ANADOLU’DAN DÜNYAYA

ANADOLU’ DAN DÜNYAYA

Prof.Dr.Mahmut Can YAĞMURDUR

Anadolu, kadim uygarlıkların beşiği olmuş bir coğrafyadır. Tarih boyunca bir çok uygarlık bu topraklarda hüküm sürmüş ve günümüze kadar ulaşan insanlığın ortak mirası olarak addedilmesi gereken sayısız eserler bırakmışlardır. Bu nedenle Anadolu coğrafyası, XIV.yy’dan sonraki Latince adıyla “Turchia”, insanlık tarihinde son derece önemli yer tutmakla birlikte buradaki eserler ve onların ifade ettiği anlam da kadim insanlık mirası açısından çok yönlülük arz etmektedir.

Bilindiği üzere, bu önemli kavimlerin başında gelen Türkler, Avrupa’da ilk defa IV.YY’ın ikinci yarısında gözüktükten hemen sonra Kudüs de dahil olmak üzere ön Akdeniz’de adeta kaybettikleri yitik bir kültürel mirasın kökenlerini ararcasına, Anadolu, Mısır ve ön Akdeniz’e tekrar gelmişlerdir. Örneğin, Edessa’lı Efraim’in anlatıları, her ne kadar dostane ifadeler ile olmasa da bunun kanıtlarından biri olarak değerlendirilebilir.

Gerçekten de doğudan batıya doğru gerçekleşen önemli göç ve nüfus hareketlerinin tartışılmaz aktörlerinden olan Türklerin bu akınlarının, İslamiyet sonrasında, sosyokültürel ve siyasal nedenlerin de tetiklemesiyle, özellikle VIII-XIII.YY’da hızlanarak devam etmiş olduğunu söylemek mümkündür. İşte, ön Akdeniz’de farklı bir etnogenez sürecini hazırlayan sosyokültürel hadiseler zincirinin içerisinde, özellikle XIII.YY’da olgunlaşmaya başladığını bildiğimiz Horasani Tasavvuf düşüncesinin en önemli mümessili olan Mevlana Celaleddin Rumi’nin, babası Sultan-ül Ulema Bahaeddin Veled ile birlikte eski bir Türk Kültür merkezi olan Belh şehrinden başlayan Anadolu’da tamamlanan yolculukları en önemli düşünsel devrimlerden biri olarak kabul edilebilir. Diğer taraftan yine bu devirde, Anadolu yurdu, Hâce Bektaş Veli gibi Çağatay Türkçesi’ne sonradan mı çevrildiği ya da bilinen aslının Arapça mı olduğu konusunda ittifâk edilemeyen “Mâkalat” isimli eserin müellifi olmakla birlikte Hayderî ve Vefaî kültüründen önemli ölçüde mülhem bir sufi olarak karşımıza çıkmış, diğer taraftan elimize ulaşan kaynaklardan ve divanında kendi beyanından anlaşıldığı üzere Barak ve Saltuk ile münasebeti şüphe götürmeyen ancak Türkçe şiirleri kadar gayet ağdalı bir dille yazılmış divanı bulunan Türkmen Kocası Yunus Emre de Horasan Sufiliği’nin diğer mensublarındandır.

Bütün bu önemli figürlerin, bir yandan Moğol istilası ile artan göçler diğer yandan Haçlı seferlerinin hem Bizans hem Rum Selçuklu devleti’ne oluşturduğu siyasal ve ekonomik tazyikin olduğu XIII.yy’da görülmesi ve kitlelerin duygu ve düşünce dünyası ile kültürel yapıları üzerine müessir olması bir tesadüf değildir.Böylece, Anadolu ve Türk Kültürü açısından çok önemli bir düşünce ve ahlâk geleneği bu sayede yeni bir devre girmiştir.

Ancak, XV.yy sonlarından XVI.yy’a değin uzanan süreçte sonradan Osmanlı Devlet politikasının bir parçası olarak bizzat devlet eliyle tesis edilen konformist tarikat yapılanmaları bilhassa XIX.yy’dan itibaren, vakfiyeleri ve onların ciddi rantı sayesinde iktisadi hayatın içinde de giderek artan bir şekilde yer almışlar siyasete de nüfuz etmişlerdir. Özellikle, XX.yy’dan itibaren püriten kapitalizmin, temellerinde Protestan dindarlığını esas alan devlet yapılanmasının egemen olduğu doktrin ve yönlendirmelerinin etkisiyle ile “Turchia” denilen Anadolu coğrafyasında, bu eski konformist kurumlar, cemaatlerin örgütlendikleri medrese kurumları haline getirilmiş bulunmaktadırlar. Fevkalaade dindar Hristiyan Protestan ahlakın etkisiyle kurgulanan bu sözde İslamcı yapılanmaların, laik anlayışla bağdaşamayacağı ortadadır.

Bu nedenle hiç bir zaman laik anlayışı benimsememiş ve benimseyemeyecek olan bu puriten kapitalist devlet anlayışı sonuçta kendi eliyle puriten kapitalist İslam protestanlığını örneğin Dünya İslam Birliği v.b örgütler aracılığıyla, özellikle medreseleri artıran hatta kutsayan ciddi rakamsal meblağlara ulaşan yatırımları ile teşvik de etmiştir. Sözkonusu örnek verdiğimiz bu örgütün güneydoğu Asya’dan Yeni Dünya’ya kuvvetli bir “network” oluşturduğu gayet iyi bilinmektedir. Pandemi sonrası bir çok yeni güç odaklarının oluşarak dengelerin değişmeye başladığı çağımız dünyası, kültürel savaşların ve etkileşimlerin de arttığı yeni bir devre girmektedir.

Gerek bilimsel gerek ekonomik alanda, yenilik ve değişiklik adına söylenenler, zihinlerimizi siyasal ve dinsel ideolojilerin yarattığı hatta dayatarak esir aldığı, diyalektiği bile doğru dürüst idrâk etmeden rastgele diline pelesenk ederek bir ömrü hebâ edip tüketen kişilik sorunlu insanların yarattığı düalitenin distopyasından kurtarmadığı sürece insanlığın sulh ve sükuna kavuşması zor gözükmektedir.

Saygılarımla

Dr.M.C.YAĞMURDUR

 

The following two tabs change content below.
Prof.Dr.Mahmut Can YAĞMURDUR 03.08.1967 Tarsus Doğumludur. İlk ve orta öğrenimini Mersin’de yapmıştır. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1991 yılında mezun oldu. Aynı üniversitenin Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’ndan 1996 yılında Genel Cerrahi uzmanlığını aldı. Özel sektör ve Sağlık bakanlığına bağlı eğitim araştırma hastanelerinde çalıştı. 2006 Yılında Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda Genel Cerrahi doçenti oldu. 2011 yılında Cerrahi Onkoloji uzmanı oldu. 2015 yılında Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesinde profesör ünvanını aldı. Bu üniversitede genel cerrahi anabilim başkanlığı başkanlığı ve cerrahi tıp bilimleri bölüm başkanlığı yaptı. Halen Ankara’da serbest hekim olarak aktif cerrahi yaşantısına devam etmekte başta onkoplastik meme kanseri cerrahi tedavisi olmak üzere çalışmalarını sürdürmektedir. Uluslararası indekslerde taralı dergilerde basılmış 50 nin üzerinde yurtdışı yayın ve iki yüzün üzerinde yabancı ve  yerli yayın ve tebliğler ile kitap bölümü yazarlığı da mevcuttur. Bu yayınlar uluslararası dergilerde 1000’in üzerinde atıf almıştır. En çok referans gösterilen ilk 6000 akademisyen içerisinde yer almaktadır. Klasik Türk Musikisi ile ilgilenmekte klasik makamlarda beste çalışmalarını sürdürmektedir. Halen Mevlana Kültür  ve Sanat Vakfı yönetim kurulu üyesidir. “Healt World News” sitesinin düzenli yazarları arasındadır. Evli ve 1 kız çocuk babasıdır. İyi derecede İngilizce bilmektedir

Son Yazıları Prof.Dr. Mahmut Can Yağmurdur (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.