SİNSİ SARMAL
Maalesef, geçmişte yaşanan ve halen de yaşamakta olduğumuz acılara rağmen, günümüzde her türlü ideoloji önce tiranlar sonra oligarklar yaratmak suretiyle özgür zihne kast etmeye devam etmektedir.
İdeolojiler onları ortaya koyan esaslarını siyasal ve ekonomik çözüm getirmek üzere belirleyen kişilerin zihinlerindeki ütopik ve teorik dünyadan pratiğe dökülürken, o ideolojiyi temsil ettiğini ve kurucusunun izinden gittiği iddiasında olanlarca hep dejenere edilmiştir. İdeolojilerin kurucuları kült değildir ama sonrakiler tarafından kültleştirilmekten kurtulamamışlardır. İlginçtir dinsel ideolojiler kadar siyasal ideolojiler de en az onlar kadar dogmatik ve dayatmacıdır. Sonuçta ortam hep bu idrolojileri -izm yapan tiran ve oligarklara kalmıştır. Zihnimizdeki zincirleri kırmadan özgürlük bir hayaldir. İster sanat ister felsefe ister bilim alanında olsun klişeleşmiş her türlü düşünce insana bir prangadır. Mantıktan ayrılmadan, kuruculara hayranlığını ve onlarda kendini bulmanın duygusallığı bir yana bırakılmadan sağlıklı aksiyomlar ve onların üzerinde inşa edilen kurgular mümkün değildir. Ancak burada ezber bozmak adına ileri süreceğimiz fikirlerde de bilimsel bilgi, insanlık tarihinin kültür birikiminin deneyimlerimize katkısını da yadsıyamayız.
Bu yüzden su gibi olmalı akmalı insan, aktarmalı bilgiyi ve deneyimini. Arındırmalı zihin ve gönüllerdeki kirliliği. Bunu yaparken dayatma ve tahakküm kurmaması ve nazik olması bireysel özgürlüğü teşvik etmesi gerekir. Eleştirel okumalı eleştirel düşünmeli kendi doğrusunu mantık ilkelerini terk etmeden bulabilmeli, onları özümseyebilmelidir. İnsanlık bunu gerektirir. Değişebilmek, değişirken gelişebilmek ve olgunlaşabilmek için eleştirel düşünmek, eleştiriye açık olmak gerekir. Tevazû burada en önemli anahtardır. ideolojik ve felsefi ekollerin keskin çizgilerini torpülemek hulasa hiç bir düşünceyi -izm haline getirmemek, onlarda kendini bulmak değil ve kendinde onları bulmak ve böylece kendini inşa etmek en önemli erdemdir.
Bildikleri değil bilmedikleri özgür insanın yani “sapiens”in gurur kaynağıdır. Kendinden kendine telkin, diyalektik ve dualizmin sarmalından kurtulmayı murâd eden bir iradedir. Mistik hayallere burada yer yoktur. Kainatta her şey’in aslı, ayân beyân ortadayken bu tip hayallere dalanların veya insan yüzünün (suretperest-cemalperest) güzelliğinde yaratılışın sırrını aramaya kalkıp buldum zannederek, peşinden sürükledikleri kitleleri nasıl yanlış yönlendirdiklerine tarih şahittir (Evhaddeddin Kirmanî, Fahreddin Irakî vb). Bugün bile bunun örneklerinin ve izlerinin bir çok cemaat ve neosufist yapılanmalar içinde fütursuzca ama sinsice sürdürüldüğünü görmek üzüntü vermektedir.
İşte bahsettiğimiz bu irade ise ancak özgür zihinlerin özelliğidir. Dualizm ve diyalektik, insan düşüncesini egemenliğini altına alan sinsi bir sarmal olabileceği akılda tutulmak zorundadır. Şimdi biz ne kadar bunu dersek diyelim DNA’mız da çift helikal bir sarmaldır denebilir. Ama unutmamak gerekir ki o sarmal mayoz bölünme denilen bir özel işlemle bambaşka bir canlı da oluşturmaktadır. O zaman bir damla su ile başlayan şu yaşamda her gün farklı bir bilgi güzelliği ile artacak olan basiretimizdir.
“Adâlet her nimeti yerli yerine koymaktır. Su emen her kökü sulamak değildir. Zulüm nedir? Bir şeyi konmaması gereken yere koymak, belâya kaynak olmaktır.”
Mevlana
Saygılarımla
Dr.Mahmut Can YAĞMURDUR
Son Yazıları Prof.Dr. Mahmut Can Yağmurdur (tüm yazıları)
- DÜŞÜNCE GELENEĞİ - Ağustos 14, 2023
- M.C. Yağmurdur - Temmuz 10, 2023
- YENİ YÜZYIL - Haziran 7, 2023