Sanat Eserlerinde İmzanın Önemi

SANAT ESERLERİNDE İMZANIN ÖNEMİ

“Sanatın bu kadar büyük sorunları arasında küçücük bir imzanın ne önemi olabilir?” diyenler de çıkabilir.

Sanatın “Bütün-Detay” ilişkisinin sadece bütünden detaya doğru tek yönlü değil, bütünden detaya ve detaydan bütüne doğru çok yönlü karşılıklı eylem olduğu ve sanatta detayın önemi ıskalanırsa sanatta bütünlüğün mükemmelliğe ulaşmak söz konusu olamaz.

Sanat eserinde imza konusuna geçmeden önce genel olarak imza konusunu ele almak ve bir imzada bulunması gereken temel unsurlara değinmek gerekir.  İmzanın temel unsurları bilinmeden sanat eserindeki imzanın olması gereken niteliği ve bu özelliklerinden hareketle sanat eserinde imza kullanımını anlatabilmek mümkün değildir. İmzanın en yalın tanımı kişisel bir semboldür.

Bu kişiselliğin özelliği dışarıya karşı öznel bir bildirim içermesidir!

Resmi makamlar veya üçüncü kişilerle yapılan işlemlerin kayıt altına alınması için bir beyan ve bu beyanın da bir belgeye dayanması esastır. Konunun önemine göre sözlü beyanlar da o beyanın size ait olduğunun  kanıtı için tarafınızca  bu veya başka bir belgede imzalanması  gerekir. Örneğin; mahkeme beyanı ve şahitlikleri vb. “Söz uçar yazı kalır”, “İnsandır beşer bazen şaşar.” gibi atasözleri belge düzeninin önemine vurgu yapmaktadır.

Kişinin  reşit olması ile birlikte “Bu hayatta artık ben de kendi başıma irade beyan edebilirim.”  şeklinde ilan edebileceği  andan itibaren  imza o kişi için bir  ihtiyaç olarak ortaya çıkar.  Reşit olmayanın imza yetkisi olmadığı gibi, o imzanın da yasal bir sonucu yoktur. İmzanın bireyselliği  hukuki sonuçların da bireyselliğini yaratır.  Başka bir deyimle o imzanın dünyada tek,  biricik ve taklit edilemez olması  nedeniyle  sonuçları da  o biricik ve tek kişiyi bağlar. İmzanın  bir kişi tarafından ilk atıldığı ve kullanıma başladığı ilk günden başlayarak değişmez,  imzanın sabit özellikte  ve tüm imzalar için geçerli genel kuralların olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Kişinin imzaya ihtiyaç duyduğu reşit yaşa geçiş dönemiyle birlikte yaşlılığa kadar imzası; zamanla değişerek ve gelişerek bu süreç içinde detay ve kaligrafik yapıdaki bütünlüğünü sağlanmaktadır. İlerleyen yaş sonucu gerek el meleke ve  gerekse yaşın getirdiği ruhsal  yorgunluk zamanla imzaya da yansır.

Ülkemizde imzanın nasıl olacağı konusunda kesin kısıtlayıcı kurallar olmamakla birlikte, yapılacak herhangi bir incelemede o imza sahibinin önceki ve sonraki imzalarıyla karakteristik olarak uyum içinde olması, başka deyimle aynı imza olması gerekir. İmzanın gelecekte sorun yaratmaması için zaman zaman noterlerde imza beyanı verilmesinde veya noterlerde yapılan işlemlerin suretlerinin saklanmasında yarar vardır.

İyi bir imzada; ad ve soyadın birlikte ve/veya birinin baş harfi diğerinin tamamı  olmak üzere el yazısı varyasyonlarıyla yaratılmış bir temel yapı olması aranır.

“V.uzun, Vecdi Uzun, Vecdi, V.U.” gibi ! Bu temel yapı üzerinde çerçeveleyici, üzeri veya altı çizili ve noktalarla  kaligrafik vurgulama varyasyonları yapılabilir. İmza sahibinin eğitimi, iş hayatındaki  görev pozisyonu, iş tecrübesi ve sosyal statüsü  imzanın estetiğini  doğrudan etkiler. Bu konuda TCMB tarafından tedavüle çıkaran banknotların üzerindeki yetkili imzalarına ve tarih sahnesindeki önemli devlet adamlarının imzalarına bakmakta yarar vardır.

“Buraya kadar bilgilendirme resmi evraktaki imzalarda olması gereken unsurlarla sanat eserinde bulunan özellikle ressamların çalışmaları üzerine attığı imzalar hakkında ne bağlantı var?” sorusunu duyar gibiyim. Amacımız grafoloji ile resimler üzerinden imza  ve imza sahibinin karakter analizini yapmak değil, resim-imza birlikteliğinin önemine vurgu yapmaktır.  Resim üzerindeki imza resmi belge üzerindeki gibi yasal sonuçlar doğurmasa da; “Bu resmi ben yaptım, bana ait!”  türünden bir aidiyet  beyanı ortaya koyar.

İmza; kendisi gibi öznel bir çalışmanın ürünü olan bir resim üzerinde bulunuyorsa, bu aşamadan sonra imza   sadece sıradan  bir yazı, işaret, sembol veya belirteç özelliğinde değil, tam tersi  varlığıyla o çalışmayla  uyum içinde olması gereken, duruma göre resim içindeki dengeyi bozmayan, resmin önüne geçmeyen ve resimle bütünleşmiş  kimlik yansıtacak özellikte  olmalıdır.

Resmin ön yüzüne uygulanmış her şey gibi imza da sanatçının kendisidir. Bir resmin kendisi doğrudan o sanatçının imzası, imza ise sanatçının bir çeşit parmak izidir. Resimde imza bulunması alıcı-izleyicinin bakar bakmaz resim üzerinde sanatçı ile ilgili  yazılı bir şey görme talebini yerine getirmek amacıyla zamanla bir gelenek haline  gelmiştir. Resmin kendisi yanında resmin ön yüzündeki imzası da ressamın  resmine yaklaşımının ve  ressamın profesyonelliğinin kanıtıdır. İmza ve resim;  sanatçının kişilik, bilgi ve tecrübe birikimi ve iddiasının  tuvale yansımasıdır. İmza ve resim arasındaki uyumsuzluk bu ikiliden birisinin  “olmamışlık”  ve sanatçının da bu dengeyi kuramayışının işaretidir.

Resmin kendisi gibi imza da bir “iddia” içermelidir.

Sanatçıların bir çoğunda, eserlerindeki olgunlaşmayı imzalarında da izleyebiliriz. Resimle bütünleşmeyen, acemice atılan ve belli bir estetiği olmayan imzalar resmi bozar. Resimde imzanın önemine inanan ressamlar imza konusunda özel çalışmalar yaparak imzalarıyla da bir marka yaratmaktadır.

Resmin üzerinde veya arkasında imza, ad veya ressamını belirten bir işaret yoksa ne olur? Özellikle son dönemde bu belirtici imza veya işaretlerin olmaması alıcı cephesinde ciddi soru işareti ve şüphe yaratmaktadır. Alıcıya ulaşmak isteyen hiçbir ressam imzasız resimleri tercih etmez. Resmin orijinalliğinin bir kısmı da imza üzerinde yapılan incelemelerle sağlanır.

Resim tamamlandıktan sonra çalışmanın son halini vurgulamak ve ortaya konan bu çalışmanın kimin tarafından yapılmasını bilgilendirmek için resmin ön veya arka yüzeyine imza atılır. İmza resmin ön yüzünde olacaksa ilk bakışta resmin yerine dikkatini imzaya çekecek ebatta, yerde, yazı stilinde ve renkte olmamalıdır. Kısacası var olmalı, ama resmin önüne geçmemeli ve resimden rol çalmamalıdır. Resimle bütünleşen okunaklı imzalar;  resmin sağında veya solunda alt köşeler olmak kaydıyla  ne fazla büyük, ne fazla küçük olmalıdır. Resim gibi imzada kullanılan  yazının da estetiği olmalıdır. Tarihin yıl olarak belirtilmesi yeterlidir. Gerekirse eserin arkasına eserin sahibinin yasal ismi, eserin adı ve tarihi  detaylı yazılabilir.  İmzanın resmin ön yüzüne atılması zorunluluk olmayıp, gerektiği durumlarda resmin arka yüzüne kalıcı şekilde atılabilir veya sadece ressamın adı yazılabilir. Son dönemde az renkli ve büyük ebatlı resimlerde imza ve resim bilgisi (ressam adı ve yapım tarihi) resmin arkasındaki zemine boya veya sabit kalemle yazılmaktadır. Böylece imzanın resmin ön yüzey bütünlüğündeki dengeyi bozması önlenmeye çalışılmaktadır. Tercih edilen imzanın resmin ön yüzünde olması ve “Resim- Ressam” bütünlüğünü izleyici zihninde  çok hızlı sağlanmasıdır. Resim ve ressamı  birlikte değerlendirilmezse o değerlendirme  eksik kalacağı için resimdeki tarih ressamın dönemselliğinin değerlendirilmesine  yardımcı olur.

İmzanın karakteristiği ve yazı tarzındaki hatalar  resmin yarattığı olumlu hissi aşağıya çekebilir. Bu nedenle ressamlar imza aşamasında özel uçlu fırça veya kalem kullanır ve imza için özel zaman ayırırlar. 2000  sonrası eğitim hayatımızdan el yazısı çıkarıldığı için gençlerin imza konusundaki eksikliklerini gidermek için  kaligrafinin ana hatlarına sahip olacak  temel eğitimi alması gerekir. Bunun yapılmaması halinde resmin ön yüzene atılmış oran- orantısı, harf karakteri  hatalı ve stil kullanımı   estetikten uzak bir imza resmin estetik yapısına zarar verir.

İmzanın tarzı ile resmin uyum içinde olması gerekir. Post modern bir resme padişah tuğrasını andıran kaligrafik yazıyla imza atılması resmin ön yüzündeki uyuma zarara vermesi dışında; o resme imza atanın sanat ve estetik konusunda ciddi sorununun olduğu düşüncesini yaratır. Resim üzerindeki imza sanatçının büyükelçisi niteliğindedir.  Büyükelçi kendi şahsı ile birlikte ait olduğu ülkeyi temsil ediyorsa, resim üzerindeki imza da bu görevi yapar.  Resim de kendini  temsil  eden imzanın ihtiyaç duyduğu  gücü ona teslim etmelidir.

Katıldığım bir sanat müzayedesinde  çok meşhur  bir ressamın A4 ebatlında   beyaz kağıda  abartılı paspartulu ve varaklı çerçeveli  imzası satışa  sunulmuş ve ciddi rekabet yaratmıştı.

Geçtiğimiz günlerde de bir fuara katılmış sanatçıların toplu olarak imzaladığı beyaz tuval açık artırmada satılmıştı.  Bu iki satış konusu olanlar kesinlikle sanat eseri satışı değil, sadece  ileride antika olması muhtemel anı malzemelerinin satışıdır.  Hiçbir imza  tamamen ve kısmen hiçbir şekilde  bir sanat çalışmasının yerini alamaz.

Hat sanatında  da imza çok önemli olup,  hattatlar imza konusunda özel eğitim alırlar ve saydığım özellikler bu sanatta da  çok önemsenir.

Netice olarak; bazı kişiler için sanat eserinde imza  gereksiz veya abartılmış bir konu olarak görülebilir.  Resmin ön yüzeyi sanatçının yansıması olup, burada bir imza varsa imza ve resmin uyumu aranmalıdır. Sanatta bütün ve detay birlikte çalışır. Detayı önemsemeyip ıskalayan bütünü yakalayamaz.

 

 

The following two tabs change content below.

Vecdi Uzun

1959 Mersin doğumludur. İşletme ve Felsefe Lisans mezunu olup, Sanat Tarihi Lisans ve Yüksek Lisans eğitimine devam etmektedir. İş hayatını başlangıçta banka ve finans sektöründe üst düzey yönetici ve daha sonra bir dış ticaret şirketinde ortak olarak sürdürmüştür. Yayınlanmış bazı sanatçı biyografileri kitapları bulunmaktadır. Şu an düzenli olarak çeşitli gazete ve dergilerde başta “Genç Ressamlar” olmak üzere plastik sanatçıları tanıtıcı yazılar, inceleme yazıları ve sanat yazıları yayınlamaktadır.

Son Yazıları Vecdi Uzun (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.