Okuyucularımıza kendinizden, sanatsal süreçlerinizden bahseder misiniz?
1994 yılında Adana’ da doğdum. Lise‘ yi Ankara’ da bitirdim. Lisansımı Şanlıurfa Harran Üniversitesi Resim-iş öğretmenliği bölümünde yaptım ve yüksek lisansımı Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim Bölümü’nde tamamladım.
Kendimi bildim bileli malzemelere şekil verme içgüdüsünde olduğumu hatırlıyorum. Ailemin de bu durumun farkında olmasıyla beraber bu güdüyü profesyonel anlamda kullanmak için hazırlık kursuna girdim ve üniversiteyi kazandım. İlk sene temel tasarım eğitimi biter bitmez heykel anasanat dalını seçtim ve üç boyutla olan serüvenim başlamış oldu.
Sanatsal üslubunuz ve tekniğiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Ben genel olarak metal heykel çalışıyorum, malzeme olarak metal ve sac levhalar kullanıyorum. Malzemeleri işlediğim formlara uygun olarak kesiyor ve örs üzerinde döverek şekil veriyorum. Bu tekniğe ”Soğuk Dövme Tekniği” denir, bunun sebebi malzemeyi dövmeden önce herhangi bir ısıtma veya yumuşatma işlemi yapmıyorum. İşin teknik kısmı bu olmakla beraber, sanatsal anlamda benimsediğim ve etrafında dolaştığı konu Anadolu diyebiliriz. Anadolu’ nun geniş coğrafyasında işlenmeyi bekleyen birçok unsur bulunmaktadır. Ben de çalışmalarımı bu konu etrafında gerçekleştiriyorum. Anadolu’ ya ait dervişler, çobanlar ve çeşitli halk büyüklerini işliyorum. Amacım ise insana ait bilgeliğin kıymetli olduğunu ve bu bilgeliğin salt eğitimle değil daha ziyade hayat boyu edinilmiş deneyimlerden gelen bilgeliğin daha makbul olduğu vurgusunu yapmaktır.
Sanat yaşamınızda etkili olan akımlar ve sanatçılar kimlerdir?
Klasik anlamda Barok Dönemi her zaman hoşuma gitmiştir, fakat daha çağdaş anlamda bakmak gerekirse gerçeküstücülük ve izlenimcilik akımlarını kendime yakın buluyorum. Bana etki eden ve sanatından en çok etkilendiğim sanatçılar ise Alberto Giacometti ve Auguste Rodin’dir.
Sanatçı ve eserleri arasında bir bağ mevcuttur. Bu bağlamda sizin için en önemli eserinizin kendi gözünüzden yorumunu bizimle paylaşır mısınız?
Bu eserin adı Sina’dır ve adını Hazreti Musa’nın vahiy almak için çıktığı dağdan almaktadır. Bu heykeli yaparken, Michalengelo’ nun Musa heykelinden ilham almıştım. O kendi Musa’ sını işlerken formu o kadar kusursuz verir ki temsil ettiği figürün kudretini ve erkini iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Ben de kendi heykelimi yaparken kudretli bir simasının olmasını istemiştim ve bu sert sima yumuşak ve kıvrımlı sakallarla bir tezat ve aynı zamanda uyum içindedir. Yaptığım her heykel benim için çok kıymetlidir fakat bu heykelle aramda başka türlü bir bağ olduğunu hissediyorum. Bu yüzden bu eser benim için bir hayli kıymetlidir.
Sanatta özgünlük hakkındaki fikirleriniz nedir? Eserlerinizi özgün ve biricik yapan nitelikler nelerdir?
Bir sanat eserinin taşıması gerektiği en büyük özellik bence özgünlük ve biricikliktir. Bunun neden önemli olduğunu ise şu şekilde açıklamak isterim;
Her sanat eseri yaratıcısından parçalar taşır; onun duyguları, o anki hissiyatını ve ideallerini sanatçının yapıtında görebilirsiniz. Bunun olması için sanatçı büyük uğraşlar göstermeli ve eserinin mümkün olduğunca titiz bir şekilde bu kaidelere bağlı kalarak hayata geçirmelidir.
Bugün birçok sanatçı heykel yapıyor ve birçoğu da birbirine kısmen benziyor.
Ben kendi eserlerimin özgün ve biricik olduğunu düşünüyorum, bunun nedeni kendime özgü bir teknikle çalışıyor olmamdır. İşe başlarken ve başladıktan sonra işin nereye varacağını tam olarak bilemiyorum ve genel olarak spontane bir süreç oluyor ve bana da sürpriz oluyor. Fakat bunun dışında heykellerimde kullandığım bazı formlar bana hastır. Bunlara örnek olarak figürlerin ellerindeki asaları verebilirim. Buna ek olarak formu işleme şeklim tamamen bana özeldir.
Zeynel Abidin Koşarca | instagram
Nazlı Işık | instagram | web site
Son Yazıları Nazlı Işık (tüm yazıları)
- Genç Sanatçı Gülcenur Özdemir - Kasım 20, 2023
- Genç Sanatçı Esin Berk Röportajı - Kasım 10, 2023
- Hayatının İkinci Bölümüne Hoş Geldin Seramik Sergisi A. Ceren Asmaz - Haziran 8, 2023
