Seramik Sanatçısı Elhan Ergin

Seramik Sanatçısı Elhan Ergin – Sibel Sicimoğlu Söyleşi Haberi

Değerli okurlar, Zekeriyaköy’ de yaşayan ve üreten,

Seramik Sanatçısı Elhan Ergin ile birlikteyiz …

Elhan’ cığım ,zaman ayırdığın için “MECMUA İSTANBUL” Kültür Sanat okuyucuları ve tüm sanatseverler adına çok teşekkürler!

Sibel Sicimoğlu 🦎🍋 (@sibelsicimoglu) • Instagram fotoğrafları ve videoları

Elhan Ergin (@elhanerginceramics) • Instagram fotoğrafları ve videoları

SS – Elhancım; Çalışmaların özellikle yurt dışında yoğun olarak ilgi görüyor. Bize hikayenden ve şu anda bulunduğun yere nasıl geldiğinden biraz bahseder misin?

EE Seramik ülkemizde daha çok zanaat boyutu ile tanınıyor. Ancak yurtdışı seramikte sanat boyutuna daha çok yoğunlaşmış durumda. Seramikte sanat ve tasarım ayrımı iyice oturdu. Özellikle sanat tarihi, olduğu gibi batıda şekillenmiş ve tasarım da onu takip etmiştir. Tasarım çok geniş bir kavram ve birçok alt öğeyi kapsıyor. Seramikteki ülkemizdeki gelişime baktığımızda Hitit, Selçuklu , Osmanlı’dan gelen bir çini ve seramik geleneği var ayrıca Cumhuriyetle başlamış olan bir çağdaş seramik var. Tarihi önemsiyorum çünkü günümüzü de tanımlıyor ve şekillendiriyor. Tüm bu tarihin ve geleneğin ışığında seramik günümüzde ülkemizde şekilleniyor çağdaş sanatçılar tarafından. Ama ne kadar takip ediliyor ya da çağdaş sergilere dahil olabiliyor o çok net değil. Ancak yurtdışında bir sergiye katıldığınızda seramik merakliları ve koleksiyonerleri otobüslerle fotograf makineleri ile geziyor ve ilgiyle izliyorlar. Çok daha profesyonel bir ortam var. Bu konu maddiyatla değil , kültürel altyapı ile ilgili ve ben de daha çok yurtdışından teklif alıyorum ve bu sergileri red etmek istemiyorum.

 

SS – Seni seramikle çalışmaya yönlendiren nedir?

Çalışırken, üretirken kendin için keşfedip öğrendiğin noktalar oluyor mu?

EE Seramik her zaman benim ilgi alanım içinde olmuştur. Üniversite yıllarımda Boğaziçi Üniversitesinde bir seramik atölyesi vardı her zaman ilgi ile izlerdim , ancak o zaman biraz daha gençlik ve ders odaklı olduğum için çok zaman bulamazdım. 2000 yılında kariyerime kızım ile ilgilenmek için ara verdiğimde kendimi bir seramik atölyesinde buldum ve buluş o buluş , oradan ayrılamadım. Profesyonel hayatım devam ederken de Gorbon seramik’ten alışveriş eder, Çanakkale seramiklerine bayılırdım. Aslında ilgi alanım baştan beri belliydi ama hayat da sizi bir şekilde yönlendiriyor , para kazanmanız lazım , eğitim aldığınız konu var, diyorsunuz ki , bu yolda gitmelisin. Seramikle çalışmaya sır üstü çalışmalarla başladım ancak çamura bulaştığımda , işte bunun sonsuz bir yaratıcılık içerdiğini fark ettim. İlk atölyem Hamiye Çolakoğlu atölyesinden mezun, Lale Alemdar ’ın atölyesi idi. Burada seramik sanatında olabilecek o sonsuz yaratıcılığı hissettim ve bu işin atölyelerde öğrenildiğini ve sanatçıları tanımak gerektiğini anladım. Sonraki atölyem Günhan Dayıoğlu çini atölyesi idi, burada 3 yıl boyunca çini’ye aşık bir sanatçı ile desen çalışmaları ve çini tabaklar yaptım. Bu arada Ayfer Karamani atölyesinde çalışmaya başladım. Ayfer hoca çok soyuttur ve soyuta doğru yönlendirir sizi ve bu çok büyüleyici bir süreçtir. Atölyesi bütünüyle batılı anlamda bir sanat atölyesidir .Şöyle diyebilirim, kendisi Giacometti ile otursa sohbet eder ve soyutluğu birlikte tanımlarlar. Çok beslendiğim bir dönemdi. Çalıştığım hocalarıma ve atölyelerine minnettarım. O sırada , Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde Yüksek lisansa girdim ve atölyelerde öğrenemediğim ne varsa burada öğrenmek için elimden geleni yaptım. Bu yıllarda kalıp, alçı ve sır dersleri aldım ve Beril Anılanmert’den Bauhaus ve sanatın batıdaki gelişimi ile ilgili derslere katıldım,çini desenlerinin günümüze uyarlanması ile ilgili proje çalışmaları yaptım .Ben altyapıya önem verdiğim için, kendimi iyice yeterli hissetmedikçe sergilere katılmadım. İlk defa 2008 yılında , seramiğe başladıktan 8 yıl sonra , Tüyap’da Denizhan Özer’in küratörlüğünü yaptığı bir sergiyle başladım ve o günden bu güne sergilere katılmaya devam ediyorum. Yurtdışında , Amerika’nın en büyük seramik organizasyonu Nceca sergisine 2012 yılında Işık Gençoğlu’nun küratörlüğünü yaptığı bir sergi ile katıldık ve sergi çok ilgi gördü. Sonra başka şehirlere de geçtik. Bu süreçte bir yaz dönemini New York’da da kızımın eğitimi sebebiyle geçirmiştik ve ben de Greenwich House Pottery’ de değişik sanatçıların eğitim progrmlarına katılarak değerlendirdim. Matt Long , Don Reitz, Albert Pfarr gibi sanatçılarla torna ve serbest şekillendirme çalışmalarına ve alternatif pişirim teknikleri ile ilgili seminerlere katıldım. Seramikte çok değişik şekillendirme ve pişirim yöntemleri vardır ve bu yöntemlerde sanatçılar tarafından değişik şekilde yorumlanır. Bu yorumları görmek ve sanatçıları tanımak diğer sanatçılar için çok besleyicidir. Ben de NY’da bir çok atölyeyi gezdim ve değişik sanatçılarla çalıştım.

SS –  Çalışmanın tarzını nasıl tanımlarsın ve bu stil / özgün üretim nasıl gelişti?

EE Seramikte çalışma tarzım değişik yöntemlerin sentezinden oluşuyor,ben bu yöntemlerin hepsini sevdim ve bunlarda ustalaşmak istedim. Bu nedenle , bireysel atölyem olmasına rağmen değişik atölyelerde çalıştım , sonunda ise tüm bu öğrendiklerimi kendi atölyemde sentezledim. Kütahya’da çiniyi , Ayfer Karamani atölyesinde soyutu, üniversitede kalıp ve sır tekniklerini , NY atölyelerinde özgür seramik tekniklerini tanıdım. Torna ile şekillendirme çalışmaları yaparken , serbest şekillendirmeyi de önemsedim ve sevdim. Seramikte dekor teknikleri de çok önemli bir ifade yöntemidir.Sonuç olarak üç boyutlu çalışma ve desen içiçe geçti. Öncelikle, 2008 de katıldığım Tüyap sergisinde o dönemde hapise atılan aydınları sembolize eden kafeste terracotta kafalar yaptım , daha sonra bunu terracotta eller izledi. Mimar Sinan da 4 yıl kadar tasarım yönetimi ve işletme dersleri verdim .Bu arada , kendimi geliştirmek için Bilgi Üniversitesinde Tasarım Yönetimi programına katıldım. Burada tanıştığım küratör ve Istanbul Concept Tasarım ve Sanat firmasının kurucusu Işık Gençoğlu, bana bir Istanbul Kasesi tasarımı sipariş verdi ve Istanbul kaseleri böyle doğdu. Istanbuldaki cami ve kilise kubbelerinden ilham alarak tasarladığım “Istanbul Serisi “ortaya çıktı. Yurtiçi ve yurtdışında birçok sergiye katıldım bu kaselerle. Seramikte figüratif heykel ve form olarak iki ayrı dalda da çalışıyorum. Form ve anlam ilişkisi beni çok cezbediyor. Form oluştuktan sonra sıra dekor ve sırlamaya geliyor; burada da çetin bir hesaplaşma var çünkü bazen dekor ağırlıklı , bazen sır ağırlıklı çalışmalar çıkıyor. İşin ruhu , form ve sır oluştuktan sonra hissedilebilir hale geliyor. Renk de çok önemli. Bazen de alternatif yöntemlere yöneliyorum, işin karakterine ve sonuçta vermek istediği mesaja uygun olarak. Alternatif pişirim tekniklerinde tuz pişirimi, odun pişirimi ya da galonlarda pişirim yöntemleri ile ilgileniyorum. Uzak doğuda Anagama fırınlarında odun pişirimi bazen 3 gün kadar sürebiliyor bu çok değişik ve güzel bir tören niteliği alıyor. Sırların ayrı bir kimyası var, bunun için de değişik seminerlere katıldım . MSGS’de ve Eskişehir Anadolu Üniversitesinde Seramik Teknolojisi dersleri aldım. Seramikte işin teknik yönü herzaman çok önemli olmuştur. Form ancak sır ile bütünleşince gerçek seramiğe dönüşür. Endüstriyel Seramik için bu gereklidir, ancak Artistik seramikte alternatif pişirim teknikleri kullanılabilir ve değişik muhteşem efektler elde edilir.

SS – Büyük emekle dokunmuş değerli bir süreç Elhan’cım …

Yaratıcı bir geçmişten mi geliyorsun? Ailen ve geldiğin yer seni nasıl şekillendirdi?

EE Istanbul’lu kalabalık bir ailede yetiştim. Anne ve baba tarafım ikisi de aydın kişilerdi. Okumaya , yazmaya müziğe yatkın ve ilgilenmiş kişilerdi. Doğaya yakın ve takdir eden paylaşımcı ve kalabalık bir kuzen, teyze, halalar ve amcalarla doğa içinde kitap, deniz, ve zeytin ağaçları içinde büyüdüm. Sanırım Kadıköy de yaşıyor olmak da sanata beni yakınlaştıran olaylardandı. Yazlarımı Çanakkale’de geçiriyor olmam da , denize yakınlığım , doğa içinde olmam işlerimdeki renkleri ve formları etkilemiştir diye düşünüyorum. Evliliğimde de eşimden ve kızımdan sanat çalışmalarım ile ilgili çok destek gördüm, bu da benim konuya daha çok odaklanmamı sağladı.

SS – Nesneyi / yapıtını şekillendirirken aklında ne var?

Bu işleyen bir süreç mi örneğin ?

Ya da nasıl ?

EE Seramikte çok değişik şekillendirme yöntemleri var. Düşünce ve kavram ile başlayan yaratım süreci de bu yöntemlerle şekilleniyor. Birbirine geçen bu süreçte sonunda istediğiniz sonuca ulaşabiliyor veya ulaşamıyorsunuz. İşlediğim kavramlar edebiyatla da çok ilgilidir, çok sevdiğim yazarlar ve özellikle psikoloji ve felsefe yönü güçlü yazarların kitapları beni kavram olarak çok besliyor. Ayrıca seramiklerim , çevremde yaşadıklarımdan, doğadan, toplumsal olaylardan ve etkilendiğim sosyal koşullardan doğuyor. En son şu anda Amerikada 2018 Nceca sergisinden beri değişik sergilere katılan “Zincirli Kadın” figüratif seramik heykelim kadınlara tüm dünyada uygulanan şiddet ve ülkemizde de artan baskı çerçevesinde ; şiddet gören bir kadının kocasını öldürdükten sonra tutuklanması ile sonuçlanan süreçte gazetede yayınlanan bir fotograftan etkilendiğim sırada çıkmıştır. Tasarımda ise doğadan ya da günlük yaşamdan esinlenilen obje ya da kavramdan değişik çizimler ve prototipler gibi yoğun çalışmalar yaparım ve sonunda tornada ya da serbest şekillendirmede son bir tasarıma ulaşırım.

SS – “Zincirli kadın” seramik heykelin, Türkiye’de bir kez sergilendikten sonra ABD’de değişik sergilere katılmaya devam ediyor sanırım, en son hangi eyaletlerde sergilere katıldı?

EE Evet Zincirli Kadın burada Duygu Bağlan’ın küratörlüğünü yaptığı Seramik Günlerinde sergilendikten sonra, NCECA’nın Pittsburg sergisinde , sonra Missourri Webster Universite Galerisi’nde, 2020 de Illinois ve en son 2021 de New York eyaletinde toplamda 6 değişik jürili sergide sergilendi. Bir şekilde insanlığın ve birçok kadının günümüzde şiddet gören ve özgür olmayan konumuna metaforik bir gönderme olduğu için sergilerin konularına uygun görülerek jüriler tarafından seçildi sanırım. Oldukça ağır bir seramik heykel, onun ortaya çıkışı , kadına uygulanan şiddete karşı öfke, kızgınlık ve isyan duyguları içinde gerçekleşti. Kırılmadan bu kadar uzakta , bu kadar sergiye katılması beni de şaşırtıyor açıkçası. Sanat eserinin hakikaten sanatçının elinden çıktıktan sonra kendine özgü bir hayatı oluyor.

SS – Yapıtlarının renkleri türünde az rastlanır renkler , kendi renk paletini nasıl geliştirdin ve zamanla nasıl değişiyor?

EE Renkler formlarla birleştiğinde , işte anlam ve ruh o zaman ortaya çıkıyor. Özellikle İstanbul kaselerinden örnek vermek gerekirse, yüksek pişirim porselen yaptığım bu işlerde İstanbul’un mevsimlere ve gün içindeki saatlere bağlı olarak değişen renklerinden esinlendim. Turkuaz ve maviler denizden , yeşiller ağaçlarından, sarılar bahar ayları ve kırmızılar günbatımını simgeleyecek şekilde şeçilmiştir. Renk konusu benim için her zaman seçimi zor bir konu olmuştur. Bazen renginden hoşlanmadığım için güzel bir formu elemek zorunda kalırım.

SS Kil / Toprak dışında seni en çok hangi malzemeler büyülüyor? Çalışmadığın ama denemek istediğin herhangi bir şey var mı?

EE Malzeme olarak seramik dışında bir malzeme ile çalışmaktan hoşlanmıyorum. Ağaç, metal ve cam çok sert geliyor bana, istediğim şekle girmiyorlar açıkçası. Metali sadece kafa ve el enstelasyonlarımda kullandım ancak devamı gelmedi. Aklım fikrim çamurda, ama çamuru kağıtla, kumla ya da başka malzemelerle karıştırabiliyorum. Bazen kendi çamurlarımı değişik renklerde hazırlarım. Alternatif pişirim tekniklerinde tuz, yosun, odun, talaş, ceviz kabukları gibi doğal malzemeler kullanıyorum. Ama ana malzemem hep kil. Yüksek pişirimde porselen ve stoneware çalışıyorum , 1240 dereceye kadar sır pişirimi yapabiliyorum.

SS – Türkiye’yi , İstanbul’ u ,özel olarak da Zekeriyaköyü düşünürsek , yaratıcı sahneyi nasıl tanımlarsın ve kendi işini nasıl etkiliyor ?

EE Zekeriyaköy doğa içinde bir köy, küçüklüğümde de doğaya yakın yaşadığım için çabuk alıştım. Doğa zaten yeterince iyi bir öğretmen. Bir de 2010 yılından beri Açık Atölye etkinliğimiz dolayısıyla bir sanat komünümüz oluştu. Burada paylaşım , değişik atölye ve sanatçılar arası etkileşim de çok besleyici oluyor. Kollektif sanat eserlerini meydanlara yerleştirmeye başladık. Bu da , sanatçıların topluma kendilerinden bir yansıma sunmaları oluyor ki toplumda eninde sonunda bir karşılık bulacağına inanıyoruz.

SS- Bir gün gerçekleştirmek isteyeceğin bir rüya projen var mı ?

EE Benim için her form her figür yani seramikle gerçekleştirdiğim herşey bir rüya proje, atölyede geçen her gün bir başka macera, kimi zaman hayal kırıklığı , kimi zaman sevinçle sonuçlanıyor. İkisini de takdirle karşılıyorum. Hayatımızın bir özeti gibi. Projenin gerçekleşme süreci benim için çok daha önemli ve heyecanlı. Proje bittiğinde onun kendi hayatı başlıyor bir bakıma benden kısmen de bağımsız olarak.

SS – Peki Sevgili Elhancım , ayırdığın zaman , paylaştığın değerli ve yaşamınla içiçe geçmiş sanat yolculuğun için şahsım , sanatseverler ve Komşu Dergimiz adına çok teşekkür ediyoruz.

Sevgili okur , söyleşimizin sonuna geldik , bir sonraki söyleşiye dek sağ ve esen kalınız…

Elhan Ergin  Hakkında;

lisans öğretimini Boğaziçi Üniversitesinde , yüksek lisans eğitimini Mimar Sinan G.S.Ü de tamamlamıştır.  90’lı yıllarda başladığı seramik çalışmalarını değişik atölye ve sanatçılarla sürdürürken  2003 yılında başladığı Mimar Sinan G.S.Ü Seramik  bölümünde  Yüksek Lisansını bitirmiş ve aynı üniversitede Öğretim Görevlisi olarak 2010 yılına kadar çalışmıştır. Kütahya da çini ve torna çalışmalarının yanısıra, New York Adelphi Üniverstesi alternatif pişirim teknikleri ve NY Greenwich House Pottery ‘da Don Reitz, Matt Long gibi sanatçılarla torna çalışmalarını geliştirmiştir. Özellikle kavramsal seramik figur ve torna çekim form tasarımlarına yoğunlaşmıştır. Potter’s Council ve Seramik derneği üyesi olan sanatçı ulusal ve uluslararası , sergi fuar ve bienallere katılmaktadır. 1999 yılından beri Zekeriyaköy’de bulunan seramik  atölyesinde çalışmakta ve seminerler vermektedir. www.elhanergin.com

Elhan Ergin (@elhanerginceramics) • Instagram fotoğrafları ve videoları

Sibel Sicimoğlu

1962 istanbul Doğumludur. Uluslararası Pazarlama ve İşletmecilik lisans ve yüksek lisansını Marmara Üniversitesinde tamamlamıştır. 1988 ‘yılında başlayarak 25 yıl Enerji Otomasyonu konusunda işveren ve yönetici olarak çalışmıştır. Oto didaktik olarak 1996’dan bu yana ise resim , seramik heykel çalışmaktadır. Ulusal  ve uluslararasi pek çok solo sergisi olmuş , karma sergilerde yer almıştır.  2014 yılında SöyleşiYorum platformunu kurmuş bu şemsiye altında bugüne değin Prf. Zahit Büyükişleyen , Prf. Tomur Atagök ve daha pek çok değerli sanatçıyla  söyleşiler gerçekleştirmiş ve yayınlamıştır.  Çalışmalarına İstanbuldaki atölyesinde devam etmektedir. 

 

 

The following two tabs change content below.

SİBEL SİCİMOĞLU

Sibel Sicimoğlu , 1962 istanbul Doğumludur. Uluslararası Pazarlama ve İşletmecilik lisans ve yüksek lisansını Marmara Üniversitesinde tamamlamıştır. 1988 ‘yılında başlayarak 25 yıl Enerji Otomasyonu konusunda işveren ve yönetici olarak çalışmıştır. Oto didaktik olarak 1996’dan bu yana ise resim , seramik heykel çalışmaktadır. Ulusal ve uluslararasi pek çok solo sergisi olmuş , karma sergilerde yer almıştır. 2014 yılında SöyleşiYorum platformunu kurmuş bu şemsiye altında bugüne değin Prf. Zahit Büyükişleyen , Prf. Tomur Atagök ve daha pek çok değerli sanatçıyla söyleşiler gerçekleştirmiş ve yayınlamıştır. Çalışmalarına İstanbuldaki atölyesinde devam etmektedir.

Son Yazıları SİBEL SİCİMOĞLU (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.