Pınar Kanber Söyleşi Haberi

Pınar Kanber resimleri büyülü bir zaman yolculuğu vadediyor size. Geçmiş bilinçaltına birikmiş izlenimler ile şimdikinin birleşimi olan bir dünyayı pencere açmak çabası içinde olan sanatçı İpek Yollarının üzerindeki Selçuklu Kervansaraylarını masalsı bir dille işliyor tualine.

Evet bu haftaki konuğumuz Pınar Kanber;

Pınar Kanber kimdir bugüne kadar neler yaptınız?

2004 yılında Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldum ve aynı üniversite de Sosyal Bilimler Fakültesinde Resim Bölümünde yüksek lisansımı tamamladım.  Uluslararası projelerde ve sergilerde yer aldım. 2003 yılından itibaren kendi atölyem de yetişkinlere ve çocuklara sanat eğitimleri verdim. Kurumlarda ve STK’lar da sanat danışmanlıkları yaptım. Kocaeli’nde Avrupa Birliği Projelerini koordine ettim. Kocaeli’nde yerel gazetede sanat köşe yazarlığı yaptım. Vehbi Koç Vakfı’nda Sanat Yönetmenliği yaparken yüzlerce sanat, kültür ve sosyal sorumluluk projesini hayata geçirdim. İşitme Engelliler ile tiyatro kulübü kurdum ve genel koordinatörlüğünü yaptım. Başta Kervansaraylar olmak üzere birçok konuda araştırmalarım ve yazılarım var. Bu yazılardan kitap oluşturma aşamasındayım. 2017 -2018 yıllarında Milliyet Sanat Dergisinde sanat yazıları yazdım. Halen Erenköy de ki kendi atölyemde sanat çalışmalarına yurt içi ve yurtdışı projelerine devam etmekteyim.

Sizi bu noktaya taşıyan kırılma noktası ne oldu?

Gençlik yıllarımda birçok kişi yetenekli olduğumu söylemişti ama liseden mezun olduktan sonra gittiğim Paris gezisinde yetenekli olduğuma inandım. Orada Auguste Rodin müzesinde yazılı broşürler üzerine çizdiğim Düşünen Adam heykelini tonlarken yanıma gelen Pariste Güzel Sanatlar Fakültesinde ki bir Profesör yaptığım resmi çok beğendi ve orada okumam için davette bulundu. Onun üzerine İstanbul’a döner dönmez Güzel Sanatların sınavına girmek için çalışmalara başladım.

Resim yapmak sizin için neyi ifade ediyor?

Sanat sadece mutlu etme aracı değildir aynı zamanda gerçeklerle yüzleşme, düşündürme, sorgulama aracıdır. Her zaman söylemek istediğim söz ve anlatımcı olgu, üretim süresince itici güç olmuştur. Yüreğime dokunanları tuvallere aktarıyorum. Bazen delirmemek için resim yapıyorum. Günümün birçok bölümünde kafamda resimler yapıyorum, kompozisyonlar kurup renkleri düşünüyorum. Gün içerisinde onları kağıda veya tuvale aktarmaya vaktim olmazsa mutsuz oluyorum.

Resimlerinizin kaynağı nedir?

Ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Resimlerimin kaynağı her zaman yaşam ve yaşamın sürekliliği içindeki zaman kavramları olmuştur. Geçmiş bilinçaltına birikmiş izlenimler ile şimdikinin birleşimi olan bir dünyayı yansıtmak isterim. 2005 yılında İpek Yollarının üzerindeki Selçuklu Kervansarayları üzerinde tarihsel ve kültürel bir araştırma içerisine girdim, kilometrelerce gidilen yollar, görülen ve araştırılan 120 kervansaray sonucunda oluşan duygu yoğunluğu ile çalışmalarıma başladım. Hala da hastalık boyutunda araştırmalarım ve kervansaraylar serim devam ediyor. Pandemi sürecinde yaptığım kervansaraylara atlar da eklendi. Yıllardır iyi bir binici olduğum için atlara ayrıca ilgim var.

Kervansaraylara olan ilginiz nasıl başladı?

Çocukluğumda izlediğim İpek Yolu belgeselleri ve filmler sebebiyle 2005 yılında İpek Yolu üzerinde ki Kervansarayları araştırmaya başladım. Onların fotoğraflarını çekiyorum, çiziyorum, resimlerini yapıyorum. Ayrıca onların hikayelerini yerel halktan dinleyerek yazıyorum.

Gezilerim ve araştırmalarım sırasında tarihi mirasımız olan kervansaraylarımızın yok olmaya mahkum olması, taşlarının kullanılmak için yıkılmaları, ortalarından yolların geçmesi ve bir çoğunun tamamen tahrip edilmesi ve yerlerinin bile bilinmemesi beni çok etkiledi.  Yüreğimdeki bütün devinimler, duygular ve dışavurumlar ile onları resmetmeye başladım. Resmi araç olarak kullanarak geçmişi vurgulamak ve Kervansarayların varlığına farkındalık yaratmak istedim.

Eserlerinizde kullanacağınız malzeme ve teknikle neye göre şekilleniyor?

Resimlerimde her türlü malzeme ve tekniği bir arada kullanıyorum. Üst üste uyguladığım tekniklerle biçimsel yaratmayı sürdürerek ve nesneleri başkalaştırarak dönüştürerek farklı formlar yaratıyorum. Her türlü etki ve oluşlar, dökme, akıtma, püskürtme, yer yer silme, kazıma vb. etkilerden faydalanıyorum.

Çalışırken nasıl bir ortam istersiniz, yaratım süreciniz nasıl oluyor?

Her sanatçı gibi atölyem en rahat olduğum ortam. Kahve ve müzik eşliğinde zamanı ve saati unutuyorum. Bazen dinlediğim müzikte resimlerimi ve renklerimi etkiliyor. Mesela mavi başladığım bir resim “Yasmin Levy Adio Kerida” sonrasında kırmızıya dönebiliyor.

İlham gelmesini bekleyen sanatçılardan değilimdir. Sabah erken kalkar kahvemi alıp hemen resmimin başına otururum. Eskizlerim ve yapacaklarım her zaman kafamda hazırdır. Çalıştıkça odaklandıkça daha çok üretildiğine inanıyorum. Bazen 20 saat hiç durmadan resim yaptığım oluyor. Özellikle sergi dönemlerinde atölyede yaşıyorum diyebilirim.

Sizin etkilendiğiniz sanatçılar kimler?

Gustav Klimt’in kadınlar serisindeki renkler ve renk dengeleri, Dali’nin resimlerinde ki  simgesel anlatım  nesneleri kurgulama şekli,  Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ise halk sanatının zenginliğini çağdaş teknikle yaşatması…

Resim öğrenilecek bir şey midir yoksa yetenek mi gerekir?

Resim öğretilebilir hatta kişilere zaman ve fırsat verilirse sanat eseri bile üretebilirler ama sanatçı olamazlar.  Yetenek var ise sanatçı olunur.

Sanatın her dalı gerçekten ruhu doyurur insana iyi gelir. Özellikle günümüzün kaotik yaşam tarzlarında metropollerde hapsolmuş insanların sanata daha çok ihtiyacı var.

Resim sanatına ilgi duyan kişi müze, sergi gezsin, sanatçıları araştırsın. Bir konuya yoğunlaşsın ve bu konuda arşiv oluştursun. Günümüzde internet üzerinden birçok müzeyi 360 derece açı ile izleyebiliyor bilgiye ulaşabiliyoruz. Arkasından yapmak istediği konu hakkında profesyonel bir eğitim alsın. Temel sanat eğitimi ve alacağı teknik bilgilerle resim yapabilir.

Yurt dışında da sergilerde yer alıyorsunuz. Yurt dışı ile Türkiye’yi karşılaştırdığınızda sanatın ve sanatçının konumunu, insanların sanata bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa’da sanat eğitimi ana sınıflarında verilmeye başladığı için her meslekten kişi sanat tarihi ve sanatçılar hakkında bilgiye sahip. Hafta sonları bizde olduğu gibi AVM’ler yerine tiyatro, sinema, müze ve galerileri geziyorlar. Türkiye’de ki resim tarihi nerede ise 1950 yıllarından sonra konuşulur olmuş. Ben İstanbul’da okumama rağmen resim eğitimini ancak lise de alabildim. O dönemde de resim veya müzik dersini seçmem gerekiyordu. Hem resmi hem de müziği seçme lüksümüz yoktu. Sınav dönemlerinde de bu derslerde test çözerdik.  O yüzden günlük konuşmalarda ressamım dediğimde ben bir çöp adam bile çizemiyorum diyen bir nesil var. Ama ben gençlerden ümitliyim onlar daha sorgulayıcı, araştırmacı ve bu sebeple yaratıcılar.

Bundan sonraki hedefleriniz neler, neler yapmak istiyorsunuz?

Yaşadığım coğrafyadan çok besleniyorum yüreğimde hala kervansaraylar var. Onlara farkındalık yaratmaya devam etmek Tabi bu arada daha çok kitap okumak, daha çok yazmak, çizmek, resim yapmak. 90 yaşlarda ellerim titrerken bile renklerimle kervansarayların sesi olabilmek.

Kırmızılar çığlıkları, turuncular  fısıltıları… Kervansaraylarımın sesini duyun diyebilmek.

 

 

The following two tabs change content below.
1987 Denizli Geleneksel Tiyatro Şenliği’nde Oktay Arayıcı’nın Rumuz Goncagül adlı oyunundaki  “Müfit Mürted” karakteriyle en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. 2013 yılında yazmaya başladı ,ilk şiir kitabım 2015 yılında “Akşamlık” adıyla, ikinci şiir kitabım 2016 yılında “Yol Hep İkiye Ayrılır” adıyla, üçüncü şiir kitabı 2019 yılında ‘’Havada Üç Beş Martı’’ adıyla Telgrafhane Yayınevi tarafından yayımlandı. 2017'de Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları öğrencileriyle hazırladığı "Bir Orman Şiir Fidanı" isimli kitabı yayımlandı. "Akşamlık" adlı oyunu Türkiye prömiyerini Trabzon'da yaptı ve birçok tiyatro festivaline katıldı. Oyun 2018 yılında Direklerarası Seyirci Ödülü’ne layık görüldü.

Son Yazıları Güven Baykan (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.