Meriç Kurt

Okuyucularımıza kendinizden, sanatsal süreçlerinizden bahseder misiniz?

1992 yılında Ankara’ da doğdum. Aslen Trabzonluyum. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nden 2017 yılında mezun oldum. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Seramik Programı’nda yüksek lisansımı tamamladım. Sanatsal ve akademik çalışmalarım ilk zamanlar hayvan hakları, hayvan refahı gibi konular üzerineyken, süreç içerisinde değişerek insanların birbirlerine, hayvanlara ve çevresine karşı duyduğu tahakküm arzusunun nedenleri, nasıl meydana geldiği sorusunu deşifre etmek üzerine oldu. Bu bağlamda; “İnsan-Hayvan İkiliğinde Tahakküm İlişkisi ve Sanattaki Görünürlüğü” adlı yüksek lisans tezi yazdım. Çeşitli ulusal ve uluslararası sergilerde yer aldım ve çalışmalarımı sürdürmekteyim.

Sanatsal üslubunuz ve tekniğiniz hakkında bilgi verir misiniz?

Temel olarak, insanların hayvanlar üzerindeki sömürüsünü ve bu sömürünün toplum içerisinde normalleştirilmesini eleştiren, sorgulayan çalışmalar yapıyorum. Bunu yaparken çok iyi bir araç olarak gördüğüm satranç, tavla gibi dinamiklerden faydalanıyorum. Kullandığım malzeme ağırlıklı olarak seramik olsa da stop-motion video, resim, cam veya karışık malzemelerden de çalışmalar yapıyorum. Yani aktarmak istediğim meseleye hangi malzeme ve teknik hizmet ediyorsa ona yöneliyorum. Kısacası sadece seramik değil, disiplinler arası çalıştığımı söyleyebilirim.

Gerçeklik kavramının sanat anlayışınızdaki yeri nedir?

Gerçeklik çok geniş bir kavram. Ancak sanatsal ve kuramsal çalışmalarım üzerinden değerlendirecek olursam, yani tahakküm arzusunun, özellikle insanın hayvanlara karşı yürüttüğü tahakküm arzusunun altında yatan temel meselelerin doğrudan gerçekliği yansıttığını düşünüyorum. Sanatsal çalışmalarımda da bu gerçekliği; iktidar, tahakküm ilişkilerini içerisinde barındıran “satranç”, “tavla” gibi oyunlardan faydalanarak ifade ediyorum.

Sanatçı ve eserleri arasında bir bağ mevcuttur. Bu bağlamda sizin için en önemli eserinizin kendi gözünüzden yorumunu bizimle paylaşır mısınız?

Çalışmalarımın hepsinin önemi ayrı benim için. O yüzden net bir çalışma söylemek oldukça güç. Ancak, tahakküm kavramını ve süreçlerini işlediğim çalışmalar içerisinde “Mat” isimli çalışmamın bir sonucu ifade etmesiyle farklı bir önem arz ettiğini söyleyebilirim.

“Mat” isimli seramik çalışmam fildişlerinin etkisiyle çatlamış ve kırılmış bir satranç zemini izlenimi oluşturmaktadır. Düz, düzenli ve planlanmış bir izlenimde şekillendirilmiş olması gereken bir satranç zemininin fildişlerinin istilası ile amorf bir zemine dönüşmesi söz konusu. Ancak fildişleri bir yandan zemine baskı uygularken, diğer yandan da üzerlerindeki baskıdan da kurtulmak, özgür kalmak için mücadele durumundadırlar. Çalışmamda satranç zemini, üzerinde yaşadığımız dünyayı temsil ederken, fildişleri ise hayvanları temsil etmektedir. Ancak filin kendisini kullanmak yerine fildişlerini kullanmış olmam önemli bir nokta. Çünkü fildişi maddi kazanç elde etme amacıyla öldürülen fillerin bir parçası. Her fildişi öldürülen fillerin ve bunun üzerinden hayvanların bir betimlemesi. Dolayısıyla, fil dişleri aslında fillerin yokluğunu, yani öldürülmüş olmalarını da gösteriyor. Onların öldürülmüş olması satranç zeminini yok ediyor, yani hayvanların öldürülmesi yaşadığımız dünyayı yok ediyor.

Kısacası bu çalışmamda; fildişleri, çatlak ve kırık zemin ilişkisi ile satranç taşlarının yokluğu üzerinden, tahakküm arzusu ile hareket etmenin aslında tüm dünya üzerinde yıkıcı bir eylem olduğunu ve bu eylemin karşılığında yine yıkıcı bir dönüş getireceğini göstermek istedim.

Eserlerinizde natüralist bir etki göze çarpıyor. Sanat ve doğa ilişkisinin eserlerinizdeki yeri nedir?

Birçok çalışmamda natüralist etkinin görülebildiği doğru. Genel anlamda insan-hayvan ilişkilerini sorguluyorum ve bu noktada doğa kendiliğinden çalışmalarıma dahil oluyor. Yani çalışmalarımda natüralist bir etki bırakma gibi bir gayretim yok, edindiğim konu bu etkiye sebep oluyor.

Bu konu ile ilgili akademik ve sanatsal çalışmalarımda, kişinin tahakküm ilişkileri kurmak yerine doğada diğer canlılarla ve birbirleriyle birlikte, simbiyotik yaşayabilme yapısını oluşturma imkanına sahip olduğunu ve aksi durumda tahakküm ilişkisi kuran kişinin aslında kendini de tahakküm altına aldığını ifade ediyorum. Çünkü kişi kendi yaşadığı dünyaya zarar vererek kendi sonunu getiriyor aslında.

Şunu da belirtmek isterim ki ağırlıklı olarak insan-hayvan ilişkisi üzerine çalışsam da bambaşka konular ile ilgili de çalışmalar yapmaktayım. Kendimi tek bir konu üzerinde kısıtlamıyorum.

Meriç Kurt | instagram

Nazlı Işık | instagram   |   web site

The following two tabs change content below.
1992 Ankara doğumlu Nazlı Işık" Yeni Nesil Sanat" topluluğu sanatçılarındandır. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği bölümünden 2014 yılında mezun olan Nazlı Işık, 2018 yılında İstanbul Arel Üniversitesi Grafik Tasarımı bölümünde yüksek lisansını tamamlamıştır. Yurt içi, yurt dışında karma sergi ve fuarlarda yer alan sanatçı, eser çalışmalarına Ankara’ da atölyesinde devam etmektedir. Nevart Sanat ve Tasarım Akademisi’ nde eğitim koordinatörlüğünün yanı sıra Geleneksel Kuyumculuk Yöntemleri üzerine Ahumay Sanatevi’ nde eğitimi sonrasında çalışmalarına devam etmektedir.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.