Heykeltraş, İllüstratör Aysun Öz

Okuyucularımıza kendinizden bahseder misiniz?

1976, İzmir doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Resim bölümünden mezunum. Lisans eğitimimin devamında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisansımı tamamladım. Mezun olur olmaz Resim Öğretmeni olarak atandım ve hala devam etmekteyim. Resim, heykel ve illüstrasyon çalışmalarımı İzmirdeki atölyemde sürdürüyorum. Ayrıca Patika Art Group üyesiyim,  sanatçı arkadaşlarımla beraber, hem ulusal hem uluslararası pek çok platformda doğa sanatı, yeryüzü sanatı, land art çalışmaları yapıyorum.

Sanatsal üslubunuzdan bahseder misiniz?

Resimlerim teknik olarak çok sevdiğim suluboyanın transparan etkilerini tuval üzerinde akrilik boya ile yakalamak adına şeffaf renk katmanlarından oluşmakta. Resim ve heykellerimde figüratif  çalışıyorum. Kendime özgü çocuk figürlerime mekan ya da tamamlayıcı biçimler olarak seçtiğim doğa formları eşlik ediyor. Kompozisyonlarımı hayvanlar ve bitkilerle ya da zaman zaman bir ormanın içinde figürlerimle birlikte inşa ediyorum.

Sanat ve doğa kavramları sizin için ne ifade ediyor?

Doğa, üzerimdeki en etkili alanım diyebilirim. Kendi içsel devinimlerimi, pratiklerimi hem doğadan ilhamla hem de onu izleyerek yakalayabiliyorum çoğu zaman. Doğanın yalın, rekabetsiz ve akıştaki hali benim için her alanda ilham verici. Fakat ilham da aslında yine biz insanların bir zihinsel faaliyeti gibi geliyor. Her şeyi olduğu gibi doğayı da bu zihinsel süzgeçten geçirip eksiltiyormuşuz gibi geliyor bana. Onun o olduğu gibi hali, yaşamın bir parçasıymış gibi değil de ta kendisi olarak akışı tüm yaratıcı süreçler için büyük bir kaynak bence. Dolayısıyla doğayı ona katılmak ya da zaten ondan olduğumuzu hatırlamak için bir çağrı olarak nitelendirmek bana hep iyi gelir.

Yaratıcılık bence daha çok sezgisel yanımızla eşlik ettiğimiz ya da kavrayabildiğimiz bir durum. Tüm esin kaynağı olabilecek şeyler aslında yaratımın ta kendisi. Fikir dediğimiz bir bilişsel tohumsa onun köklenmesi, filizlenmesi, çiçeğe dönmesi, meyve vermesi de sanatta ifadeleşmesi gibi bizden bir durum. Yani aslında doğa bir metafor değil bana göre, kanlı canlı gerçek. Aho Mitakuye Oyasın’ ın dediği gibi’ …ağaçlara git, sana kim olduğunu tekrar hatırlatacaklar’. Üstelik bunu zerafetle öğrenebilmenin tek yolu da bu gibi görünüyor.

 

Heykelleriniz ve resimlerinizdeki çocuk karakterlerin hikayesi nedir?

Tüm yaratımlarımda kullandığım çocuk karakterlerim Pticalar. Çocukluğumdan beri hem hayal dünyamda kurguladığım hikayelerimin, hem yaratımlarımın ana karakteridir. Pticalar kuş-insan melezi imgesel varlıklar.

Çocukluğum sürekli ekilip biçilen, herkesin bir şekilde emek verdiği bir bahçenin içinde geçti. Burası hala benim en önemli içsel kaynağım. Bu bahçede bitkilerle ve benim için hikayesi çok özel olan kuşlarla olan arkadaşlığım, o çocuk algımla onları gerçek bir arkadaş ve yaren olarak görmem, benim için hala hiç eksilmeyen bir bağı temsil ediyor. Sevgi alıp verme, hayatı bize iyi ya da kötü gelebilecek tüm yönleriyle kavrayabilme, tüm olana kucak açma benim bu bahçe içinde öğrendiklerim. Toprağın kokusu, kendini açmaya hazırlanan tomurcuk, günlerce emek verip pamukla su verdiğiniz kedi yavrusunun ölümü… hepsi bana şunu fısıldıyordu ‘Her şey hayatın ta kendisi’. Bunu rezervim olarak görüyorum. Çocukluğun o saf, yalın ve aslında yaban diyebileceğimiz bana göre üst algısının çok mühim ve hepimizin içinde bir hazineye denk gelen yanımızı oluşturduğunu düşünüyorum. Bugün bana sorsanız dünya için en büyük dönüşüm ve aydınlanmanın doğayla iletişimi güçlü çocuklarla mümkün olabileceğini söylerim.

Pticalar en karmaşık durumda bile yaşamdan yana olmayı hatırlatmak için var benim dünyamda. Çocukluk bozulmadan kalabilse tam da bu saflık ve hayata göreliktedir aslında ve bu yüzden pticalar hep çocuktur.

Gözlemlerinize dayanarak pandemi sürecinin kendiniz ve sanat dünyası üzerindeki etkilerini bizimle paylaşır mısınız?

Pandemi süreci daha önce deneyimlemediğimiz, hepimiz için yeni ve zor bir süreç. Hiçbirimizin çok uzun süre daha bu süreci doğru okuyabileceğimizi düşünmüyorum. Hepimize bir şey oldu o bir gerçek. Bu kalıcı olur mu ya da her şey normale dönünce birçok şey gibi unutulur mu? Orası da bir muamma.

Sanat ise özellikle Ülkemizde iyi zamanların, eğlencenin ya da lüksün etkinliği gibi görülüyor. Oysaki gerçek anlamda sanatı bilen ve bunu hayatının her alanına işleyebilmiş bir bilincin böyle düşünmesine imkan yok. Sanat tarihine şöyle bir bakmak, sanatın hiç de öyle iyi zamanların keyifli bir etkinliği olmadığını bize hemen gösterir. Savaşlar, soykırımlar, salgınlar, göçler… bunların hepsi devam ederken sanat tüm bunlara eşlik ediyor. Sanatın işte şimdi diyebileceğimiz bir iyi zamanı yok. Kaldı ki Sanat tam da burada işlevsel. Bu bizim ülkemizde hali hazırda zaten böyle bir bilinçken, bu süreçte kimsenin çok da umurunda olmadığı bir alan olarak kaldı. Bir sürü sanatçı elbette çalışmaya devam etti. Sosyal izolasyon günleri sanatçılar için yabancı bir deneyim değil.  Tüm bu kafa karışıklığının çözümlenebilmesi, olan bitenin okumasının yapılabilmesi sanatçılar için de kaotik ve ifadeleşmesi gereken bir durum elbette. Ama bunun için de zamana ve üretmeye ihtiyacımız var.

Diğer yandan işten güçten bir vakit bulabilse kitap yazacak, şiir okuyacak, çiçekleri koklayacak bir insan gruhuyduk. Bunları ne kadar yapabildik? hayatımızın içine ne kadar bakabildik? ve tüm bunlar gerçekten zaman bulmakla ilgili şeyler miydi? Yaşayarak uzun vadede görebileceğiz. Yaşamında edindiği tüm donanımıyla baş başa kalan yalnız insan bu gerçeği neye evirebildi? Bununla ne yapabildi? Bunlar hem tek tek bireysel olarak sorgulamamız hem de kolektif dersler çıkarmamız gereken mevzular bana kalırsa. Fakat dediğim gibi çarklar yine dönmeye başladığında elimizdekilerle ne yapacağız? Bize ne oldu? Bunu göreceğiz.

Benim hayatımda da majör sayılabilecek pek çok değişiklik elbette oldu. Yaratıcı alanım ve yaratımlarım en büyük gücüm oldu bu dönemde. Birçok yaratıcı çocuğumda da kendilerine nasıl alan açtıklarını ve bu yolla kendilerini nasıl sağaltabildiklerini bizzat izledim. Hepimiz gördük ki içsel alanlarımızı ne ile doldurduğumuz özellikle böylesi kaotik dönemlerde bizim asıl gücümüzü tartabilmemizi sağlıyor. Büyük aynalandık aslında, ama en önemli kısmı şimdi bu elimizdeki gerçeklerle ne yapacağımız.

 

Heykeltraş ve ilüstratör Aysun Öz’ e değerli cevapları için Mecmua İstanbul adına teşekkür ediyoruz.

 

Aysun Öz | instagram

 

Sanat | Kitap | Kişisel Bir Yazı Tahtası | nazliisik.com

Nazlı Işık | instagram

The following two tabs change content below.
1992 Ankara doğumlu Nazlı Işık" Yeni Nesil Sanat" topluluğu sanatçılarındandır. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği bölümünden 2014 yılında mezun olan Nazlı Işık, 2018 yılında İstanbul Arel Üniversitesi Grafik Tasarımı bölümünde yüksek lisansını tamamlamıştır. Yurt içi, yurt dışında karma sergi ve fuarlarda yer alan sanatçı, eser çalışmalarına Ankara’ da atölyesinde devam etmektedir. Nevart Sanat ve Tasarım Akademisi’ nde eğitim koordinatörlüğünün yanı sıra Geleneksel Kuyumculuk Yöntemleri üzerine Ahumay Sanatevi’ nde eğitimi sonrasında çalışmalarına devam etmektedir.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.