Figüratif Resimde Picasso’nun Kübist Etkisi

Figüratif Resimde Picasso’nun Kübist Etkisi

Bu yazımda Modern Resim Sanatının en önemli sanatçı figürlerinden biri olarak kabul edilen Picasso’nun, Kübik Dönemi’nde üretmiş olduğu eserlerindeki “insan figürü” yorumlamalarını ele aldım. Konuyu bütünlüklü bir şekilde değerlendirebilmek içinde, Picasso’nun hayatını tüm evreleriyle ele alarak, öncelikle, sanatçının, sanatsal yaratıcılığında çok belirgin izler bırakmış olan babasıyla olan ilişkisini ve sanat eğitimi sürecini değerlendirdim. Beraberinde ise Paris yıllarını, Mavi Dönemi ve Pembe Dönemi çalışmalarını da değerlendirilerek, sanatçının, Kübist anlayışının doğuşunu irdeledim.  Son olarak da kübist anlayışla yaptığı eserlerini yorumlayarak sanat tarihi açısından önemini vurgulamaya çalıştım.

Modernist paradigmanın, yaşamın diğer bileşenlerine göre, belki de en etkili olduğu alan sanatsal yaratım alanı olmuştur. Yeni olanın, eskiyle olan hesaplaşması, tarihin hiçbir döneminde bu kadar değiştirici ve dönüştürücü olmamıştır. 20.yüzyıl ile birlikte yaşanan bu yenilenme süreci içeresinde resim sanatı başrolü oynamıştır.

Akademik, realist, geleneksel, klasik tarz sanatsal yaratıcılığa karşı, ilk başkaldırı bayrağı, izlenimci sanatçılar tarafından açılmıştır. İzlenimci başkaldırı, resim sanatında yeni bir yolun ilk taşlarını döşemiştir. Bu yol, resim sanatının plastik biçim imgelemini, sürekli bir evrime tabi tutmuştur. Bu evrimin gerçekleşmesinde tek, tek sanatçı üslupları ve bir araya gelip oluşturdukları gurup anlayışları da etkili olmuştur.

Resim sanatının, plastik kurgusunun, yeniden inşasında, ortaya çıkan bu çok sesli arayışlar, plastik imgelemi, sadece biçimin temsili olma konumundan çıkarmış ve onu sanatçının iç dünyasının özgür ifadesiyle bütünleştirmiştir.

Bu bütünleşmeyi en güçlü şekilde gerçekleştiren sanatçılardan biri olan Picasso, Dünya sanat tarihi açısından değerlendirildiğin de çok yönlü yaratıcı özellikleri kendi sanatçı kimliğinde ve varoluşunda buluşturabilmeyi başarmış nadir sanatçılardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Picasso’nun yaratıcı imgelemi, sanat hayatı boyunca, kendisini diğer sanatçıların plastik ifadelerinden farklı gösterecek bir yetkinlikte, dönemin avangart ruhuna uygun işler üretmesine yardımcı olmuştur. Sanatçının, sanatsal üretimini şekillendiren dönemleri “Mavi Dönem”, “Pembe Dönem” ve “Kübik Dönem” olarak isimlendirilmektedir. Bütün bu sanatsal evreleri boyunca Picasso’nun en çok kullandığı sanatsal tema insan ve onun toplumsal ilişkileri bağlamında resmedilmesi olmuştur. İnsan figürünü plastik olarak kendi boya yüzeylerinde biçimlendirirken, kuramsal ve plastik olarak olgunlaştırdığı kübik anlayışla birlikte, insan figürünü biçimsel olarak yeni normların perspektifinde ifade etmiştir. Sanatçının “insan figürüne” getirmiş olduğu bu yeni plastik yorum ve onun ifade ediliş biçimi, resim sanatı için bir dönüm noktası olarak tescillenmiştir.

Sanat tarihi boyunca, içinde yaşadığı çağa damgasını vurabilen ve onun sanatsal yöneliminin belirlenmesinde etkili olabilen, az sayıda sanatçı olmuştur. Bu az sayıda ki sanatçılardan biri de Pablo Picasso’dur (1881-1973). Picasso, resim yapmanın dışında, heykel, seramik, baskı resim ve edebiyat alanında da eserler vermiş çok yönlü bir sanatçı olmuştur. Ayrıca kolaj ve asamblaj tekniklerini de ilk o uygulamıştır.

1881 yılında İspanya’nın Malaga Kenti’nde, orta sınıfa mensup ressam ve resim öğretmeni olan bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmiş olan sanatçı, babasının yönlendirmeleriyle erken dönem çocukluğundan itibaren resim yapmaya başlamıştır. Ailesinin tek erkek çocuğu olan Pablo, başta annesi olmak üzere tüm ailenin ilgi odağı haline gelmiştir. Hiperaktif yapısı nedeniyle, ilkokul yılları, adaptasyon konusunda sorunlu geçmiştir.

‘‘Okulda yalnızca öğretmenin rakamları kara tahtaya nasıl yazdığıyla ve rakamların biçimleriyle ilgilenmekte, onları defterine geçirmektedir, ama aritmetik problemleri onun hiç ilgisini çekmiyordu.”(1) Picasso için rakamlar, sayısal ifadeleriyle değil, görsel temsilleriyle ilgi çekici olmuştur. Çocukluk döneminden kalma çizimlerine bakıldığında rakamları oluşturan simgelerden, figürler ürettiği görülmektedir. Yaşıtlarından farklı bir çizim pratiği gösteren sanatçı, yaratıcı imgelemi sayesinde, küçük yaşlardan itibaren yeteneğiyle kendini göstermeyi bilmiştir. Kendine dönük yoğun bir farkındalık içinde olan Picasso; ‘‘Ben çocukken bile çocukça resimler çizmedim. ’demiştir. ‘‘(2) Sanat hayatının ilerleyen aşamalarında ise usta bir sanatçı olarak, sanatsal yaratıcılığının sırrını şöyle izah etmiştir. “Tekrar bir çocuk gibi resmetmeyi öğrenmem gerekti.’’(3)

Kendi sözlerinden de anlaşılacağı üzere, Picasso, özgün yaratıcılığın inşasında, yeniyi, sürekli yeniyi aramanın temel koşul olduğunu eserleriyle gösterebilmiş nadir sanatçılardan biridir.

Babasını resim yaparken sürekli izleyen ve babasının arkadaşlarıyla yaptığı sanat sohbetlerine eşlik eden Picasso, çocukluğundan, gençlik evresine kadar olan geçiş sürecinde ve sonrasında, edindiği tüm bu izlenimlerden ömür boyu yararlanmayı bilmiştir.

İspanya’nın Endülüs Bölgesi, Katolik Hristiyan kültürü ile İslam kültürünün sentezi bir atmosfere sahiptir ve geleneksel olarak, Boğa güreşlerine önem verilen bir coğrafyadır. Picasso da Ailesiyle birlikte defalarca boğa güreşi oyunlarını izlemeye gitmiştir. Bu günlerden edindiği görsel izlenimler, onun sonra ki sanatsal imgelemini sürekli beslemiştir. Hatta sanatçının yaptığı “Picador” isimli ilk yağlıboya çalışması da boğa güreşi alanından bir enstantaneyi canlandırmaktadır.

Yaşadıkları şehirde müze müdürlüğü görevi de yapmakta olan babası, ödeneksizlik nedeniyle bu görevi bırakmak zorunda kalmıştır. Bir yıl sonra babasının ataması La Coruna şehrine yapılmıştır. Picasso, ailesiyle birlikte bu şehirde dört yıl geçirmiştir. Babasından aldığı ilk resim eğitimi, La Coruna’da olmuştur.

Babasının, disipline dayalı eğitim anlayışından oldukça etkilenen sanatçı o günleri şöyle anlatmaktadır. “Babam ölü güvercinlerin ayaklarını keser, bu ayakları bir arkalığın üzerine doğal duruşlarıyla sabitler, bense figürü özenle ardı ardına babamın onayına layık olana dek çizerdim.“(5)

Sanatçının bu ifadesinden de anlaşılacağı üzere, babası onun için bir idol olmuş ve çalışma disiplinini ondan almıştır. La Coruna’da geçen yıllar boyunca, oğlu Picasso’nun çalışmalarından çok etkilenmiş olan babası Don José Ruiz, oğlunu onurlandırmak için resim paleti ve fırçalarını ona hediye etmiştir. Babasının güvercin resimlerinden oldukça etkilenen sanatçı, barış sembolü olarak resimlerinde sıkça kullanacağı güvercin çizimlerini o yıllarda yapmaya başlamıştır. 1895 yılında Madrid’e gitme fırsatı bulan genç Picasso, Prado Müzesini gezmiş ve İspanyol Resim Sanatının en büyük isimleri olarak kabul edilen Velazquez, El Greco ve Goya’nın eserlerini inceleme şansı bulmuştur. Bu dönemde ayrıca “Bask Bereli Adam”, “Yaşlı Adam” ve “Çıplak Ayaklı Kız” gibi ilk dönem resimlerini yapmış ve ilk resim sergisini La Coruna’da açmıştır. Sanatçının “Yaşlı Adam” tablosunu inceleyen Sanat Eleştirmeni J. Berger, bu çalışmayı İspanyol Resim Sanatının en önemli isimlerinden biri olan Velazquez’ in tarzına yakın bulmuş ve şu değerlendirmeyi yapmıştır.

 

‘‘O zamandan kalma bu yaşlı dilenci portresi ileri bir teknik ustalık sergiler. Picasso’nun bu ve buna benzer diğer ilk dönem resimlerinde, Velazquez’in ünlü El Aguador de Sevilla gibi önemli tablolarından esinlenmiş olduğu kuşku götürmez… Figürün anlık niteliğini vurgulayan ciddi, düşünceli yüz ifadesine büyük ölçüde katkıda bulunan ışık ve gölgeler canlı bir biçimde üst üste bindirilen zengin, geniş fırça darbelerinin kaynağı bu esinlenmedir. Öte yandan bu resimde hiçbir şey, kopyayı akla getirmek şöyle dursun, taklidini bile çağrıştırmaz; tıpkı Picasso’nun sonraki yapıtları gibi bu gençlik tablosu da ressamın kendi çabasının olağanüstü yoğunluğuyla nitelik kazanmıştır. Tarihsel modellerden esinlenen tüm yapıtları gibi bu da gördüğü her şeyi ateşli bir hevesle özümseyip içinde yakan ve küllerden yalnızca Picasso’ya özgü yepyeni bir şey olarak yeniden doğan bir zihni sergiler bize.”(7)

Sanatçı, babasının, Barcelano La Lonja Güzel Sanatlar Okulu’na resim öğretmeni olarak atamasının yapıldığı 1896 yılında, ailesiyle birlikte bu kente gelmiş ve babasının çalışmaya başladığı okula kaydı yapılmıştır. Ama hayatın akışı, bir yıl sonra onu Madrid San Fernando Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’ne getirir ve artık yeni okulu burası olmuştur. Prado gezisinden, Velazquez, Goya ve El Greco hayranı olarak dönen ve yeni okulunun atmosferinden çok etkilenmiş olan Picasso yoğun bir çalışma temposu içine girmiştir. Öyle ki yeni okulunun ilk yılında, “Bilim ve Acıma” isimli eseriyle katıldığı Madrid Güzel Sanatlar Sergisi’nde onur ödülü kazanmıştır. Ayrıca bu yıllarda bölgesel olarak katıldığı birçok yarışmadan ödüller kazanmıştır. İspanyol sanat çevresinin dikkatini çeken Picasso’nun yapıtları, Juventut isimli bir dergide yayınlanmıştır. Sanatçı eski bir İspanyol geleneğine uyarak 1901 yılından itibaren annesinin aile soyadı olan Picasso’yu kullanmaya başlamıştır.

“Sanatsal üretim konusunda doymak bilmeyen yaratıcı bir ruha ve öğrenme arzusuna sahip olan Picasso, belki de içgüdüsel olarak yaşadığı bir yönelimle 1900 yılında Paris’e gitmiştir. “Picasso 20’li yaşlarında Paris’e yerleşir ve 1904 yılına kadar Paris ile Barcelona arasında gidip gelir. Bu dönemlerinde Munch, Toulouse-Lautrec ve “Max Jacob gibi sanatçılardan etkilenir. Picasso’nun eserlerindeki mavi dönemi bu yıllara rastlar. İlk heykel ve gravürlerini bu dönemde ortaya koyar”(8)  Ekonomik olarak sıkıntılı bir dönem içinde olan sanatçı, Paris’in Montmarte bölgesinde, kendisi gibi arayış içinde olan yenilikçi sanatçılarla yaşamıştır. 1901-1904 yılları arasında yaşanan bu dönem, Picasso’nun sanat hayatında “Mavi Dönem” olarak adlandırılmıştır. Mavi Dönemi’nde kendisinin de yaşadığı ekonomik güçlükler, onu, kimsesiz yoksul insanların, sokak serserilerinin, dilencilerin dramlarını resmetmeye yönlendirmiştir.

“Kör Adamın Yemeği” gibi resimleri Barselona döneminin trajik resimlerini anımsatmakla birlikte sanatçı ışık-gölge karşıtlıklarından uzaklaşarak koyu tonların egemen olduğu tek renkliliğe özellikle de maviye yönelir. Yine bu dönemde Nabiler ile simgecilerin etkisi altında kalarak figürleri inceltip uzatarak stilize eder”

Picasso’nun “Pembe Dönemi”  olarak isimlendirilen döneminde ise “1905’in başında resimlerinde sirk ve palyaço temalarının ağırlık kazandığı, koyu tonlardan uzaklaşılarak açık tonları yeğlediği ve mavinin yerini de pembenin aldığı görülür. Bu renk değişimi Picasso’nun resimlerini daha yumuşak ve hoş bir atmosfer kazandırmıştır.”(11) O dönem belki de bunu daha güçlü ifade edebilmek için, insanların yoğun olarak ilgisini çeken sirk yaşamından enstanteler seçmiş ve sirk palyaçolarını, akrobatlarını dramatik bir hüzün içinde göstermiştir.

 

Yaşadığı tüm ekonomik zorluklara rağmen, Picasso’nun Paris yaşantısı, sanatsal olarak geçişkenlik içinde dinamik ve üretken bir süreç olmuştur. Aynı dinamik ve üretkenlik sanatçının yaşadığı çağ için de geçerlidir. Yeni bir yüzyıla başlayan dünya insanlığı için, bilimde, teknolojide ve sanatta baş döndürücü hızda gelişmeler yaşanmaktadır. Yaşanan tüm bu gelişmeler toplumsal ilişkiler üzerinden bireyleri farklı arayışlara yönlendirmiştir. Picasso’da içine girilmiş olan bu yeni yüzyılda, zamanın ruhuna uygun bir sanat anlayışı yaratma çabasına girişmiştir. Picasso bu dönem içerisinde, vaktinin büyük çoğunluğunu, atölyesinde çalışarak geçirmiştir. Aynı zaman da Matisse ve Cezanne’nin eserlerini, etüt etmiş, ayrıca Afrika Sanatının örneklerini de incelemiştir. Bu yoğun çalışma temposu içerisinde Goerges Braque ile tanışması ve onunla kurmuş olduğu dostluk, yeni olanı yaratma konusunda ki çabasıyla bütünleşince, kuramsal ve plastik açıdan Kübizmin doğuşu gerçekleşmeye başlamıştır.

“Kübizmin meydana gelişi, Cezanne tarafından uyarılmış teorik düşüncelere dayanıyordu. Bu düşüncelere göre, objeleri sağlam bir yapıya oturtmak gerekmektedir ve objeler arasında ideal ilgileri canlı tutacak bir muhafazaya gerek vardır. Gelenekle gelen eski değerleri parçalamak için biçimler parçalanmalıydı… Böylece, kübizmde ‘güzel görüntü’ dünyası parçalanır ve gerçekliğin, güzel renklendirmesi olarak anlaşılması ortadan kalkardı.”(13)

Sanat tarihçi Antmen’e göre: “Kübizmin temellerinin, 1907 yılında Pablo Picasso’nun “Avignonlu Kızlar” resmiyle atıldığı söylenebilir. Picasso ile birlikte Kübizmin temellerini atan Braque’ı bile afallattığı söylenen bu resmin en büyük özelliği, estetik güzelliğin ne olduğuna ilişkin alışılagelmiş kalıpları yıkması, güzel ile çirkin arasındaki geleneksel ayrımları yok etmesi, deyim yerindeyse kendi kurallarını kendi koyan bir tavır taşımasıdır. Resmin 20.yüzyılın ve genel olarak modern sanat tarihinin çoğu zaman ‘açılış sayfası’ olarak gündeme gelmesi de bundandır. “Avignonlu Kızlar”, Kübizme giden yolu açmakla birlikte, tam anlamıyla Kübist değildir; sonraki yıllarda gelişen Kübist estetiğinin çok uzağında bir renkselliğe ve dışavurumculuğa sahiptir. Bazı sanat tarihçilerinin Picasso’nun “Afro-Kübist” dönemi olarak adlandırdıkları 1906- 1908 sürecindeki ön Kübist döneme atfettikleri “Avignonlu Kızlar”ın Kübizm açısından önemi, o güne kadar hiçbir sanatçının yeterince üstüne gitmediği resimsel sorunların çözümünü göze almasındandır.”(14)

Picasso, “Avignonlu Kızlar” tablosuna, resim sanatı için yeni bir çağın müjdecisi olarak bakmış ve onu yaratma sürecini şöyle açıklamıştır;

“Görüyorum ki, her şey çoktan yapılmış. Birileri kendi devrimini kırmak ve sıfırdan başlamak zorundaydı. Kendimi yeni bir harekete doğru sürükledim. Şimdiyse sorun, nesneyi geçmek, etrafında dolaşmak ve çıkan ürüne plastik bir ifade vermek. […] Bunun tümü, iki boyutlu görüşü kırmak için gösterdiğim bir çaba”(15)

Picasso’nun ifadesiyle, resim sanatında devrim yaratan “Avignonlu Kızlar” sanatçının figüratif resimlerinden biridir. Tabloda ki İnsan figürü imgesi, Picasso’nun her dönem resimlerinin, temel konularından biri olmuştur. Turani’ye göre:

“Pablo Picasso, farklı sanatsal eğilimler sergilediği dönemleri yaşarken, figüre sürekli ağırlık veren bir sanatçı olmuştur. Seçtiği figürler, genelde kendi yaşamının ve iç dünyasının özelliklerini, simgeler aracılığıyla yüklediği duygu ve düşünceleri biçimsel olarak yansıtmıştır. Eserlerinde yoğunlukla kullandığı mavi renk, yakın arkadaşını kaybetmiş olmanın getirmiş olduğu melankolik Mavi Dönemi yaşamasına neden olmuştur. Derin bir karamsarlığın yoğun bir biçimde hissedildiği bu dönem resimlerinde figürler, dışlanmış, kederli, suskun, sefalet içinde, acı çeken, yalnızlık hissini artıran boş veya tanımlanamayacak bir mekân içindeki, hangi çağda yaşadıkları belirsiz yoksullar, körler, dilenciler halinde kendini göstermektedir. Bunlar uzatılarak deforme edilmişlerdir. Donuk ve sabit bakışlı, durağan, içe kapanmış bu figürlerin yüzlerinde daha çok durumu kabulleniş ve umutsuz bir bekleyiş izleri görülür. Yoğunlukla hissedilen karamsarlık ifadesini, sanatçının ruhsal durumunu yansıtan mavi rengin bileşiminden alır. Figürler arasındaki ilişki ve figüre yüklediği anlamlar Picasso’nun yaratma sürecinde kendiliğinden oluşmuştur.”(16)

Picasso, insanların, bireysel olarak yaşadıkları ekonomik, kültürel ve siyasi sorunların arka planında, bu sorunların yaratan toplumsal nedenleri iyi bilmektedir. Çünkü kendisi de orta sınıf bir aileden gelmiş ve uzunca bir süre ekonomik sorunlar yaşamıştır. Picasso kendisini politik olarak bu sorunlara uzak hissetmemiştir. Dolayısıyla yaratıcı imgelemini besleyen toplumsal meseleler, onun insan figürü yorumlamalarını dönemsel olarak etkilemiştir. Sanatçının Pembe Dönemi’de, bu değişimin yaşandığı bir dönem olmuştur.

“Picasso’nun bir önceki döneminin mutsuz analarının, hasta çocuklarının, kör dilencilerinin yerini Pembe Dönem’in palyaçoları, akrobat ve oyuncuları alır. Hüznün hakim olduğu bu resimlerdeki insanlar da tıpkı Mavi Dönem’dekiler gibi kendi dünyalarında, birbiriyle pek de ilişkide olmayan, tanımlanması güç mekanlarda ele alınmışlardır. Uzatılmış figür anlayışı, yerini daha klasik bir anlayışa bırakmış, bunun sonucu daha sağlam bir form anlayışı söz konusu olmuştur. Bu değişime, sanatçının o günlerde Yunan ve Roma sanatına olan ilgisinin yol açtığı söylenir.”(17)

Picasso’nun “Avignonlu Kızlar” tablosunda, insan figürünü, biçimsel olarak, devrim niteliğinde bir değişiklik olarak kabul edilen, kübist anlayışla yorumlaması, insan figürü imgelemine yeni bir boyut kazandırmıştır.

Sanat tarihçilerin, Kübizmin doğuşunu sağladığı konusunda, hem fikir oldukları “Picasso’nun “Avignonlu Kızlar” eserini Antmen şöyle yorumlamıştır.

“Avignonlu Kızlar’ın devrim yaratan özelliği, üç boyutlu nesneleri iki boyutlu yüzey üzerinde gösterebilmenin yeni bir yolunu önermeye başlamasıdır: Resimde açıkça görülebileceği gibi oldukça kaba ve şematize bir biçimde resmedilmiş figürler, aynı anda hem cepheden hem profilden görünmekte, izleyiciye aynı figürü farklı açılardan kavrayabilmek olanağı vermektedir.”(19)

Beraberinde, Yılmaz’da sanatçının “Avignonlu Kızlar “ tablosu için şöyle bir çözümleme yapmıştır. “Kompozisyonda beş tane kadın figürü var. Dördü ayakta, biri oturmaktadır. En soldaki figür yandan, arkadaki üç figür cepheden, oturan ise arkadan (fakat yüzü önden) gösterilmektedir. İlk üç kafa, soldan sağa, resmin üst tarafında sanki bir portre üzerindeki düzenli notalar gibi bir ritim oluşturacak şekilde yerleştirilmiştir. Son iki kafa ise aksak bir ritmi çağrıştırmaktadır ki burası, resmin en aykırı bölgesidir. Figürlerin rengi olarak pembe, bu resimde hâlâ direnmektedir; ama artık parçalanmış biçimler yüzünden egemenliğini yitirmek üzeredir.” (20)

Picasso’ nun Kübist Döneminin, önemli figür resimlerinden başka bir tanesi de 1910 yılında yaptığı “Mandolinli Kız” tablosudur. Dikey tutulmuş bir dikdörtgen tuval yüzeyine yapılmış olan resimde, mandolin çalan kız resmin odak noktasına oldukça başarılı bir kadraj anlayışıyla yerleştirilmiştir. Sanatçı, figürün bütünsel formunu, yanal yüzeyler halinde biçimlendirerek, önce geometrik formlara ayrıştırıp sonrasında ise kendi plastik kurgusu içinde bütünleştirmiştir. Picasso, bu eserinde geometrik formları kullanarak, gerçekliğin temsilini yeniden yaratmış ve bunu insan vücudunun plastik olarak ifadesinde kullanarak, kurgusal deformasyonlar yaratmıştır.

Sanatçının 1921 yılında yapmış olduğu “Üç Müzisyen” isimli eserinde ise, insan figürü, üç boyut hissi verebilecek tüm plastik ifade ve çözümlemelerden yoksundur. Picasso bu eserinde yine geometrik formlar üzerinden plastik bir insan figürü imgesi yaratmıştır. Tabloda insan figürleri, geometrik formlarla şematize edilerek, olabildiğince yalınlaştırılmış halleriyle resmedilmişlerdir.

Dünya resim sanatı açısından, tartışmasız çok büyük bir öneme sahip olan “Guernica Tablosu” Picasso tarafından 1937 yılında yapılmıştır. Sanatçı bu resmi, İspanyol İç Savaşı esnasında, Nazi Almanya’sının bombaladığı, Guernica Kentinde yaşanan katliamı anlatmak için yapmıştır. Picasso’nun tablosunda resmettiği insan figürleri, geometrik formların, insanı biçimsel olarak sembolize edebileceği şekilde şematikleştirilmiştir. Sanatçı, tablonun kompozisyonu içinde yerleştirdiği figürler üzerinden, yaşanan trajediyi oldukça güçlü anlatmıştır.

Son olarak Picasso’nun avangart ruhundan yola çıkarak diyebiliriz ki; Sanat tarihi, genel olarak “Akımlar” içinde yapılandırılarak, birbirini takip eden kronolojik zaman dilimleri üzerinden tasnif edilmiştir. Akımlar, kendilerini oluşturan, üslupsal ortak ilke ve özellikler üzerinden var olmuştur. Bu ortak üslup ve ilkeler ise genellikle o akımın oluştuğu zaman diliminde yaşamış, öncü konumunda ki sanatçıların, eserlerinde ortaya koydukları yeni yaklaşımlar ile hayat bulmuştur.

Sanatçı üsluplarının oluşmaya başladığı, Ön Rönesans Döneminden, günümüz çağdaş sanat akımlarına kadar, akımların vücut bulması, hep öncü sanatçıların varlığıyla gerçekleşmiştir.

Yaşadığı çağa damgasını vuran ve Kübist sanat akımını şekillendiren Picasso’da bu öncü sanatçılardan biri olmuştur. Picasso, sanatsal yaratım yolculuğu boyunca, her döneminde, kendini aşmayı ve her defasında kendini, yeni bir renk, biçim, kompozisyon anlayışıyla ifade etmeyi başarabilmiş bir sanatçıdır. Yeni olanı yaratma konusunda ki önlenemez istek ve arzusu, onu sanat çevrelerinin ilgi odağı haline getirmiştir. Sanatçının yaratıcı imgeleminde, insan figürü çizimleri, hep başrolde olmuştur ve her döneminde figür ifadelerini yeniden yorumlamayı başararak, figürlerine yeni bir plastik ruh verebilmiştir. Dolayısıyla Picasso’nu sanat hayatı boyunca yaptığı figür araştırmalarına bakarak şunu iddia edebiliriz, figür çizimleri üzerinde kendisi kadar yeniyi arayan başka bir sanatçı olmamıştır. Picasso, figür kompozisyonlarında resimlemiş olduğu, figürlerin, oranları üzerinde uygulamış olduğu farklı deformasyonlara rağmen, her defasında olağanüstü etkileyici sonuçlar çıkartabilmiştir. Ayrıca Picasso, plastik olarak yarattığı figür imgelemleriyle, resim sanatında insan figürü imgesi için yeni bir sayfa açmıştır. Bu da bize, sanatçıyı tarih sahnesinde biricik kılan şeyin, sanatçının dış gerçekliği, taklitin ötesinde, yeni düşünsel yaklaşımlardan beslenen bir gerçekliğin, plastik temsilini gösterebilecek yetkinlikte ve özgünlükte ifade edebilme becerisine sahip olma zorunluluğunu içerdiğini göstermektedir.

Doçent Dr. Abidin Müslüm BAYSAL

KAYNAKÇA

1-F.Walther, Picasso Öncü Ressamlar, İstanbul, 1997, ABC yayıncılık, s.10

2-P. Cabanne, El Siglo de Picasso.El Nacimiento del Cubismo, 1982, Madrid: Ministerio de Cultura, s.41

3-Parreño, J.(2013). Los Años Olvidados. Descubrir el Arte. Yo Picasso El Artista Inmortal, no.171, s.38

4- https://www.pablo-ruiz-picasso.net/work-261.php

5-P. Cabanne, El Siglo de Picasso. El Nacimiento del Cubismo. Madrid, 1983, Ministerio de Cultura, s.45

6- https://en.opisanie-kartin.com/description-of-the-painting-by-pablo-picasso-beggar-old-man-with-a-boy/

7-J. Berger, La Fama y Soledad de Picasso, Madrid, 2013, Alfaguara Edicion, s.19

8-Kabacalı, A., Özçelik, T., & Berkman, B. (1991). Sanat ansiklopedisi. İstanbul: Milliyet Yayınları

9-Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, 1997, s.1471). Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi,(1997). (3), 1435-71.İstanbul: Yem Yay.

10- https://www.masterworksfineart.com/artists/pablo-picasso/blue-period

11-(Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, 1997, s.1472). (Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, 1997, s.1471). Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi,(1997). (3), 1435-71.İstanbul: Yem Yay.

12- https://moscsp.ru/tr/rozovyi-period-goluboi-i-rozovyi-periody-pikasso-sobirayut-v-muzee.html

13-(Klee,1956, s.43). Klee, Paul, Das bildnerische Denken, Basel-Stuttgart, 1956

14-(Antmen, 2009, s.46). Antmen, A. (2009). 20. yüzyıl batı sanatında akımlar. İstanbul: Sel Yayıncılık.

15-(Ashton, 2001, s.83). Ashton, D. (2001). Picasso Konuşuyor. (Çev. M. Yılmaz, N. Yılmaz). Ankara: Ütopya Yayınevi.

16-(Turani, 1999: 584-585) TURANİ, Adnan (1999), Dünya Sanat Tarihi, İstanbul: Remzi Kitabevi, Yedinci Basım.

17-(Walther, 1993: 24). WALTHER, İngo F. (1993), Pablo Picasso,( Çev. Hugh Beyer), Köln: Benedikt Taschen Verlag.

18-https://www.pivada.com/pablo-picasso-avignonlu-kizlar

19-(Antmen, 2009: 47) Antmen, A. (2009). Sanatçılardan Yazılar ve Açıklamalarla

 

 

The following two tabs change content below.

Abidin Baysal

Sanatçı Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Bölümüne, başarı derecesiyle girerek Milli Eğitim Bursu kazanmıştır. Profesör Doktor Nur Gökbulut Atölyesinden mezun olmuş ve ilk kişisel sergisini, mezun olduğu yıl Ankara’da açmıştır. Yüksek lisans ve sanatta yeterlilik eğitimlerini, Yeditepe Üniversitesi’nde yüksek onur derecesiyle tamamlamıştır. 2021 yılında ise Doçentlik ünvanı almaya hak kazanmıştır. Yüksek lisans ve sanatta yeterlilik eğitimi boyunca, Profesör Doktor Ergin İnan’dan gravür ve desen dersleri, Profesör Doktor Zahit Büyük İşliyen ’den atölye dersleri, Öğretim görevlisi ressam Sinan Demirtaş’tan Litografi Dersleri, Öğretim görevlisi Mustafa Karyağdı’dan serigrafi dersleri almıştır. Yüksek lisans tezini “Dışavurumculuk-Yeni Dışavurumculuk ve Türk Resim Sanatına Etkileri” Üzerine yapmıştır. Sanatta yeterlilik tezini ise Profesör Doktor Aydın Ayan’ın danışmanlığında, “Resim Sanatında İnsan Figürüne Biçim Bozma Açısından Yaklaşımlar” başlığında yazmıştır. 2001ve 2002 yıllarında düzenlenmiş olan “Zonguldak Sanat Günlerinin” düzenleme kurulunda görev almıştır. 2002 senesinde merkezi olarak Ankara’da yapılan, Güzel Sanatlar Liseleri Öğretmen alım sınavını kazanan, sanatçı güzel sanatlar liselerinde resim öğretmenliği yapmaya hak kazanmıştır. Bir dönem Gaziantep Güzel Sanatlar Galerisinde ve Zonguldak Belediye Konservatuarında resim dersleri vermiştir. 2013 yılında TRT Okul ve TRT4 için çekilen Her Yer Resim Olsun programının 17.Bölümü kendisi ve ikinci öğrencisiyle birlikte yapılmıştır. 2018 yılında Yeşilay Resim Yarışmasında jüri görevi yapmıştır. Sanatçı, yazmış olduğu bildiriler ve yapmış olduğu eserlerle birçok Ulusal ve Uluslararası sempozyuma katılmıştır. Makaleleri Ulusal ve Uluslararası hakemli dergilerde yayınlanmıştır. Sanatçının “Resim Sanatında Deformasyon” isimli yayınlanmış bir kitabı bulunmaktadır. Son on dokuz yıldır güzel sanatlar liselerinde resim öğretmenliği yapmış olan sanatçının, yetiştirdiği öğrenciler başta “ Mehmet Güleryüz Desen Defter Yarışması” olmak üzere birçok ulusal yarışmada defalarca ödüller kazanmıştır. Sanatçı, bugüne kadar üç kişisel sergi açmış, ayrıca başta yağlıboya olmak üzere, gravür, serigrafi ve taş baskılarıyla yurt içinde ve yurtdışında, yarışmalı ve yarışmasız bir çok karma sergiye katılmıştır.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.