GALLERİA dell’ACCADEMİA ve Michelangelo’nun “ustalık eseri DAVUT”

GALLERİA dell’ACCADEMİA 

Michelangelo’nun “ustalık eseri DAVUT”

Kadir ŞİŞGİNOĞLU *

Bazı insanlar kentlerin kaderini, bazı kentler ise; ülkelerin kaderini belirler.

Sanatın her alanında sahip olduğu çok önemli sanat eserleri ile, değerli bir mücevher gibi parıldayan Floransa; sadece İtalya’nın değil, Avrupa’nın da kaderini değiştirmiştir.

Dar, taşlı sokaklarında dolaşırken gördüğünüz bir çok mimari yapı, heykel, resim, mozaik Ortaçağın Gotik esintilerinin “Rönesansla yeniden doğuşun ve aydınlanmaya evrilişin” hikayesini anlatır.

Etrüsklerin kurduğu, 12. Yüzyıla kadar pek de gelişemeyen kent, bu dönemde yaşadığı veba salgınında nüfusunun yarısını kaybetmiştir. 12.yüzyıldan sonra kente dokunuşlarıyla kendini sanat başyapıtına dönüştürecek yetenekli ressamların, heykeltıraşların, şairlerin siyaset ve bilim insanlarının bitek toprağı olmuştur. Avrupa’da kumaş ticaretinin ve bankacılığın merkezi olan Floransa; Ortaçağın sonlarına doğru “Antik Çağın Hümanizmi” ile yeniden buluşarak ‘Rönesansın ışığı’ ile sanatta pırıltılı bir dönem yaratmıştır. Floransa’nın uygarlık dünyasında bir mücevher gibi parlamasının yolunu açanlardan biri de; dört kuşak Floransayı yönetmiş, içinden üç papa çıkarmış, dönemin önemli sanatçı ve bilim insanlarını koruyan, destekleyen Medici ailesidir. Galileo’den Machiavelli’ye, Donatello’dan Ghiberthi’ye, Giotto’dan Botticelli’ye , Heykeltıraş ve ressam Michelangelo, ressam ve mühendis Leonardo da Vinci ve İlahi Komedya’nın yazarı Dante, kentin sembolü Santa Maria del Fiore Katedralinin mimarı  Brunelleschi bu kentte yetişmiş ve kente dokunmuş  önemli sanatçılardan bazılarıdır. Bir çoğu “Avrupa Sanat Tarihinin” başyapıtı sayılabilecek eserleri kentin tarihi meydanlarında, önemli mimari yapılarında, Uffizi Galerisi ve Galleria dell’Academia gibi sadece Floransa’nın değil Dünyanın en saygın, en prestijli müzelerinde görebilirsiniz.

Galleria dell’Accademia’nın (Akademi Galerisi) öyküsü; sanatın gelişmesini usta çırak ilişkisine bağlayan Leonardo da Vinci ve Michelangelo’nun önderliğinde 1563’te Cosimo de Medici tarafından kurulan ‘Floransa Desen Akademisi’ ile başlar. Halen eğitimine devam eden  ‘Akademi’ bu yönüyle Dünyanın ilk kurumsal sanat eğitim merkezidir. Galleria dell’Accademia ise; Floransa Desen Akademisinde eğitim alan öğrencilerin kendilerini geliştirebilmeleri için, 1784 yılında Büyük Dük Peter Leopold tarafından kurulmuştur. Başlangıçta sadece Güzel Sanatlar Akademisi öğrencilerinin eserleri sergilenirken, 18. Yüzyılın sonlarına doğru Napolyon’un desteğiyle toplanan resimlerle “galeri koleksiyonu” zenginleştirilir. Koleksiyon büyüdükçe yeni bölümler eklenir. Günümüzde Müze statüsünde işletilen Galerinin beş bölümü ile, birinci katında Luigi Cherubini Konservatuvarı’na ait 50 müzik enstrümanı ve resimlerin sergilendiği “Müzik Müzesi” bulunmaktadır.

Farklı isimlerle anılan bölümlerden Colossus Salonunda Giambologna’nın “Sabine Kadınına Tecavüz” isimli üçleme heykeli ile, Paolo Uccello, Perugino, Filippino Lippi, Domenico Ghirlandaio ve Botticelli’nin çok sayıda panel resimleri, Cassone Adimari’nin Floransa düğün merasimini tasvir ettiği resmi görülebilir.

Mahkumlar Salonu Michelangelo’nun bitmemiş eserlerine ayrılmıştır. Michelangelo’nun Papa Julius della Rovere’nin mezarı için yapmaya başladığı,‘köleler, mahkumlar veya esirler’ olarak farklı adlarda adlandırılan dört erkek heykeli de burada yer alır.

Gipsoteca Bartolini Salonu; Model alçı heykellerin sergilendiği bu salon Akademinin en iyi heykeltıraşlarından Profesör Lorenzo Bartolini adına düzenlenmiştir.

Resim Salonu; zemin katta üç bölümden oluşan bu salon; Gotik dönem Floransa resim sanatı örneklerine, ikinci bölüm ise; 14.yüzyılın öncü sanatçılarından Giotto’nun  Badia manastırı çalışmasına ayrılmıştır.

Tribün ve Davut Heykeli; görenlerin sanat zehirlenmesi geçirmesine neden olan Michelangelo’nun “ustalık eseri DAVUT” heykeli bu bölümde sergilenir.

Michelangelo’nun Pietadan sonraki “ustalık eseri DAVUT”

Dünyanın üzerinde en çok konuşulan heykellerinden biri olan Davut heykelini, Dünyanın ilk sanat tarihçisi olarak bilinen Giorgio Vasari, “Kesinlikle Michelangelo’nun Davut’unu gören kimsenin, sağ ya da ölü hiçbir heykeltıraşın hiçbir yapıtını görmeye ihtiyacı yoktur” sözleri ile anlatır. Tam da bu nedenle Galeriyi bir yılda ziyarete gelen yaklaşık sekiz milyon insan en çok zamanı Michelangelo’nun Davut Heykelinin önünde geçiriyor olmalı.

Michelangelo’nun “Kafamda Davut’a dair bir görüntü yarattım ve Davut’a ait olmayan her şeyi mermerden kazıyıp attım” diye anlattığı Davut Heykeli aslında Floransa Katedrali’nin çatı katında yer alacak Peygamber heykellerinden biri olarak sipariş verildi. Michelangelo, bu eser için; daha önce Agostino di Duccio,  Antonio Rossellino isimli iki heykeltıraş tarafından kullanılmış ve yarım bırakılmış halde kırk yıl bekleyen mermer bloku seçti. Bu devasa eserini yapmaya başladığında ise sadece 26 yaşında idi.Böylesine önemli bir heykel için tercih edilmesinde henüz 24 yaşında iken yaptığı  “Pieta” isimli eserinin kendisine kazandırdığı ündü. Michelangelo; dini mitolojik kahraman Davut’u tanımlarken kullandığı “Manu Fortis (güçlü el)” sıfatından yararlandı. Bu nedenle solak olduğunu düşündüğü Davud’un güçlü sağ elini ise sol eline göre biraz daha büyük yaptı. Yaklaşık iki yıl kadar çalıştıktan sonra bu mermer bloktan 517 cm yüksekliğinde; genç, atletik, sol elinde sadece sapan, sağ el avuç içinde sapan taşını tutan, etkileyici genç bir erkek bedeni çıkardı. Daha önce başka sanatçıların heykel ve resimlerinde yorumladığı bir elinde kılıcı, diğer elinde Golyat’ın kesik başını tutan Davud figürlerinden oldukça farklıydı.  Bu heykelde Michelangelo; muhtemelen, Antik Roma dönemi Herkül heykelinden esinlendi. Michelangelo’nun ustalığını yansıtan heykel, Antik Çağ’dan o güne, tamamen çıplak, tek parça ve bu büyüklükte bir heykel görmemiş olan Floransalıları şaşkına çevirdi.

Heykelde duygusal ve bedensel gerilim en üst düzeyde hissedilir. Kafanın ve boynun yarım dönüşü, çatık kaşları, yüz ifadesi, gözlerindeki endişeli bakış Davut’un Golyat ile savaşmaya karar verdiği anki halini çok iyi yansıtır. Davut’un Golyat’a atacağı taşı tutan sağ eli, sapanı omzundan sarkıtan sol eli ve heykelin anatomik ayrıntıları mükemmel işlenmiştir. Vücut ağırlığını sağ bacağı taşırken sol bacak tamamen serbest bir duruş içindedir. Heykelin başı ve gövdesinin üst kısmı vücudunun alt kısmına oranla daha büyüktür. Bunun nedeni; yaklaşık üç insan boyutunda olan heykelin aşağıdan yukarıya bakıldığında normal görüneceğinin hesaplanmasıdır.

Altı ton ağırlığındaki Davud heykeli tamamlandığında tek parça olarak Katedralin çatısına çıkarılması imkansız olduğundan Palazzo della Signoria’ya yerleştirilir. Zamanla burada özgürlüğü ve cumhuriyetçi fikirleri temsil eden bir politik figür haline gelir ve Floransa’nın da sembolü olur.  Sevildiği kadar sevmeyeni de vardır. Çıplaklığı sorun olur. İtalya’nın karışık politik atmosferinden zaman zaman heykel de payını almıştır. İklim ve hava şartlarının heykele verdiği zararın dışında bazı fanatiklerin açık hedefi olur. Toplum önüne ilk çıktığı yıl bir saldırıda ayak parmakları çekiçle ezilir. 1527 yılındaki politik protestolar esnasında yapılan saldırıda Davud’un sol kolu üç parçaya ayrılır.

1504’ten 1850’li yıllara kadar burada sergilenen heykel, 1873 yılında özel yapılan bir araçla Galleria dell’Accademia ya taşınır. Dokuz yıl kadar tahta sandık içinde depoda saklandıktan sonra 1882’de inşa edilen Tribün salonunda sergilemeye alınır. Heykelin kaldırıldığı yerde günümüzde bir kopyası sergilenmektedir.

Davud heykeli bittiğinde gelecekte her türlü malzemeden, her boyuttan replikası en çok yapılan heykel olarak ün kazanacağını kimse bilemezdi ama; 29 yaşındaki Michelangelo’ya Yüksek Rönesans Döneminin usta heykel sanatçısı ünvanı ile 1508 yılında Sistine Şapeli’nin tavan resimleri için kapıların kendisine açılmasını sağladı.

*Ressam, Müze Yazarı-Müze Küratörü (Trabzon Üniversitesi Öğretim Görevlisi)

 

 

 

The following two tabs change content below.

Kadir Şişginoğlu

KADİR ŞİŞGİNOĞLU 1962 yılında Sungurlu'da doğdu. 1983 yılında Gazi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu. 12 yıl resim-iş öğretmenliğinden sonra 1995 yılında KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Resim Bölümüne Öğretim Görevlisi olarak atandı.2000 yılında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Halen üniversitedeki görevine devam etmektedir. 29 kişisel sergi açtı, 500 kadar grup, yarışmalı ve karma sergilere katıldı. Ulusal düzeyde katıldığı yarışmalardan altı ödül kazandı. 2012 yılında GÖRSED (Görsel Sanat Eğitimcileri Derneği) tarafından "yılın sanat eğitimcisi" ödülü verildi. Yurt dışı , yurt içinde bazı resmi - özel koleksiyonlarda eserleri yer aldı. On altısı uluslararası , otuz sanat çalıştayına davet edildi. Ulusal sanat projelerinde yer aldı. Yirmi iki ülkede beş yüzün üzerinde müze ve müze eğitim programlarını inceledi. Türkiye’de on bir ayrı kentte ve KKTC Gazimağusa’da Kent Kültürü ve Müzeler , Müze Kültürü konulu toplam yirmi yedi konferansa çağrıldı. Yayınlanmış şiir, öykü, deneme , sanat yazıları ile "Müze Kültürü ve Eğitimi" isimli bir kitabı bulunmaktadır.2015 sanatta 30. yılı nedeniyle hakkında Kıyı yayınlarınca “Dost Elinden Dost Dilinden Kadir ŞİŞGİNOĞLU” isimli bir kitap yayınlanmıştır. BRHD, GÖRSED ,ANKÜSAD Dernekleri ile SANATIM dergisi yayın kurulu üyesidir.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.