Beylerbeyi Sarayı’nın ‘konuşan’ heykelleri

Beylerbeyi’nin en güzel köşesinde, boğazın serin sularına karşı, muhteşem mimarisi ve heykelleriyle donatılmış zarif peyzajı ile saray bahçesinde, bir sanat müzesinin içinde bulunmak ayrı bir keyiftir. Beylerbeyi Sarayı’nın her köşesi ayrı bir sanat şaheseridir. Saray binasını birden fazla gezdiğimizi bilirim. Özellikle sarayın dışarıya açılan kapısında durup, bir de bulunduğumuz yerden boğazı seyretmenin ayrıcalığı bir başkadır. Çünkü o anlarda size eşlik eden iki muhafız vardır hemen yamacınızda! Onlar ki mermer basamaklardan aşağıya adım atarken, her iki yanınızda tüm ihtişamı, heybeti ve vakur duruşları ile taştan olduğunu düşünemeyeceğiniz kadar gerçek bir çift aslandır ki heykel demeye bin şahit ister! işte o anlarda gözlerimi o ‘aslan parçalarından’ ayıramam!..

Beylerbeyi Sarayı, Mermer Köşkü önünde, sarayın Selamlık girişinin iki yanında
mermerden yapılmış  “Dinlenen Aslan” heykelleri durmaktadır.

Ne ihtişamlı heykeller!. Her biri adeta birer güç timsali!. Kim bilir Sultan Abdülaziz böylesine görkemli heykellerin arasında konuklarını ağırlarken neler hissetti!

Tabi ki ben öncelikle gördüğüm eserlerin sanatsal boyutuna bakıyorum elbette! bir sanatçının elinde bu denli gerçekçi yontuluşa alkış tutuyorum sadece. Taşa hayat veren ustalar, boğazın en güzel köşesinde konumlanmış olan sarayı, sanatın estetik ve görsel algılarımızı zenginleştiren yönü ile çok daha çekici hale dönüştürmüşler.

Farklı formlarda ve kompozisyonlarda yapılmış olan bu heykellerin, yontucularını merak ediyoruz doğal olarak. Saray bahçesi; geyikler, ceylanlar, aslan heykelleri ile donatılmış ve belli ki tüm bunlar usta sanatçıların eserleri.

‘Yavrularını Toplayan Dişi Aslan’ Hippolythe Heizler 
(Lionne Rassembla Tses Lionceaux)
Bronz heykel Beylerbeyi Sarayı Mermer Köşk önünde bulunuyor.

Bizler de bu ustalık işi heykellerin kimin tarafından yapılmış olduğunu öğrenmek istiyoruz ama heykellerin yanında ne yazık ki hiçbir ibareye rastlanmıyor. Sadece bir heykelin kaidesinde (üstteki heykelde) heykeltıraşın adını ve imzasını görüyoruz.

Merakım beni araştırmaya sevk ediyor. Biraz araştırınca da Beylerbeyi Sarayı’ndaki heykellerle ilgili önemli bilgilere sahip oluyorum. Beylerbeyi SarayıSultan Abdülaziz (1861-1876) tarafından yapılıyor ve yazlık saray olarak kullanılıyor.

‘Sahil Sarayı’ kavramının seçkin örneklerinden biri olan Beylerbeyi Sarayı, muhteşem peyzajı ve boğaza nazır konumu ile oldukça önemli bir yapıdır. İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında Üsküdar ilçesinde bulunan Beylerbeyi Sarayı, oldukça geniş bir bahçe içindedir. Ve genellikle göz ardı edilen Beylerbeyi Sarayı bahçesinin bir de Sarayın arka tarafında yer alan set bahçeleri ve setlerin arkasında uzanan koruluğu da bulunmaktadır.

Batı tarzında ve yabancı bahçıvanların düzenlemesiyle tasarlanan Beylerbeyi Sarayı bahçelerinde çeşitli kuş türleri, ceylan, aslan ve kaplanın da olduğu 381 çeşit hayvan beslediği tespit edilmiş. Sarayın bir de o halini gözümde canlandırmaya çalışıyorum! Cennet bu olsa gerek!..

Deniz KöşkleriMermer (Serdâb) Köşkü, Beylerbeyi Sarayı’nın dördüncü set bahçesi üzerinde bulunan Sarı Köşk ve Mermer Köşk’ün biraz ilerisinde Saray bahçesinin son seddi üzerinde yer alan Mermer Köşk’ü ile Beylerbeyi Sarayı, coğrafyaya hakim konumuyla birlikte bir sanat müzesine dönüşür.

Avrupa’yı ziyaret eden ilk padişah olan Sultan Abdülaziz, dönüşünde kendi büstünü yaptırmış ve saray süslemesi için 24 heykel siparişi vermiş. Bu heykeller şimdi İstanbul’un dört bir yanında, farklı saraylarda ve ortamlarda bulundukları mekânlara apayrı bir anlam katmaktadırlar.

***

Beylerbeyi Sarayı Harem girişinde yer almaktadır. Seride “Pınarda Pusu Kurmuş Aslanlar”, “Kayalıkta Pusu Kurmuş Aslanlar” ve “Dinlenen Aslan” heykelleri 1900’lerde Beylerbeyi Sarayı I. set bahçesindeki havuz çevresine yerleştirilmiştir.

***

Bugüne kadar, Osmanlı’da saraya heykel girip girmediği hep tartışılmıştır. Padişahlar heykel sanatı için ne düşünmüştür? Dekorasyon amaçlı da olsa Saraylara heykel konulmuş mudur? 18. yüzyılın sonlarına dek tarihçiler saraya heykel getiren bir padişahtan söz etmez. Devlet erkânı içinde de kesin olmamakla birlikte bir tek Pargalı İbrahim (vezir-i azam) Paşa’nın Mohaç seferi dönüşünde heykellerini getirttiğinden bahsedilir. Ancak 19. yüzyıldan sonra saraya heykel getirtilir. Üstelik o heykeller bugün hâlâ varlığını korumaktadır.

Sanat tarihçileri, 1871 yılını Türk heykel sanatı için önemli bir dönüm noktası olarak görmektedir. Osmanlı’da heykelin varlığı Sultan Abdülaziz’in Avrupa’ya gidiş tarihiyle başlıyor.  Sultan Abdülaziz Avrupa’ya gittiğinde hükümdarların saraylarında büstleri olduğunu görüyor ve yurda döner dönmez dönemin en ünlü heykeltıraşı C.F. Fuller’i, büstünü yaptırmak için İstanbul’a davet ediyor. Sonrasında ise Fuller geliyor, Sultan Abdülaziz Han’ın at üstünde, saltanat koşumlarıyla donatılmış büstünü yapıyor. Bunun üzerine Abdülaziz, Avrupa’ya ilk giden padişah olmanın yanında, büstünü yaptıran ilk padişah olarak da geçiyor.

Sultan Abdülaziz, sadece büstünü yaptırmakla kalmıyor, Rouillard‘a Beylerbeyi Sarayı için; 12 bronz, 10 mermer heykel,  8 tane bronz vazo ve 2 tane mermer firiz olmak üzere toplam 24 adet heykel yaptırıyor.

‘Yavrusunu Emziren Geyik’

Böylece bu heykeller, Osmanlı Sarayı’na girmiş ve sarayda kabul görmüş ilk heykeller oluyor. Hatta Kadıköy’deki boğa heykeli de bu heykellerden biridir.

Heykelin kabul görmediği Osmanlı’da Sultan Abdülaziz’in verdiği bu siparişler, heykel tarihimiz açısından bir ilktir. Sultan Abdülaziz’in av merakı ve vahşi hayvanlara duyduğu hayranlık meşhurdur. Padişahın bu dekoratif heykel siparişini biraz da bu merakıyla açıklanabilir.

“Dinleyen Geyik heykeli”
Beylerbeyi Sarayı Harem bahçesinde bulunan heykel
“P.Rouillard Dirt­Heizler Sculpt” imzalarını taşımaktadır.

Sipariş edilen bu heykeller,  Sultan Abdülaziz’in isteğiyle Paris’te yaşayan ve eserleri Louvre Müzesi’nde de sergilenen ünlü Fransız heykeltraş; Pierre Louis Rouillard tarafından yönetilen bir grup sanatçı tarafından gerçekleştiriliyor ve eserlerde onların imzaları da yer alıyor.

Bu heykeltraş grubun içerisinde kendisi ile birlikte; Isidore Bonheur’un yanısıra Louis Joseph Doumas, Hippolythe Heizler, Louis Joseph Leboeuf ve Paul Edouard Delabriere de vardır.

Pierre Louis Rouillard Fransız bir heykeltıraştır. Yaklaşık 200 parçadan oluşan eser kataloğundan 10’u insan figürlerine, geri kalan 190 parça ise hayvan figürlerine aittir. Çoğunlukla hayvan heykelleri yapan Pierre Louis Rouillard bu yüzden hayvan heykeltıraşı olmakla ünlüdür. Çünkü Rouillard’ın heykelden anladığı ve heykelde arzuladığı hayvan anotomisini bütün gerçekliği içinde taşa yansıtması ona bu haklı ünü kazandırmaktadır.

Rouillard, heykelleri 1864 tarihinde Thiebaut Dökümhanesi’nde yapıyor. Hammadde olarak da bronz ve mermeri tercih ediyor. Genel olarak da aslan, geyik, süt emziren geyik ve boğa gibi hayvanları tercih ediyor. Bu Osmanlı’nın gücü temsil etmek istemesiyle de ilişkilendiriliyor.

Peki bu heykeller şimdi nerede sergilenmektedir?
Abdülaziz Han’ın büstü Topkapı Sarayı Müzesi’ndedir.

‘Böğüren Boğa’, ‘Dinleyen Geyik’, ‘Umutsuz Durumdaki Geyik’, ‘Yavrusunu Emziren Geyik’, ‘Yavrularını Toplayan Dişi Aslan’, ‘Dinlenen Aslan Heykelleri’, ‘Top Tutan Aslan’, ‘Kayalıkta Pusu Kurmuş Aslanlar’, ‘Dişi Kaplan’, ‘Yürüyen Kaplan’, ‘Timsah Üstündeki Aslan’ kendi evlerindeler, yani Beylerbeyi Sarayı’nda. Geriye kalanlardan bir tanesi Yıldız, diğer 3 tanesi de Dolmabahçe Sarayı bahçesindedir. Bu arada ‘Şaha Kalkmış Özgürlük atı’ da vardır bu heykel ise Sabancı Müzesi’nin bahçesinde yer almaktadır.

Bir de yine Sultan Abdülaziz’in siparişiyle gelenlerden ve hepimizin bildiği Altıyol’ daki meşhur “dövüşen boğa heykeli” vardır ki, zavallı heykel ne çok göçebelik yaşamıştır! ‘Dövüşen Boğa Heykeli’, heykeltıraş  Houillav Dır Isıdore Bonhevr’nin eseridir.  (Paris 1864)

Heykel, 1865’te İstanbul’a getirilince ilk olarak Beylerbeyi Sarayı’nın bahçesine koyulur. Oradan Yıldız Sarayı’nın bahçesine, oradan da Bilezikçi Çiftliği’ne. Sonrasında Gazi Ahmet Muhtar Paşa köşkünün bahçesinde biraz kalır ve Mermer Köşk’ün bahçesine koyulur. Bir süre burada kaldıktan sonra kamusal alanda ilk görüldüğü yer olan Harbiye’deki Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin Taksim’e bakan cephesi önüne koyulur. Bir süre de burada kalır ve daha sonra Kadıköy Belediye Başkanlığı’nın önüne taşınır. Daha sonra heykel Belediye Başkanlık binasının yanı başındaki Etibank binasının önüne kaydırılır.  Ve en sonunda 1987’de şu an bulunduğu Kadıköy Altıyol’a taşınır. Ve nihayet göçebeliği son bulur. Heykelin kızgınlığı geçmiş midir bilinmez, ama biz artık boğa heykelinin yanından geçerken ona daha bir dikkatle bakalım ne dersiniz?

Osmanlılar’da ilk defa Sultan Abdülaziz’in girişimiyle saraylara giren heykel ve sanata bakış, ardından Cumhuriyet Türkiyesi’nde Güzel Sanatlara verilen önem ve geçen yıllardan sonra 21. Yüzyılda bugün, ülkemizde  sanat ve sanatçıya atfedilenler üzerinde düşünmeye ve dolayısıyla böylesine güzel sanat eserleri de yakından görüp incelemeye değer.

Tarih severler, fotoğraf tutkunları, görsel sanatlara ve İstanbul’a aşıklar… ve bilgiye, ışığa, renklere meraklılar! işte size adres; 19. yüzyılın en güzel mimari örneklerinden biri sayılan Beylerbeyi Sarayı.

Muhteşem manzarası, mimarisi ve ‘konuşan heykelleriyle’ sanat dolu nezih ortamda sizi bekler. İster elinizde kameralarla görüntü alın, ister kafe’de oturup boğaza karşı İstanbul’u doyasıya yaşayın… ama mutlaka konuşan heykellere kulak verin.

Esin Bozdemir

The following two tabs change content below.
Esin Bozdemir Balıkesir doğumluyum. Gurbetçi bir ailenin çocuğu olarak hayatımın kısa bir çocukluk dönemi Almanya’da, bir dönemi de eğitim amacıyla Londra’da geçti. Burada dil ve marketing eğitimi aldım. Profesyonel iş hayatım ise İstanbul’da çeşitli özel sektörlerin marketing, halkla ilişkiler ve yönetim kadrolarında çalıştım. Eğitim ve iş hayatıma bağlı olarak yurt dışı seyahatlerim beni farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden insanlarla tanıştırdı. Bu durum benim hayata bakışımı şekillendirdi. 2009 yılından itibaren ‘İzler ve Yansımalar’ adı altındaki bloğumda kültür-sanat, seyahat ve yaşama dair yazılar yazmaktayım. Bunun yanı sıra resim sanatında da çalışmalarımı aralıksız sürdürmekteyim. https://www.instagram.com/esin_bozdemir_art/ https://www.instagram.com/izlerveyansimalar/ https://www.esinbozdemir.art/
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.