KAVRAMSAL SANATTA MARCEL DUCHAMP ve JOSEPH KOSUTH ETKİLERİ

KAVRAMSAL SANATTA MARCEL DUCHAMP ve JOSEPH KOSUTH ETKİLERİ

Dr.Işıl Savaşer

Öğretim Üyesi & Sanat Eleştirmeni 

1960’lı yıllarda sanatta nesneyi betimlemek ten vazgeçip düşünceyi ön plana çıkaran yeni bir sanat görüşü ortaya çıkmıştır. Buna göre sanat eserinin maddi varlığı ve biçiminin yerini kavramsal düşünce almıştır. Kavramsal sanat, ilk kez 1960’ta Sol Le Witt tarafından bir akım olarak tanıtılmıştır. Kavramsal sanat sanatı kavramsal düzlemde çözümleyen, anlam ve amaç açısından sorgulayan, yeniden tanımlamayı amaçlayan felsefe ve mantık gibi zihinsel süreçlerle yakından ilişkili bir eylemdir. Kavramsal sanatın başlangıcı Marcel Duchamp’e dayanırken sürekliliği günümüze kadar uzanmaktadır.

Kavramsal sanatçılar akımın ilkelerini belirlerken İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupalı sanatçıların ortaya koyduğu soyut dışavurumculuk akımı ile ideolojik ve toplumsal içerikli eserlere karşı çıkmışlardır. Kavramsal sanat akılcıdır ve düşünceyi temel alır, amacı duyguyu temelden reddetmektir. Akımın ilgi alanı sadece gerçekliktir, gerçeğe  ulaşma yolunda sistemler geliştirilir ve varolan örneklerden yararlanılmamıştır.

Sanat olgusuna bakışı ile sanat eserinin işlevini değişime uğratan kavramsal sanat, kendinden önceki izlenimcilik, kübizm, dadacılık, pop sanat, fotogerçekçilik ve minimalizm sanat akımlarının görüşlerinden yaralanmıştır.

İzlenimcilik ve fotogerçekçilik akımları gerçeklik üzerine bir sorgulama girişimi kabul edilmiş ve kavramsal sanat da bu akımlardan etkilenmiştir. Kavramsal sanatın geleneksel sanata kökten karşı çıkışının temelinde ise dadacılar vardır. Sanatın gerçek yaşamdan kopukluğuna karşı çıkan dadacılar, sanatın toplumsal yaşamda ayrıcalıklı konumda olmaması gerektiğini ileri sürüp sanatın halkın arasına indirmişlerdir.

Bazı sanatsal üretimlerin 1966′ dan bu yana kavramsal sanat (Conceptual Art) adı altında sınıflandırıldığı görülmektedir. 1960’lı yıllar sonrasında sanat ortamında yaşanan en büyük dönüşüm, sanatın nesneye olan gereksiniminin tartışılmaya başlanmış olmasıdır.

Kavramsal sanatın ortaya çıkışı, sanatın yapısını kuramsal alanda araştırıp yeni bir tanımını yapmayı hedefleyen görüşlerle ilgili olmuştur. Düşüncenin ön plana geçtiği bir sanat pratiğinin etkileri yoğun biçimde hissedilmeye başlanmış, yapıt, maddi varlığı ve biçimi ile etkisini büyük ölçüde yitirmiştir. Önceleri “Düşünce Sanatı” “Enformasyon Sanatı” gibi isimlerle anılan bu yeni eğilimler, minimalist sanatçı Sol Le Witt’in kendi yapıtlarının kavramsallığını ifade etmek için 1967’de Artforum dergisinde yayınladığı kavramsal sanat üzerine paragraflar yazısından sonra, kavramsal sanat başlığı altında toplanmıştır. Kavramsalcılık, dönemin hemen hemen tüm alternatif ifade biçimlerini karşılayan bir terim haline gelmiştir.

Kavramsal sanat başlığı altında toplanan sanat anlayışları Land Art (arazi sanatı), Arte Povera, elektronik sanat başlığı altında yer alan lazer, holografik sanat, video, bilgisayar ve ışık sanatı olarak sayılmaktadır. Event, happening, body art gibi sanat anlayışları da kavramsal sanatın içine alınan şov ağırlıklı gösterilerdir.

Kavramsal sanat, düşünceyi temel almaktadır. Akıl ve mantığa önem vermektedir. Gerçekte kavramsal sanatın başlangıcı Marcel Duchamp’e dayanmaktadır.  Tekil nesneyi dışlayarak yerine düşünce yapısını koyan kavramsal sanatçılar, fotoğraflar, belgeler, taslaklar, haritalar, videolar gibi taşıyıcı araçlar kullanarak sanatın tanımını ve biçimini sorgulayan bir devrim başlatmışlardır. 1960’lı yıllarda sanat ortamına damgasını vuran kavramsal sanatın düşünsel temelleri Duchamp ile atılmıştır. Duchamp, 1910’larda hazır nesne olgusunu ortaya atmış ve özellikle 1917 yılında yaptığı “Çeşme” adlı yapıtı kavramsal sanat ile yeniden gündeme gelmiştir. Duchamp’ın “Çeşme” si bir dükkandan satın alınan seri üretim olan bir pisuvardır.

Marcel Duchamp, sanat kavramını özel bir şekilde üretilmiş nesne düşüncesinden uzaklaştırma, özel şekilde üretilmiş sanat eserinin yerine hazır nesneyi koyarak ona herhangi bir anlam yüklememiştir.

Duchamp, sanat kavramında özel şekilde üretilen sanat eserleri düşüncesini eleştirmiş ve sanat eserinin yerine hazır nesne (ready-made) koymuştur. Duchamp’ın hazır nesnesi, daha sonra yeni bir dil oluşturmuş, bu dil, dönemin sanat anlayışına da hakim olmuştur. Duchamp, pisuvarı R. Mutt olarak imzalamış ve ücretli katılımcı bir sergide sergilemiştir. Sanatçı, sıradan bir nesnenin sanat olarak nitelendirilmesindeki kriterleri sorgulamış, bununla beraber izleyici beklentisinin kurumların eleştiri mekanizmasının rolünü irdelemeye çalışmıştır. Duchamp’ın bu eylemi sanat olgusunu dönüştürmeye yönelik 20.Yüzyıl avangard ruhun bir simgesi haline gelmiştir. Duchamp, bir nesneyi ve eylemi sanat olarak sunarak yaratıcılık olgusunun anlayışını değiştirmiş, sanatın geleneksel anlamda beceriye ve yeteneğe bağlı olması gerektiği şeklindeki inancı değiştirmiştir. Bu bağlamda sanatsal beğeniyi şekillendiren etkenler yeniden sorgulanmış, düşünsel deneyim önem kazanmıştır. Duchamp’ın, 20. Yüzyılın biçimci modernist geleneğine karşı ‘avangart içinde avangart’ tavrı etkili olmuştur. 1960’lardan 1970’lere uzanan süreçte etkili olan minimalizmle belirgin ortak noktaları bulunan kavramsal sanat, minimalizmin mesafeli ve sistematik yaklaşımlarına bir içerik kazandırmıştır. Hızla yaygınlaşarak uluslararası arenada etkili olan kavramsal sanat, 1960 sonrasında gelişen tüm akımların önünü açmıştır. Sanatın ne olduğuna dair sorular ile, izleyiciyi kavramsal bir düşünce pratiğine ortak eden kavramsal sanat, sanatın işlevine dair yeni önermeler getirerek, yetenek yerine sınırsız yaratıcılık düşüncesini savunmuştur.

Kavramsal sanat çok çeşitli akımlar, oluşumlar, eylemler halinde günümüze kadar ulaşmış, günümüzde resim, heykel gibi geleneksel çeşitlerin de kavramsallaşmasında büyük rol oynamıştır. 1950’li yıllardan yapıtların sergilendiği bağlamı gözeten nesneden arındırılmış Duchamp sonrası kavramsal üretimlerden söz etmek mümkündür. Robert Rauschenberg, Willem De Kooning’in bir desenini alıp 40 adet silgi tüketerek silmiş, “Silinmiş de Kooning Deseni” (1953) olarak sergilemiş, yine Paris’teki Iris Clert Galerisi’ndeki bir sergiye “bu Telgraf, Iris Clert ‘in portresidir”‘ Ben öyle diyorsam öyledir’ mesajı göndererek katılmıştır. Fransız sanatçı Yves Klein’in başlığı elle tutulur hale getirmek amacıyla Iris Clert galerisinde, boş galeride kendisini sergilemiştir. 1960 yılında sanatçı Arman, aynı galeriyi atıklarla doldurmuştur. Tüm bu sergilenen yapıtlar kavramsalcı bir eğilim çerçevesinde ele alınmışlardır. Bu tür yapıtlarda sanatçının tepkisel tavrı, yapıtın içeriği olarak özellik kazanmış sanat yapıtını üslubu, değeri yerle bir edilmiştir. Duchamp’ın öngördüğü düşünce olarak sanat anlayışını salt kavram düzeyinde algıya yönelik bir sanatsal yaklaşım olarak benimseyen kavramsal sanatçılar arasında ABD’de Robert Barry, (1936-), Mel Bochrer (1940- ), Joseph Kosuth(1945- ), Lawrence Weiner (1942- ), Michael Baldwin sayılabilmektedir.

Kavramsal sanatçılar, dönemin karşı kültürel söylemlerinden beslemekte, , estetik problemlerin ötesinde politik, felsefi, psikolojik, sosyolojik meselelerle çok yakından ilgilenmişlerdir. Bu sanatçılar arasında Mel Bochrer, ideal bir kavramsal sanat yapıtının iki nokta üzerinde temellendiğine işaret etmiştir. Mel Bochrer’e göre ilki yapıtın bir dilsel karşılığının olabilmesi için tanımlanabilir olması, yeniden deneyimlenebilmesi ve sürekli tekrar edilebilir olmasının gerekliliğini. İkincisi ise yapıtın hiçbir şekilde tekilliğinin olmamasıdır. “Linguistic kavramsalcılığın” başlıca temsilcileri arasında yer alan Lawrence, Weiner’in “Benim bir yapıtımdan haberdar olmuşsanız, o yapıt sizin olmuş demektir. Kimsenin kafasına girip yapıtımı geri alamayacağıma göre bu böyledir” şeklindeki açıklamaları da benzer bir anlayışı duyurur. (Antmen 2013:195) Görsel deneyimi dışlayan kavramsalcıların bir diğer temsilcisi ise Joseph Kosuth’tur. Kosuth, sanatın sanat olma hali zaten kavramsal bir durum olup, ona göre dil yoksa sanatın da yeri yoktur anlayışını sergilemektedir. 1969 yılında yayımlanan “Felsefeden Sonra Sanat” başlıklı makalesinde sanatı Duchamp öncesi ve sonrası olarak iki kısma ayrılmış olan Kosuth, tanım resimlerinde sanat, resim, boşluk gibi sözcüklerin anlamlarını sorgulamıştır. Marcel Duchamp’ın, sanat ile hazır nesne arasındaki ilişkiyi bir biçim sorunu olmaktan çıkmış işlev sorununa dönüşmüştür

Kavramsal sanatçı Joseph Kosuth’a göre, bu dönüşüm kavramsal sanat akımının başlangıcı olmuştur. Popüler kültür imgelerine ve tüketim nesnelerine yer veren pop sanat ve Andy Warhol’un imgeleri çoğaltma yöntemi ile oluşturduğu eserlerde kavramsal sanata katkıda bulunmuştur. Minimalist sanat ise içeriği arındırılmış söylem dili sadeleştirilmiş işler üretmesi ile kavramsal sanatın nesneyi ortadan kaldırma düşüncesine yeni yollar açmıştır. Minimalizm ve kavramsal sanatta nesnenin önemsizliği ortak bir anlayış olmuştur. Sanatsal işlevi ve dünyayı kavramaya yönelik etkili bir eylem olan kavramsal sanatta düşünceyi görünür hale getirmek için kullanılan her türlü değişim bu sanatın kapsamı içindedir. Kavramsal sanatın kurucusu ve sözcülerinden Joseph Kosuth (1945), eserlerinde düşüncenin önemli olduğunu iddia etmiş, görünenin yalnızca birer araç olduğunu söylemiştir. 1960’lı yıllarda şekillenmeye başlayan kavramsal sanatın modernizmden gelen ready-made geometrik abstraksiyonun etkisi ile biçimlendiği ve minimalist soyutlamanın da bunda çok etkili olduğu bilinmektedir.

Kavramsal sanat, 1960’larda sanatın anlatım dilini alışılagelmiş anlatımının dışında bırakır. Kavramsal sanatta nesnenin felsefe ve dille şekillendirilmesi de önemlidir. Bu ilişki sıradan olana ve günlük hayatta yaşananlara da ilgi duyulmasını sağlamaktadır ve hiçbir şeyin aslında sıradan olmadığını düşündürür. Çok dilli ve çok yönlü olan bu tutum kavramsalın düşünsel bir süreçle algılanmasını da beraberinde getirmiştir. Sanat ve estetik ilişkisi yeniden sorgulanmakta, ortaya çıkan işlerde aranması gereken ‘estetik haz’ ve ‘güzel’ yerini kavramın önemli olduğu bir düşünce sürecine bırakmaktadır.

Kavramsal sanat algısı ile birlikte gerçeklik algısının değiştiğini ifade edebiliriz. Bu durumun öncesi olarak da Rene Magritte’i gösterebiliriz. “İmgelerin ihaneti” isimli çalışmasında bir pipo resmi, resmin altında da “Bu Bir Pipo Değildir” yazısını görmekteyiz. Görüneni yalanlar şeklindedir, bu durum bir sorgu da oluşturmuştur. Kosuth ‘ta olduğu gibi Magritte de temsil kavramı ile karşılaşmaktayız. Bu pipo resmi gerçeği değil, izleyicisine onun bir temsili olduğunu gösterir, Resimde gördüğümüz pipo cebinizdeki pipodan daha gerçektir. Çünkü gördüğümüz şu ya da bu sapı olan içi kirli ya da ağızlığı yerinden bir parça kopmuş belli bir pipoyu değil, genel bir pipoyu imgelemektedir.

Joseph Kosuth, “Bir ve Üç sandalye” yapıtında gerçek bir sandalye, bir sandalyenin fotoğrafı ve tanımı üzerinden görsel algıda dile, dilden kavrama giden zihinsel süreçleri irdelemiştir. Kosuth, geleneksel anlamda sanat anlayışının Duchamp ile birlikte sona erdiğini inanmıştır. Kosuth, sanatçının sanat kuramı üzerinden hareket etmesinin zorunlu olduğunu ifade etmiştir. Resim ve heykel gibi gelenekselin ötesine uzanan enstalasyon veya çevre (environment) türünde düzenlemeler, açık alanlarda doğada gerçekleştirilen arazi toprak, çevre sanatı türündeki projeler, sanatçının bedenini kullanarak gerçekleştirdiği performans ya da happenning (oluşum) şeklindeki gösteriler kavramsalcılık sınırları arasında gösterilmektedir.

Kaynakça 

  • Yılmaz, M., Modernizmden Postmodernizme Sanat, Ütopya Yayınevi, Ankara, 2006
  • Turani, A., Dünya Sanat Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2013
  • Antmen, A. 20.yüzyıl Batı Sanatında Akımlar, Sel Yayıncılık, İstanbul, 2013
  • Whitham, G., Pooke, G., Çağdaş Sanatı Anlamak, Çev. Tufan Gökçin, Hayalperest Yayınevi, İstanbul 2018
  • Harvey, D., Postmoderniğin Durumu, Çev, Sungur Savran, Metis Yayınevi, İstanbul, 2012

The following two tabs change content below.

IŞIL SAVAŞER

Sanatçı İstanbul’da doğdu. Beşiktaş Anadolu Lisesi mezunudur. İstanbul Üniversitesiİnsan Biyolojisi – Biyokimya bölümünü bitirdi. Mimar Sinan Üniversitesi Plastik Sanatlar Resim bölümünden Prof. Dr. Cihat Aral sonra Doç. Dr. Yiğit Aral atölyesinde uzun yıllar çalıştı. Klasik resim eğitimi ile birlikte resim sanatı tarihi dersleri almıştır. Yeditepe Üniversitesi G.S.F Yüksek Lisansını tezini başarıyla tamamlamıştır. Yeditepe Üniversitesi'nde Doktora tezini yüksek onur derecesiyle ve birincilikle bitirmiştir. Türkiye Ressamlar Derneği üyesidir. Sanatçı Lebriz.com üyesidir. UNESCO üyesidir. İngilizce bilmektedir. Dr. Öğretim Üyesidir. Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık fakültesinde öğretim üyeliği yapmaktadır. Kavramsal Sanat & Enstalasyon ve Yaratıcı Çizim & İllustrasyon derslerini vermektedir. Plastik çalışmalarının yanı sıra sanat yazarlığı ve sanat eleştirmenliği yapmaktadır. Çeşitli uluslararası internet sitelerinde ve bazı basılı sanat yayınlarında makaleleri yayınlanmaktadır.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.