kalmayacağı gerçeğidir. 

 

Türkiye’de dijital sanat eser üreten sanatçıların sayısı giderek artmakta fakat dijital sanatın galerilerde yer bulması ve sanatseverlerle buluşması, geleneksel sanatlar kadar yaygın ve yeterli olamamakta. Kalıcılığın ve estetik değerlerin modern sanattaki yeri günümüzde daha da önem arz etmekte.

Özetle, yaşamın döngüsünde sanatın zamana, mekana, insan ihtiyaçlarına göre değişim içinde olduğunu görmüş oluyoruz.

Bu değişimin en güzel meyvesi de  kreatif düşüncenin sanata olan etkisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü; Zaman ve mekanın hakimi daima sanat olmuştur…

Sanatla sağlıkla kalın.

VAHAP AYDOĞAN

 

The following two tabs change content below.
Vahap AYDOĞAN İlk ve orta öğrenimi Mardin yaptım. Diyarbakır Fatih Lisesinden mezun oldum. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun olduktan sonra profesyonel olarak , Avrupa Avusturalya ve Amerika’ da sürreal biyografileri tuvale aktararak hem görsel hem de plastik sanatlar alanında eserler verdim. Türkiye’nin bir çok yerinde Karma ve kişisel sergiler açtım. Kültür sanat alanı ve birçok platformda farklı alanlarda yayınlar yapmaktayım. Son beş yıldır sadece kişiye özel tasarımlar yaparak eserelerimi dijital platformlarda @san_artt ismiyle yayınlıyorum… Özgün ve kendi ürettiğim biyografi temelli eserlerde insanın duygu dünyasını odak alan çalışmalar yaparak kişi ile tablo arasında bir köprü görevi görüyor, doğumun var olduğu her süreçte, ölümün de bir hakikat olduğu ve bu yolculukta insanların yaşamlarında topladığı anılarını, aşklarını, nefretlerini, acı hatıralarını ve aynı zamanda sevgiyi ve umudu da bir karede inşa etmeye devam ediyorum.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.