1914 KUŞAĞI RESSAMLARININ FİGÜR ANLAYIŞLARININ, TÜRK RESİM SANATINDA ÖNEMİ

1914 KUŞAĞI RESSAMLARININ, FİGÜR ANLAYIŞLARININ, TÜRK RESİM SANATI AÇISINDAN ÖNEMİ

Doçent Dr. Abidin Müslüm BAYSAL

 Bu yazımda; Türk Resim Sanatının modernleşmesinde, bir kimlik kazanmasında, çok büyük katkıları olan 1914 Kuşağı Ressamlarının, eserlerini, insan figürünü resmediş biçimleri açısından ve figür resminin gelişimine yapmış oldukları katkılar perspektifinde ele alarak değerlendirmeye çalıştım.

Başlamadan önce konumuzun tüm yönleriyle anlaşılabilmesi için Resim Sanatı’nda figür tanımına ve tarihçesine kısaca değinelim.

Dünya Resim Sanatının, mağara duvar resimlerinden başlayarak günümüze kadar, belki de en vazgeçilmez konusu insan figürü çizimleri olmuştur. Doğal yaşamın dışına çıkarak kendine ayrı bir dünya kuran insanoğlu, kurduğu bu dünyayı sanat üzerinden anlamlı kılmaya çalışmıştır. Binlerce yıl boyunca kendi medeniyetini inşa etmek için çabalayan insanlık, doğal olarak kendisini de resim sanatının konusu haline getirmiştir. İnsan figürü, dinsel kutsal tasvirlerin, mitolojilerin, kahramanlık destanlarının ve günlük hayat pratiklerinin sembolik yansımasını temsil etmiştir. Bununla birlikte İnsan figürü çizimi, başlangıçta sitilize ve şematize edilerek, sonrasında idealize edilerek, daha sonrasında realize edilerek ve en sonunda deforme edilerek imgelenmiştir.

Kendi icadı olan resim sanatının, hem öznesi, aynı zamanda hem de nesnesi olan insanoğlu, figür imgesini, mağara duvar resimlerinden başlayarak, sanatının temel konusu haline getirmiştir. Figür plastik sanatlar açısında tanımlandığında “Resim ve heykel sanatlarında betimlenmiş, doğada rastlanan ya da düşsel her tür varlık ve nesnenin genel adı” dır. Konuya spesifik olarak, resim sanatının penceresinden bakıldığında ise Erdok’a göre Figüratif resim; “Bir varlığı, bir nesneyi, bir sahneyi çizgiler ve renklerle temsil eden bir resimdir. Ressam tarafından düşünülüp gerçekleştirilen bir resim, soyut resim olarak ortaya konulmuş olsa bile, eğer seyirci, resimsel imge ile dış dünyanın nesneleri arasında bir ilişki kurup, figürasyonu ortaya çıkarırsa bu bir figüratif resimdir” demektedir. (2) Buzul çağı insanı, mağara duvara resimlerine hayvan figürleri çizmiş, Buzul Çağının bitmesi ile mağaraların dışına çıkabilmiş ve kayaların üzerine çizgisel bir formda, boşluktaymış gibi duran hacimsiz, gövdelerine oranla oldukça küçük denilebilecek bir baş büyüklüğünde imgelenmiş insan figürleri çizmiştir. Ve böylece figüratif resmin ilk örnekleri olarak kabul edilecek çizimler belirmeye başlamıştır.

Tarım toplumlarının ortaya çıkmasıyla birlikte, Orta Doğuda oluşan ilk uygarlıklar olan Mısır, Sümer, Babil ve Pers gibi ilk çağ devletlerinde bir anlatının, simgesel ifadesini biçimlendirmek üzere insan figürü çizimleri yapılmıştır. Bu dönemde yapılan insan figürü çizimleri stilize edilerek gerçekleştirilmiştir.

Bu dönemde yapılan insan figürleri gerçekçi oran ve görünüşlerden yoksundur. İnsan figürünün idealize edilerek gerçekçi bir görünüm içinde gösterilmeye başlandığı dönem Antik Yunan Çağıdır. Tanrı ile insan arasındaki aşılmaz uçurum Yunan dünyasında ortadan kalktıktan sonra, sanat, canlıya yöneliyor ve hareketten kaçmıyor. İnsan vücudunun, geometrik kalıplardan kurtularak tam bir bağımsızlığa kavuşması, her an harekete geçebilecek bir gücün taşıyıcısı olarak gösterilmesi, vücut ağırlığının kendi aksı etrafında karşıt yönlerde yayılması (kontrapost), oranlarda ideal uyumlar, uzun bir gelişme sonunda elde ediliyor. (5)

Ortaçağın başlangıcına kadar bu figür anlayışı, Yunan ve Roma Sanatında hakim olmuştur. Hristiyanlık inancının bu uygarlıklar tarafından kabul edilmesi ve Ortaçağın başlaması sonrasında, insan figürü çizimleri, gerçekçi ifadeden uzaklaşmış ve dinin belirlediği yeni bir biçimsel normda, sembolize edilerek çizilmiştir.

Rönesans ile birlikte yeniden Klasik Yunan Sanatının İnsan figürü normları yeniden hayat bulmuştur. “Rönesans’ta insan figürü ön plana çıkmıştır; çünkü Rönesans figür ressamlığı olarak bilinmektedir. Rönesans resminde konu insandır ve insan yapısı, doğa gözlemine göre biçimlendirilmiştir. Anatomi, doğru ve optik bir gözleme dayandırılmıştır. Ortaçağın aksine dini konular ikinci plana itilmiş, insan figürü de bir mekân içinde gösterilmiştir. Kompozisyonlarda, tek ve üçlü figürler dikkati çekmektedir.(8)

Rönesans ile Barok arasında yaşanan Maniyerist dönemde ise ilk defa insan figürü, sanatçılar tarafından deforme edilerek yeniden biçimlendirilmiştir. Bu dönem yapılmış olan figür kompozisyonlarda, resmedilmiş insan figürlerinin boyları, abartılı bir şekilde uzatılmış, buna ters orantılı şekilde başlar küçültülmüştür. Bu dönem figür üzerinde gerçekleştirilen biçim bozmalar, yüzyıllar sonra ortaya çıkacak olan modern sanat akımlarının figür anlayışına ilham vermiştir.

Maniyerist dönem sonrası gelen Barok Dönem itibariyle, insan figürü çizimleri proporsiyonlar olarak yine gerçekçi normlara dönmüştür. Figür resmindeki bu gerçekçi imgelem 20.yüzyılın başında Kübizmin doğuşuna kadar devam etmiştir. Pablo Picasso’nun Kübizm’in doğuşunu simgeleyen resmi olan Avignonlu Kızları yaptığı 1907 yılında, 1914 Kuşağı Ressamları olarak kabul edilen sanatçılar henüz Avrupa’ya gitmemişlerdir. Modern Türk Resim Sanatının temelini atacak olan 1914 Kuşağı ressamları, 1910 yılından itibaren sanat eğitimi almak için Avrupa’ya gitmişler ve Birinci Dünya Savaşının başladığı 1914 yılına kadar Avrupa’da kalmışlardır. 1914 Kuşağı Ressamlarının sanat anlayışlarının, kendini göstermeye başladığı zaman dilimine gelene kadar, Türk Resim Sanatı, Batı Resim Sanatıyla yeni yeni tanışmaya başlamıştır. Selçuklulardan başlayıp, Osmanlı’da dahil olmak üzere 19.yüzyılın ikinci yarısına kadar geçen süreçte Türk Resminde hakim olan sanat Minyatür Sanatıdır. Perspektifin kullanılmadığı ve insan figürlerinin büyüklüklerinin ve resmin içinde ki konumlarının statülerine göre belirlendiği minyatür resimlemelerinde, insan çizimleri, minyatürde anlatılmak istenen hikâyenin sembolik temsilcileri olarak rol almışlardır.

Osmanlı Devletinin Batılılaşma çabalarının bir sonucu olarak açılmış olan Askeri Mühendishane’de batılı manada resim ve perspektif dersleri verilmeye başlanmıştır. Sonrasında açılan Galatasaray Lisesi ve benzeri birkaç okulda da resim dersi verilmeye başlanmıştır. 1883 yılına gelindiğinde ise kendisi de bir ressam olan Osman Hamdi Bey’in kuruculuğunda Sanayi-i Nefise Mektebi açılmış ve böylece batılı manada sanat eğitimi veren ilk kurum hayat bulmuştur. Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurucusu olan Osman Hamdi Bey, Türk Resim Sanatının ilk figür ressamıdır.

Ondan önce resminde figür kullanmış olan Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid Bey vardır. Ama onlarda sadece birer resimlerinde insan figürü kullanmışlardır. Şeker Ahmet Paşa “Ormanda Oduncu olarak bilinen” resminde, Süleyman Seyyid Bey ise bir dervişi resmettiği eserinde figür çizimi yapmıştır.

Sanayi-i Nefise Mektebinde uygulanan ders “programları insan anatomisi, tabiat resmi, perspektif ve yağlıboya ağırlıklı olup, dersler usta-çırak ilişkisi ile yürütülmekteydi. Sanayi-i Nefise Mektebi’nin resim atölyelerinde yapılan çalışmalar, Türkiye’de resim eğitiminin akademik bir disipline sokulması yönünden bir aşamadır. Bu eğitimde figür anatomisi ve portre sorunlarına önem verilmiş olduğu da göze çarpmaktadır.” (14) Okulda nü çizimi dışında modelden desen çalışmaları yapılmış ve bu durum, 1914 Kuşağı Ressamlarının, Avrupa’da eğitim aldıkları yıllarda modern figür anlayışını benimsemelerini kolaylaştırmıştır. Paris’te eğitim aldıkları atölyelerde canlı modelden nü çalışmaları yapmışlar ve güçlü bir desen anlayışı geliştirmişlerdir. Ders aldıkları atölyeler içinde özellikle  “École des Beaux-Arts’ da klasik bir program anlayışı, modelden desen, anatomi ve perspektif uygulamaları hâkimdi. Çallı Kuşağı sanatçıları bu anlayışla biçimlendiler. (15)

Bu sanat anlayışıyla, kendi biçem-biçim anlayışlarını geliştiren ve Batılı manada modern figür resminin ilk uygulayıcısı olan 1914 Kuşağı, Özsezgin’e göre; “İlk Cumhuriyet kuşağı ressamlarının sanatçı kimliği kazanmalarında, hem hoca, hem de öncü olarak önemli bir işleve sahip olan 1914 Kuşağı, Osmanlılıktan, Cumhuriyet Türkiye’sine geçişin ara dönemini oluşturması bakımından, kendisinden öncekilerle kendisinden sonrakiler arasında, belirleyici bir özelliğe sahiptir.” (16)

Çoğunluğu Sanayi-i Nefise Mektebi mezunu olan 1914 Kuşağı, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Nazmi Ziya Güran, Hüseyin Avni Lifij, Hikmet Onat, Namık İsmail, Ruhi Arel gibi isimlerden oluşmuştur. “ 1914 kuşağı sanatçılar modernist sanatçılar olarak da anılmışlardır. Çıplak ve Portre konusunu Türk resmine sokmaları Türk resim sanatına en büyük katkılarıdır. 1914 kuşağı ile birlikte ilk kez çıplak etütleri yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda, kendilerinden önceki sanatçılardan farklı olarak fotoğrafla olan ilişkiye bir sınır getirdikleri görülmektedir.” (17) Böylece Nü resim, Türk Resim Sanatının temel konularından biri haline gelebilmiş ve önemli bir tabu yıkılmıştır.

1914 Kuşağının Figür anlayışının Türk Resim Sanatı açısından bu kadar önemli olmasının en önemli temel sebeplerinden bir tanesi ise, Birinci Dünya Savaşına girmiş olan Osmanlı Ordusunun moral değerlerinin yükseltilmesi amacıyla yapmış oldukları kahramanlık resimleridir. Bu amaç doğrultusunda dönemin Harbiye Nazırı olan Enver Paşa’nın isteğiyle; “Birinci Dünya Savaşında ülkenin mücadele ruhunun yükseltilebilmesi için, savaş resimleri yapılması fikri, devrin yöneticileri tarafından geliştirilir. Bu yönde bir gurup ressam ve basın yazarları ile birlikte Çanakkale’ye cepheye gönderilerek, savaş konulu resimlerin yapılması istenmektedir. 1914 ve Çallı Kuşağı sanatçılarından oluşan bir grup ressamın savaş alanını görmeleri ve buralardan izlenimler edinmeleri sağlanır”. (18) Ve ayrıca beraberinde İstanbul’un Şişli Semtinde açık bir alanda ahşap bir atölye inşa ettirilmiştir. “Şişli Atölyesi, Türk resim tarihinde, “toplumsal” ya da “sosyal” konuların eğilimine ve teknik olarak “çok figürlü kompozisyon” çözümlerine başlanıldığı önemli bir dönüm noktasıdır”. (19) Burada, ressamların, savaş atmosferini, gerçekçi bir atmosferde resmedebilmeleri için hendekler kazılmış, bir manga asker, bir top ve diğer gerekli mühimmatlar atölyeye getirilmiştir. Burada yapılan çalışmalar ”1917’de Galatasaraylılar Yurdu’nda “Harp Levhaları” resim sergisi adıyla ilk defa sergilenerek halka gösterilmiştir. Aynı sergi daha sonra Osmanlı Devletinin müttefiki olan Avusturya’nın Viyana ve Almanya’nın Berlin şehirlerinde açılmıştır”. (20) 1914 Kuşağı Ressamları, savaş yılları boyunca, Şişli Atölyesinde yaptıkları figür kompozisyonlarla, Türk Figüratif Resminin, anıtsal figür olarak tanımlanan figür anlayışının çok güzel örneklerini vermişler ve savaş sahnelerini oldukça iyi betimleyen figür kompozisyonlar resmetmişlerdir. Paris’te Acad ve emie des Beaux Arts’ta almış oldukları güçlü desen eğitiminden, edinmiş oldukları ustalığı, çok başarılı bir şekilde bu kahramanlık resimlerine yansıtmayı başarabilmişlerdir. Özellikle savaş kahramanlıklarını betimlemek için çizmiş oldukları, insan figürü imgelemleri oldukça etkileyicidir. Dolayısıyla, 1914 Kuşağı Sanatçılarının, insan figürü biçemlerine, Türk Resim Sanatının gelişim çizgisi açısından bakıldığında,  görülmektedir ki ortaya yeni bir plastik ifade çıkmıştır.

Böylelikle 1914 Kuşağı Ressamlarının figür imgelemi, Modern Türk Resminin, figür biçeminin evriminde, tarihsel olarak çok önemli bir rol oynamış ve kendinden sonraki bütün ressam kuşaklarını etkilemiştir. Ayrıca açık hava manzara resim geleneğinden gelen bir önceki kuşağın sanat anlayışına oranla, 1914 Kuşağı sanatına konu olarak, manzaraların yanı sıra insan figürünü de eklemiştir. Böylece yoğun olarak, insan figürünün, ister portre, ister Nü olarak çalışılmaya başlandığı yeni bir sayfa açılmıştır. Açılan bu tarihi sayfa da beliren figür anlayışı, kendisini takip eden diğer sayfalarda, kendi imgesini zamanın ruhuna göre yeniden biçimlendirmiştir. Dolayısıyla görülmektedir ki Modern Türk Resminin, Figür anlayışının temeli 1914 Kuşağı eliyle atılmıştır.

 

1914 Kuşağı sanatçılarından, Sanayi-i Nefise Mektebi mezunu olan İbrahim Çallı, Türk Resim Sanatında Nü resmin öncüsü olarak kabul edilmiştir. Sanatçı bu alanda oldukça yaratıcı olmuştur. “Çallı resimlerindeki çıplağı model durağanlığından kurtarmıştır. Model ressama poz vermez, kendi kadınlığını öne çıkarır. Boya da kullandığı renkler; temiz, ışıklı ve coşkulu kullanışı izlenimci etkisi yaratır. “Sanatçının çıplakları kadının görsel çekiciliğini sanatsal verilerle bezeyen önemli çalışmalardır.” (21) Ayrıca, sanatçının Zeybekler isimli tablosu, Türk Resim Sanatının çok figürlü kompozisyonlarına örnek olarak gösterilebilecek en iyi çalışmalardan biridir.

Şekil 10. İbrahim Çallı “Çıplak” TÜY (22)

Önce Deniz Harp Okulunu bitirip, sonrasında Sanayi-i Nefise Mektebine giden Hikmet Onat, 1910 yılında açılan Avrupa Bursluluk sınavını kazanarak, sanat eğitimi almak için Paris’e gitmiştir. Çok güçlü bir desen bilgisine sahip olan “Hikmet Onat kompozisyonları savaş ve kahramanlık resimleri çerçevesinde yoğunlaşmıştır. Bunlardan büyük bir kısmı Şişli atölyesine üretilmiştir. Çanakkale savaşı üzerine yoğunlaşan Şişli atölyesi resimleri arasında Hikmet Onat öznel yorumuyla büyük boyutlu resimlere imza atmıştır”. (23)

Osman Hamdi Bey’in desteği ve Halife Abdülmecit Efendi’nin himayesiyle Avrupa’ya gönderilmiş olan Hüseyin Avni Lifij, çok genç denebilecek bir yaşta hayata gözlerini yummuştur. Yazılarıyla da bilinen ve çok yönlü bir sanatçı olan Lifij, figüratif resim alanında çok önemli eserler gerçekleştirmiştir. “Avni Lifij’in Allegori’si ve özgün adı “Kalkınma” olan resmin yapısını oluşturan ana figürler çıplak ya da yarı çıplaktır. Bir yaşlı, iki genç kadın ve geri planda bir erkek figür vardır. Burada savaşın felaketlerini, figürlerin yüzlerinde de bulmak olasıdır. Avni Lifij “Allegori” de çıplak ya da yarı çıplak figürleri savaş alanına sokmaktadır. Bu da, sanatçının gerçeği simgelerle anlatmak tasasına uygun düşmektedir”. (25)

Galatasaray Lisesi mezunu olan ve babasının desteğiyle Avrupa’ya gitmiş olan Namık İsmail, 1914 Kuşağının, kendine özgü fırça sürüş tekniğiyle, en önemli üyelerinden biri olmuştur. “Namık İsmail fırçasıyla, Türk resmine henüz girmiş olan “figür” ü üstün bir anlatım biçimine ulaştırmıştır. Güçlü figür anlayışını, sağlam bir anatomi bilgisi üzerine oturtmayı başarabilmiştir. Figürleri çoğu zaman yarım ya da dörtte üç portre türündedir. Portrelerinde modelin kişisel benzerliklerinin ötesinde, psikolojik durumlarını da yansıtmıştır. Bunu sanatçının fırça vuruşları da desteklemiştir”. Namık İsmail figürün özellikleri ve anatomi üzerinde çalışmalar yapmıştır. İnsan vücudunun biçim ve hareketlerini çok iyi bilmektedir. Bu nedenledir ki Namık İsmail’ in figürleri çok değişik duruşlarda ve hareket edecekmişçesine verilmiştir”. (27)

1914 Kuşağının bir başka Galatasaray Lisesi mezunu olan Feyhaman Duran, Abbas Halim Paşa’nın desteğiyle sanat eğitimi almak için Paris’e gitmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, diğer 1914 Kuşağı Ressamları gibi yurda dönmek zorunda kalmış olan sanatçı, figür resminde portre konusuna yoğunlaşmıştır. “Galatasaraylılar Yurdu‟nda açılan sergide usta bir sanatçının başarısı olarak dikkat çeken “Akil Muhtar‟ın” portresi, Duran‟ın ömrü boyunca uygulayacağı bir teknik manifesto sayılabilir. Bu; sağlam desen, şeffaf ve karalıktan kaçınan renk, modele benzeyiş ve empresyonizm‟den nem kapmış ışık ve gölge uygunluğudur”. (29)

1914 Kuşağı Ressamlarından son olarak ele alacağımız isim, Bahriye Okulu mezunu olup daha sonra Sanayi-i Nefise Mektebinin Avrupa Bursluluk sınavını kazanarak, sanat eğitimi almak için Paris’e gönderilmiş olan Mehmet Ruhi Arel’dir. Sanatçı, çalışmalarında resmetmiş olduğu insan figürlerini olabildiğince gerçekçi bir ifadeyle, idealize etmeden yansıtmıştır. Arel eserlerinde, Kasnakta Nakış İşleyen Kadın, Derede Çamaşır Yıkayan Kadınlar ve Halı Dokuyan Adam gibi gündelik yaşamdan beslenen konuları resmetmiştir. Çok figürlü bir kompozisyon olan Taşçılar isimli eserinde ise, bir taş madeninde taş kıran işçileri resmetmiştir. Sanatçı kendine özgü bir Realizmle, figür resimleri yapmıştır.

Konuyu buraya kadar elde ettiğimiz bulgular açısından değerlendirdiğimizde; ilk önemli bulgumuz, başlangıçtan beri Resim Sanatının temel konusunun “İnsan Figürü” olduğudur. İkinci önemli bulgumuz ise, İnsan Figürü imgeleminin içinden geçilen zamanın ruhuna paralel biçimsel olarak yeniden yapılandırıldığıdır. Üçüncü önemli bulgu ise, Türk Resim Sanatının, dünyada yaşanan modernleşme sürecini, biraz geriden takip etmek zorunda kalmış olmasıdır. Dördüncü önemli bulgu ise, 1914 Kuşağı Ressamlarının, Türk Resim Sanatının modernleşme hızına yapmış olduğu katkıdır. Beşinci ve son önemli bulgumuz ise, 1914 Kuşağı Ressamları sayesinde, geleneksel Türk Resim sanatı içinde olmayan gerçekçi figür anlayışının kalıcı bir şekilde sanatımızın içine dâhil olmuş olmasıdır.

Yazımı bitirirken sonuç olarak diyebilirim ki; Başlangıcı olan kaya resimlerinden beri resim sanatının temel konularından biri olan insan figürü, günümüz resim sanatı açısından hala güncelliğini korumaktadır. İnsan figürü, Dünya resim sanatının kendi gelişim serüveni içerisinde, sürekli bir değişim yaşayarak, resim sanatı içindeki varlığını, içinden geçtiği çağlarda ki zamanın ruhuna uygun şekilde gösterebilmeyi başarmıştır. Resim sanatı her uygarlık için farklı bir gelişim seyri izlemiştir. Bu durum Türk Resim Sanatı açısından da geçerlidir. Tarihsel olarak minyatür türü biri resimleme geleneğine sahip olan Türk Resim sanatı, 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Dünya Resim sanatında ki gelişmeleri yakalayabilmek için bir modernleşme sürecine girmiştir. Modernleşme yolundaki atılan en ciddi adım, 1914 Kuşağı olarak anılan ve Avrupa’da sanat eğitimi almış ressamlar eliyle atılmıştır. 1914 Kuşağı Ressamları, batılı manada ki figüratif resim anlayışını ilk kez uygulayarak, Türk Resim Sanatında tabu olarak kabul edilen Nü resim türünü resimlerinde gerçekleştirmişlerdir. Kahramanlık konularını işledikleri çok figürlü kompozisyonlarında ise anıt figür olarak isimlendiren figür imgelemini eserlerinde kullanmışlardır. 1914 Kuşağı Ressamları, bir yönüyle, Türk Resim Sanatı için avangart sayılabilecek derecede önemli bir tarihi rol oynamışlardır.

 Doçent Dr. Abidin Müslüm BAYSAL

KAYNAKÇA

  1. Sözen, M. (2011). Sanat Kavramı ve Terimleri Sözlüğü.
  2. Erdok, N. (1977). Figüratif Resimde Bakış Diyalektiği ve Bakış- Espas İlişkisi, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yayınları.
  3. https://www.environment.gov.au/system/files/resources/3c01597d-d9a5-4001-aa77-d460773b45d6/files/ubirr.pdf
  4. https://en.wikipedia.org/wiki/File:Apadana_Persepolis_Iran.JPG
  5. İpşiroğlu, N. ve İpşiroğlu M. (2009). Oluşum Süreci İçinde Sanatın Tarihi. Hayalbaz Kitap.
  6. https://en.wikipedia.org/wiki/Doryphoros#/media/File:Doryphoros_MAN_Napoli_Inv6011-2.jpg
  7. http://www.belovedcommunitychurch.org/where-is-your-wilderness-a-sermon-on-matthew-41-11/
  8. Turani, A. (2010). Dünya Sanat Tarihi. Remzi Kitabevi.
  9. https://www.sanatabasla.com/2013/08/meryem-ve-cocuk-isa-azize-anna-ile-virgin-and-child-with-st-anne-leonardo-da-vinci/
  10. http://www.solakkedi.com/resim%20okumalari/058.html
  11. https://paratic.com/minyatur-nedir-nasil-yapilir/
  12. https://dipnots.com/2019/12/15/osman-hamdi-bey/
  13. http://www.milliyetsanat.com/haberler/plastik-sanatlar/-ormanda-oduncu—-seker-ahmet-pasa/386
  14. Tansuğ, S. (1996). Çağdaş Türk Sanatı. Remzi Kitabevi.
  15. Artun, D. (2007). Paris’ten Modernlik Tercümeleri Académie Julian’da İmparatorluk ve Cumhuriyet Öğrencileri. İletişim Yayınları.
  16. Özsezgin, K. (1989). Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı Tarihi, IV, İstanbul.
  17. Pelvanoğlu, B. (2010), “Türkiye’ de Resim Sanatının İnşası 3: 1914 Kuşağı’ nın İzlenimcilik ile İmtihanı”, Artist Modern, Sayı:7, Temmuz, Ağustos, İstanbul.
  18. Gören, A.K. (2001). Avni Lifij, 1.Basım, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
  19. Tansuğ, S. (1996). Çağdaş Türk Sanatı. Remzi Kitabevi, 4. Baskı, İstanbul.
  20. Tansuğ, S. (1996). Çağdaş Türk Sanatı. Remzi Kitabevi, 4. Baskı, İstanbul.
  21. Giray, K. (1993). “1914 Kuşağı” Maddesi, Thema Larousse.Cilt.6, Ankara, S.40
  22. https://p9.secure.hostingprod.com/@ssl.grafiksaati.org/Ressamlar-subdomain/ibrahim%20calli/ibrahim_calli_resimleri.htm
  23. Giray, K. (1995). Hikmet Onat, Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, İstanbul
  24. https://sendesor.net/d/1999-siperde-mektup-okuyan-askerler-tablosu-hangi-ressama-aittir
  25. Başbuğ, F. (2009). “1914 Çallı Kuşağının Türk Resim Sanatı ve Eğitimine Etkisi”, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
  26. http://thearthistoryjournal.blogspot.com/2011/02/huseyin-avni-lifij-1886-1927.html
  27. Başbuğ, F. (2009). “1914 Çallı Kuşağının Türk Resim Sanatı ve Eğitimine Etkisi”, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
  28. https://tr.wikipedia.org/wiki/Nam%C4%B1k_%C4%B0smail#/media/Dosya:Ismail-threshing.JPG
  29. Berk, N. ve Özsezgin, K. (1983). Cumhuriyet Dönemi Türk Resmi, Kültür Yayınları,
  30. http://www.leblebitozu.com/feyhaman-duranin-eserleri-ve-hayati/
  31. https://tr.pinterest.com/03afmzgmo05suzv/mehmet-ruhi-arel/

 

 

 

The following two tabs change content below.

Abidin Baysal

Sanatçı Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Bölümüne, başarı derecesiyle girerek Milli Eğitim Bursu kazanmıştır. Profesör Doktor Nur Gökbulut Atölyesinden mezun olmuş ve ilk kişisel sergisini, mezun olduğu yıl Ankara’da açmıştır. Yüksek lisans ve sanatta yeterlilik eğitimlerini, Yeditepe Üniversitesi’nde yüksek onur derecesiyle tamamlamıştır. 2021 yılında ise Doçentlik ünvanı almaya hak kazanmıştır. Yüksek lisans ve sanatta yeterlilik eğitimi boyunca, Profesör Doktor Ergin İnan’dan gravür ve desen dersleri, Profesör Doktor Zahit Büyük İşliyen ’den atölye dersleri, Öğretim görevlisi ressam Sinan Demirtaş’tan Litografi Dersleri, Öğretim görevlisi Mustafa Karyağdı’dan serigrafi dersleri almıştır. Yüksek lisans tezini “Dışavurumculuk-Yeni Dışavurumculuk ve Türk Resim Sanatına Etkileri” Üzerine yapmıştır. Sanatta yeterlilik tezini ise Profesör Doktor Aydın Ayan’ın danışmanlığında, “Resim Sanatında İnsan Figürüne Biçim Bozma Açısından Yaklaşımlar” başlığında yazmıştır. 2001ve 2002 yıllarında düzenlenmiş olan “Zonguldak Sanat Günlerinin” düzenleme kurulunda görev almıştır. 2002 senesinde merkezi olarak Ankara’da yapılan, Güzel Sanatlar Liseleri Öğretmen alım sınavını kazanan, sanatçı güzel sanatlar liselerinde resim öğretmenliği yapmaya hak kazanmıştır. Bir dönem Gaziantep Güzel Sanatlar Galerisinde ve Zonguldak Belediye Konservatuarında resim dersleri vermiştir. 2013 yılında TRT Okul ve TRT4 için çekilen Her Yer Resim Olsun programının 17.Bölümü kendisi ve ikinci öğrencisiyle birlikte yapılmıştır. 2018 yılında Yeşilay Resim Yarışmasında jüri görevi yapmıştır. Sanatçı, yazmış olduğu bildiriler ve yapmış olduğu eserlerle birçok Ulusal ve Uluslararası sempozyuma katılmıştır. Makaleleri Ulusal ve Uluslararası hakemli dergilerde yayınlanmıştır. Sanatçının “Resim Sanatında Deformasyon” isimli yayınlanmış bir kitabı bulunmaktadır. Son on dokuz yıldır güzel sanatlar liselerinde resim öğretmenliği yapmış olan sanatçının, yetiştirdiği öğrenciler başta “ Mehmet Güleryüz Desen Defter Yarışması” olmak üzere birçok ulusal yarışmada defalarca ödüller kazanmıştır. Sanatçı, bugüne kadar üç kişisel sergi açmış, ayrıca başta yağlıboya olmak üzere, gravür, serigrafi ve taş baskılarıyla yurt içinde ve yurtdışında, yarışmalı ve yarışmasız bir çok karma sergiye katılmıştır.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.