Adil Ocak Söyleşi Haberi

Bugün misafirimiz Adil Ocak;

Adil Ocak’ın yaşam yolculuğunu nasıl anlatırsınız?

1951 yılında Trabzon’da doğdum. İlk ve ortaokul eğitimini aynı kentte aldım. 1965 yılında bir kamyonun arkasında, babamın tayini nedeniyle Ankara’ya geldik. Çocukluğum Trabzon’da müzik ve sanat ortamı içinde geçti. Bu yaşantı bende çocukluk yaşlarımdan itibaren sanata karşı bir istek yarattı.

Ankara’da liseden sona Gazi Eğitim Enstitüsü’nün sınavını kazanmak, içimdeki sanat aşkına kavuşmamı sağladı. 1977’de dönemin zorlu şartlarına rağmen mezun olmayı başardım. Mezuniyet sonrası ortaöğretim okullarında 19 yıl resim-iş öğretmenliği yaptım. Emekli yıllarımda Çankaya Üniversitesinde sözleşmeli öğretim görevlisi olarak 4 yıl çalıştım. Şimdilerde kendi atölyemde çalışmalarımı sürdürüyorum. Sanatta 45. yılıma girdim.

Trabzon futbol şehri olarak bilinir ancak birçok sanatçının beslendiği bir şehirdir. Ailenizin resme ilginize tepkisi nasıl oldu?

Trabzon’da her çocuk futbol oynamaya ve resim yapmaya karşı çok isteklidir. Fakat o dönemlerde ailelerde bu ikisine karşı önyargı vardı. Onların düşüncelerine göre bu konular çocukların eğitiminde bir engel olabilirdi. Bu nedenle bende bu baskıyı yaşayanlardandım. Gizli gizli resim yapardım. Karma Ortaokulunun bahçesinde çok resim ödevini yaptığımı hatırlarım.

Çalışmalarınızdan çok bahsetmekten hoşlanmazsınız biliyorum, kısaca 45 yılık sanat hayatınıza neler sığdırdınız?

Sergiler, sanat fuarları yaşamımın vazgeçilmezlerinin başında gelir. Kişisel olarak 60’ın üzerinde sergi açtım. Çok sayıda sanat fuarlına katıldım. Çok önemli yurtiçi ve yurtdışı özel koleksiyonlarda resimlerim var. Ayrıca pek çok ciddi sanat çalıştayları düzenledim. En çok severek yaptığım etkinlik ‘Her Yönüyle Trabzon’ buluşmasıdır. Çünkü bu sanat etkinliğiyle Trabzon’a olan vefa borcumu ödediğimi düşünüyorum. Bugün eğer resim dünyasında bir Adil Ocak varsa, ki var. Trabzon’a borçluyum.

Sanat hayatınızda sizi etkileyen isimler kimlerdir?

1973 yılında GEE’nin resim bölümüne girdikten sonra, sanatla tanıştım. Tüm isimleri araştırmaya başladım. Okulun kütüphanesi yeterli olmayınca İngiltere’den İtalya’dan kitaplar getirttim. İnceledikçe sanata olan hayranlığım daha çok pekişti. Rönesans ve Empresyonist yapıtlar en çok etkilendiklerimdi. Sanatçı olarak Rembrandt ve Caravaggio’nun ışığına hayran olmuştum. Birde Vincent van Gogh’un serbest tuşelerine.

Gazi’de ise Murşide İçmeli ve Nevzat Akoral hocalarımın disiplini, Mustafa Ayaz hocamın çalışkanlığı bana örnek olmuştur. Hepsinden önce resme olan sevgimi ise ortaokul da hocam olan Ali Candaş’ı da anmadan geçemem.

Sizin en önemli özelliğiniz yetiştirmek diye bilinmektedir. Bu konudaki çalışmalarınızı bize anlatır mısınız?

19 yıl ortaöğretimde resim-iş öğretmenliği yaptım. Ayrıca 4 yıl kadar da Çankaya Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalıştım. Pandemi öncesi özel kurslarda çalıştım onlarca sanatçı adayı yetiştirdim.

Resimlerinizde hangi konular yer almaktadır?

Ben Trabzon’da doğdum. O yörenin yağmurlarında ıslandım. Güneşinde yürüdüm. “Bir yanımızda toprak bir yanımız denizdi”* Yer yüzünün en güzel doğasını özümsemek benim için bir şanstı. Çünkü doğanın en güzel yeşili, en güzel denizine sahip bir bölgede olmak çok güzel bir duyguydu. Doğal olarak hücrelerime kadar işleyen bu güzellikler, renk olup tuvallerime yansıdı. Çoğunlukla bir çay bahçesi, bazen de dalgalı bir deniz oldular. Fakat en önemlisi de resimlerim her türlü taklitten uzak kendi varoluşlarımdır. Çünkü buna göre var olmalıydılar. O nedenle resimlerimin yaratıcısı yalnız ben olmalıydım. Her resmimde kırmızı beyaz bir çubuk vardır. Bu simge benim resimdeki görüntümdür, bazen gökyüzünde, bazen de yeryüzünde yer alır. Yani “Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi kâh inerim yeryüzüne seyreder alem beni”**

Türkiye’de sanat ortamı hakkında düşünceleriniz nelerdir? 

Sanat konusunda halen bir bocalamanın içindeyiz gibi geliyor bana. Batıdaki sanat ve sanatçı ne kadar profesyonelse biz onların o kadar gerisindeyiz. Bilindiği gibi sanat bir arz talep meselesidir. Türkiye’de arz tarafı kısıtlıdır. Yani hala daha sanata uzak bir toplumuz. Türkiye’de sanat piyasası İstanbul, Ankara biraz da İzmir sarmalını bir türlü aşıp yaygınlaşamadı. Galeriler, sanat fuarları bu kentlerde yoğunlaşmakta.

Birde ne yazık ki sanat piyasasını kopya çalışmalar sarmaya başladı. Öyle ki başarılı sanatçıların kopyaları, ayrıca Pinterest’den çalıntıları çokça gözlemlemekteyiz. Bunları gördükçe benim bazen resim yapmayı bile istemediğim zamanlar oluyor. Aslında burada sanat sever ve sanat alıcısının çok dikkat etmesi gerekiyor. Bir de son zamanlarda basmakalıp yapılan çalışmalar var ki aman Allah’ım.

Nasıl bu olumsuzluklardan kurtuluruz? Ancak bilinçli ve seçici galeriler ve sanat severler sayesinde.

 Bir cümle ile resminizi nasıl tanımlarsınız?

Var olanı değil de bana göre var olması gereken

Son olarak genç ressamlar hakkındaki düşünceleriniz ve önerileriniz neler olur?

Son yıllarda yadsınmayacak sayıda genç yeteneklerimiz var. Zaten genç yetenek sanatçılarımızı destekleyen bir ağabeyleriyim. Onların bengi uçmalarına yardımcı oluyorum. Önemli resim çalıştaylarına götürüyorum. Her zaman kendiniz olun o zaman kazanırsınız diyorum.

*Bedri Rahmi Eyüboğlu

**Nesimi

 

 

The following two tabs change content below.
1987 Denizli Geleneksel Tiyatro Şenliği’nde Oktay Arayıcı’nın Rumuz Goncagül adlı oyunundaki  “Müfit Mürted” karakteriyle en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. 2013 yılında yazmaya başladı ,ilk şiir kitabım 2015 yılında “Akşamlık” adıyla, ikinci şiir kitabım 2016 yılında “Yol Hep İkiye Ayrılır” adıyla, üçüncü şiir kitabı 2019 yılında ‘’Havada Üç Beş Martı’’ adıyla Telgrafhane Yayınevi tarafından yayımlandı. 2017'de Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları öğrencileriyle hazırladığı "Bir Orman Şiir Fidanı" isimli kitabı yayımlandı. "Akşamlık" adlı oyunu Türkiye prömiyerini Trabzon'da yaptı ve birçok tiyatro festivaline katıldı. Oyun 2018 yılında Direklerarası Seyirci Ödülü’ne layık görüldü.

Son Yazıları Güven Baykan (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.