Sürrealizm Akımının Modern Sanata Etkileri

Sürrealizm Akımının Modern Sanata Etkileri

20.Yüzyılın başlarından günümüze dek sanat akımları sürekli yeni gelişimlere tanık olmuştur. Doğaya bağlı kalan, ancak Alman ekspresyonistlerine yakınlık gösteren fovistler, rengi ekspresyonist tarzda kullanmışlardır. Ekspresyonistler ise doğadan ayrılmışlardır. İki akım da renk konusunda atılımlar yapmıştır. Kübizm ise doğa nesnelerini ayırmak ve parçalamak yönünde ilerlemiştir. Kübizm, objenin soyutlaştırılması ile ilgilenmiş, renk problemleri ile uğraşmamıştır. 20. yüzyılın başlarında Münih’te “Der Blaue Reiter”‘ın dışavurumculuğu Kandinsky’ nin öncülüğünde, nesne ilk kez resimden tamamen çıkartılmıştır. Dolayısıyla Avrupa’nın soyut sanat merkezlerinde yayılmaya ve güçlenmeye başlamıştır. Ancak bununla birlikte II. Dünya Savaşı sonrasında bazı sanatçıların doğaya dönüş yaptığı gözlemlenmiştir.

Yeni Gerçekçilik ve Picasso’nun 1920’li yıllara kadar yapmış olduğu çalışmalarda, nesnenin anıtsal bir nitelik kazanmış olduğu gözlenmektedir. Sürrealizm (gerçeküstücülük), dadaistlerden ayrılmış olan bir sanatçı grubu tarafından oluşturulmuştur. Plastik sanatlar dışında müzik, edebiyat, sinema gibi diğer alanlara da yansımıştır. Sürrealist sanatçılar Sigmund Freud’un ortaya koymuş olduğu bilinçaltı kuramlarını ve Karl Marx’ın ideolojisini temel almışlar ve etkilenmişlerdir. 1924 yılında sürrealist sanatçılar, bilinçaltındaki olaylar ve ruh aleminin gerçek anlatımını gösteren yolda ilerleme kaydetmişlerdir.

Geçmiş dönemlerde de rastlantıya, alışılmışın dışındaki ruhsal durumlardan hayaller oluşturan sanatçılar görülmüştür. Leonardo Da Vinci, Boticelli, Bruegel, Bosch, Goya, Blake gibi sanatçılar sayılabilmektedir. Sürrealist Manifesto, 1924’te yayımlanmış, Sigmund Freud’un etkileri altında yazılmış, Andre Breton’a ait olan manifestodur. Dada’nın sanata karşı çıkması ve onun temel ilkelerinden etkilenmiş olan sürrealizm, resim sanatının ruhsal bir etkinlik olduğu düşüncesini savunmuştur.

Psikanaliz, bilinçaltı bilimi olarak Sigmund Freud (1856-1939) tarafından 20. yüzyılın başlarından itibaren modern sanatın da ilgi alanlarına girmiştir. Özellikle sürrealistlerin ilgisini çekmiş, bu bağlamda düşler, fanteziler gibi imgeler karmaşık duyguların fiziksel göstergesi olarak bilinçaltı görselleştirilmiş ve eserlere yansımıştır. Düşler, uyku süresindeki zihinsel etkinliklerdir. Aklın, mantığın ve denetimin ortadan kalkmış olduğu anlardır.

Düşler, uykunun görsel imgeleridir ve Freud tarafından bilinçaltına giden yollar şeklinde ifade edilmektedir. Freud “Düşler Üzerine” (1901) ve “Düşlerin Yorumu” (1900) isimli çalışmalarında, düşleri bastırılmış olan isteklerin tatmini olarak ele almıştır. Uyku durumunda, duygusal görüntülerin birikmesi, gizlenmiş düş düşünceleri, görünür biçimler almakta, düşüncenin temel maddeleri de dile getirilmektedir. Bu sayede düşler içinde birbiriyle alakasız görüntüler, imgeler söz konusu olmaktadır.

Pek çok nesne bilinçli olarak değişik sembollerle temsil edilmektedir. Sürrealist sanatçılar, Freud’un ifade ettiği bilinçaltını eserlerinde görselleştirmişlerdir. Göz ile görülen ve görülmeyenin bir arada oluşuyla bilinçaltına odaklanmış olan sürrealizm ile resim sanatına yepyeni bir alan açılmıştır. Sürrealizm terimini ilk olarak Fransız şair ve eleştirmen Guillaume Apollinaire(1880-1918) kullanmıştır.

Sürrealizmde nesne, günlük yaşamdaki değerlerinin dışına çıkartılmış olmaktadır. Sürrealizm akımında, alışılmış ve aklın kurmuş olduğu evrenin yanında, insanın hayal gücü akli olmayan fethedilecek bir dünya olarak ortaya çıkmıştır.

İtalyan sürrealistleri arasında, Joan Miro, Giorgio de Chirico, Salvador Dali, önemli sanatçılar dır. Alman sürrealistlerinden Max Ernst, akımın öncülerindendir. Andre Breton’a göre Ernst, o dönemin en önemli saplantılarına sahip olan sanatçı olmuştur. Ernst, otomatizmi çalışmalarına uygulayabilmek için yeni teknikler kullanmış, düşler dünyasından imgeleri tuvallerini aktarmıştır. Otomatizm, aynı zamanda sürrealistlerin estetik deneyimlerindeki farklı yaklaşımları açıklamaktadır. Ernst, sadece otomatizmdeki görsel karşılıkları ve birbirlerinden farklı bir kopuk imgeleri ortaya koymakla kalmamış, resimde detaylı düşsel imgeler kullanmış ve görsel sürrealizmin ufkunu açmıştır. 1924’te Paris’te Bülbül tarafından tehdit edilen iki çocuk isimli kabartma çalışmasını üretmiştir.

1924, Max Ernst  

Bülbül tarafından tehdit edilen iki çocuk

New York Modern Sanat Müzesi  – 70 ×57×115 cm

Bu yapıt, düşsellik ve anlaşılmazlık etkileri gösterirken, dadaya özgü özellikler de katmıştır. Ernst, çalışmalarını soyut üretmiş ve değişik yöntemlerden, kaynaklardan yararlanmıştır. Ernst’ in resimleri incelendiğinde, girdap içerisine düşülmüş hissi vermektedir.

Ernst, Magritte ve Dali, sürrealist resmin figüratif yanında etkili olurken, akımın soyut tarafında ise İspanyol Miro önem kazanmıştır. Sürrealist akımda Amerika’da etkili olmuş olan Miro’ nun çalışmalarında ögeler bulunmakta, ancak hiçbir alışılmış, bilinen biçim yer almamaktadır. Sanatçının desenleri, ilkel tasvirler tarih önceki dönemlerde ilkel toplulukların mağara duvarlarına çizdikleri şekilleri hatırlatan desenlerdir.

 

Joan Miro

1925, Dünyanın Doğuşu

251 × 200 cm –  New York Modern Sanat

 

Joan Miro

1924, Sürülmüş Tarla

Miro’nun çalışmalarında birkaç esas renk, ateş kırmızısı, yeşil, mavi, sarı ve siyah renk yer almaktadır. Miro’nun çalışmalarında kompozisyon önemli değildir. Resimlerindeki lekeler, çizgiler ve bunların derinlik, yüzey ilişkisine bağlı kalmadan rastlantısal olarak tuvale aktarıldığı gözlemlenmektedir. Miro’nun Çiftlik eseri çatlak binalar, etrafa dağılmış araç gereçler, eşyalar, bitkiler, toprak, hayvanlar canlandırma isteğiyle çizildiği hissini vermektedir. Mavi bir gökyüzü de eserde belirgindir. Tüm bu ögeler, kübizmden alınmış, bilinçli olarak düzenlenmiş gibi düşünülmektedir. Bu teknik, Malevich’in süprematif çalışmalarını hatırlatmış olsa da Miro’nun eserleri, kozmik mekanı dışa dönüklüğü, kişisellikten arındırılmış gerçeği yansıtmakta olan eserlerdir.

1930’larda sürrealizm, Londra, New York, Brüksel ve diğer merkezlerde açılan sergiler ve çalışmalar ile uluslararası boyuta ulaşmıştır. Miro’nun eserleri, genellikle kendiliğinden ortaya çıkmış ve hızlı yapılmış çalışmalar izlenimi vermektedir. Bu özellikler, bilinçaltının bozulmamış şekilde resme aktarıldığı için Breton, Miro’yu sürrealizmin önemli sanatçısı olarak görmüştür. Bu yalın eserlerde, renk ve biçim öğeleri yüksek değerler taşımaktadır. Renk ve boyutların cesaretle kullanımı İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan Soyut ekspresyonizmi ile ilgili olan bir özelliktir.

Soyut ekspresyonist sanatçılar, örneğin; Rothko, Pollock ve diğer Amerikalı sanatçılar, Miro’nun ilk dönem çalışmalarından etkilenmişlerdır. .Miro ile Enst, otomatizmi kişisel temalarını simgeler ve işaretler aracılığı ile eserlerinde dile getirmişlerdir. Sürrealizmde ayrıntıya yer veren ve bilinçaltını yansıtan çalışmaları ile akıma önemli katkılar sağlamış olan diğer sanatçı ise İspanyol Salvador Dali olmuştur. Dali, 1929 yılına kadar doğacılıktan, kübizm ve Chirico ile Carra’nın metafizik çalışmalarından etkilenerek değişik resimler üretmiştir. Dali, insan vücudunu, cisimleri, boşlukları, biçimleri aşırı şekilde çarpıtarak izleyicilerde tedirginlik, şaşkınlık, kuşku, yanılsama duygularını yaratmıştır. Breton, 1929’da ikinci sürrealist bildiride Dali’nin çalışmalarına değinerek, hayatla ölüm, geçmiş ve gelecek, düz ile gerçek arasındaki çelişkinin olmadığı bir zihinsel durum olduğunu ifade etmiştir. Dali’nin resim tekniğinde Vermeer’in dingin nesnelliği ve Raffaello’ nun inceliği görülmemektedir.

Dali, 1931 Belleğin Azmi

Dali, 1936 Istakoz

Dali, 1970

Sanatçının el ile yapılmış fotoğraflar olarak tabir ettiği çalışmalarında, 19. Yüzyılın akademik cansızlığı gözlenmektedir. Salvador Dali sürrealizm akımına, “paranoiakritik” denilen anlayışı getirmiş ki, bu anlayış şaşırmanın sistematize edilmesine ve gerçek dünyanın önemsenmemesinde etkili olacaktır.

Salvador Dali sürrealist konuların ilk basamağı olarak Marcel Duchamp ‘in (1887-1968) ready-made’ lerini (hazır nesne) işaret etmiştir. İlk ready-made, Duchamp ‘in bir kaide üzerine monte ettiği şişe kurutucu bir aleti sergilemesi ile görülmüştür. (1914) Dali, perspektifi kullanarak resimleme stilini Chirico’ dan, sonsuz çöl izlenimi veren ovaların görünümünü Yves Tanguay’dan, etten taş görünümünü de Max Ernst’ten etkilenerek almıştır Dalin’in çalışmalarında anatomik vücut çalışmaları görülmekte ve bu sağlam anatomili bedenler çağın sürrealist görüntüsü ile kaynaştırılmıştır. Bu dünyaya ait vücutlar sürrealist dünyaya girmişlerdir. Metafizik yapıtlardaki gibi insanlar kendi dünyasında yabancılaştırılmışlardır.

Marc Chagall’ın sahip olduğu büyük hayal gücü sanatçıyı sürrealist dünyaya sürüklemiştir. Chagall, mistisizm ve korkunun egemen olduğu Çarlık Rusyası’ndan ve büyümüş olduğu fakir Yahudi mahallelerindeki ortamdan etkilenmiştir. Sanatçı, resimlerindeki mistisizmi ve duygusallığı kendi Yahudi aslına borçlu olduğunu ifade etmiştir.

Chagall, 1911, Ben ve Köy

Chagall, 1915, Doğumgünü

Sürrealist sanat bilinçaltı değerlerin estetik ve etik değerleri yıkarak, insanın kişiliğini geri plana attığı, aklın ve iradenin karışmadığı, otomatizm ile kendisini ortaya koymuş olan bir akım olmuştur. Gerçekte sürrealist sanat, bilinçaltının karanlık dünyası olup, uzayıp giden boşluklar, metal, tahta, tel karışımları ile hurda yığınlar, ölü kentler, cansız mankenler, makine insan görüntüleri, heykeller bu akımın yapıtlarında sık görülen motifler olmuştur. Psikanalize aşina olan bu motifler, devamlı gerilim içerisinde yaşayan ve doğadan uzaklaşmış olan endüstri çağındaki insanın, korku dolu rüyaları olarak ifade edilmiştir.

Çalışmalarında bilinen nesneler ve sahneleri betimleyen sanatçı, Rene Magritte, sürrealist doğacı bir sanatçı olmuştur. Magritte’nin resimlerindeki fantezi unsuru Dali ile kıyaslandığında, çok daha ölçülü ve sınırlı kalmaktadır. Kompozisyonlarını genellikle cepheden çalışmış ve basit bir tarzda sunmuştur. Resimlerinde sözcüklere de yer vermiştir.

Rene Magritte

İmgelerin İhaneti

1929 Tuval üzerine yağlı boya, 

64.5 × 94 cm – Los Angeles Sanat Müzesi

“Bu bir pipo değildir” sözcüklerinin yazılmış olduğu görülmektedir. Bu, tuval üzerinde yapılmış bir boya çalışmasıdır. Resmin görüntüsü izleyicide duygular uyandırmakta ve dolayısıyla resimde görülen pipo, eldeki pipodan daha gerçektir. Görülen pipo, genel bir pipo olup, ‘pipo’ denilen nesnenin varlığı, izleyicideki pipo kavramı tarafından belirlenmiştir.

Rene Magritte

1933, 100 × 81 cm

Özel koleksiyon

Rene Magritte, 1952

Dali ve Magritte, resmin gerçeklikle olan bağlantısını inceleyen kübistlerden daha ileri gitmişlerdir. İnsanın kavrama ve algılama gücünü araştırmışlardır. Kandinsky’ nin renk ve biçimlerle oluşturduğu kişisel bilinçaltı dürtüleri, dışavurumu sürrealistler tarafından yazısal çözümlemelerden yoksun olduğundan sürrealizmin bir parçası olarak görülmemiştir. Sürrealistler, Picasso’yu önemsemişlerdir. Picasso, sürrealizm akımının önemli işlevlerinden biri olan şaşırma ve korku duygularını uyandırmıştır.

Picasso 1925 Üç Dansçı

Tuval üzerine yağlı boya

Londra Tate Müzesi – 215 ×. 142 cm

Picasso’nun bu çalışmasında dans, eğlence olarak değil, coşkulu bir işlevi yansıtan Dionysos ayini taşkınlığını taşımaktadır. Sürrealizm akımı, kendinden dada gibi modern sanat ile ilgili olan ‘izm’ leri insanın yapay çalışmaları olarak görüp reddetmiştir. Sürrealistlerin amaçları ise, sanatın kısıtlayıcı kuralları ve düzenine karşı insanın doğal dünyasındaki düş fantezi ve imgelerin gerçekliğini açmak olmuştur.

Sürrealizm akımı insana doğal olan bir özgürlük içinde yaşamasını öğretmek ve mantık dışı düşüncelerin duygularını vermek olmuştur. 1924 tarihli sürrealizm bildirisinde bilinçaltı araştırmalarının temel yolu olan otomatizm sanatçıların etkilenmelerini sağlamıştır.

Kaynakça

Turani, A., Dünya Sanat Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2013,

Lynton, N., Modern Sanatın Öyküsü, Çev., Cevat Çapan, Sadi Öziş, Remzi Kitabevi, İstanbul 2015

Erden, O., E., Modern Sanatın Kısa Tarihi, Hayalperest Yayınevi, İstanbul 2016

Öndin, N., Modern Sanat, Hayalperest Yayınevi, İstanbul 2019

İpsıroglu, N., M., Sanatın Tarihi, Hayalperest Yayınevi, İstanbul 2011

The following two tabs change content below.

IŞIL SAVAŞER

Sanatçı İstanbul’da doğdu. Beşiktaş Anadolu Lisesi mezunudur. İstanbul Üniversitesiİnsan Biyolojisi – Biyokimya bölümünü bitirdi. Mimar Sinan Üniversitesi Plastik Sanatlar Resim bölümünden Prof. Dr. Cihat Aral sonra Doç. Dr. Yiğit Aral atölyesinde uzun yıllar çalıştı. Klasik resim eğitimi ile birlikte resim sanatı tarihi dersleri almıştır. Yeditepe Üniversitesi G.S.F Yüksek Lisansını tezini başarıyla tamamlamıştır. Yeditepe Üniversitesi'nde Doktora tezini yüksek onur derecesiyle ve birincilikle bitirmiştir. Türkiye Ressamlar Derneği üyesidir. Sanatçı Lebriz.com üyesidir. UNESCO üyesidir. İngilizce bilmektedir. Dr. Öğretim Üyesidir. Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık fakültesinde öğretim üyeliği yapmaktadır. Kavramsal Sanat & Enstalasyon ve Yaratıcı Çizim & İllustrasyon derslerini vermektedir. Plastik çalışmalarının yanı sıra sanat yazarlığı ve sanat eleştirmenliği yapmaktadır. Çeşitli uluslararası internet sitelerinde ve bazı basılı sanat yayınlarında makaleleri yayınlanmaktadır.
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.