Geometrik Duygulanım

Geometrik Duygulanım

1821 yılının sıcak bir mayıs ayında daha önce görülmemiş bir olay gerçekleşmiştir. Londra Kraliyet Akademisi’nin yıllık sergisine gelen ziyaretçiler, gördükleri şey karşısında ne düşünmeleri gerektiği konusunda kararsızdı. Daha önce hiçbir sanatçı buna cesaret edememiştir. Sanatçı tek başına bir manzara resmini, oldukça
büyük ebatlarda ilk defa resmetmiş ve tek başına bir sanat eseri olarak sergiye koymuştu.

Halbuki manzara görece olarak düşük öneme sahip bir alandır. Sanatçı hangi cüret ile bunu yapmış, izleyicisinin karşısına çıkmıştır ?

Üstelik konusu da son derece enteresandır. Bir “Saman Arabası ”nın ele alındığı eser, kırsal bir yerin manzarasını içeriyordu. Jhon Constable iyi bir sanatçıydı, fakat teknik olarak gerçekçilikten uzaklaşıyor eserlerinde daha fazla kaygılara yer veriyordu. Eserde bakılarak yapılan tek bir nokta dahi yoktur. Constable, çocukluk yıllarında geçirdiği bölgelerden birini yeniden resmetmiş, kısa süre sonra bu bakir toprakların buharlı makinelerce işgal edileceğinden tedirgindir. Bu aydınlanmaya karşı duygusal bir tepkidir. Benzer bir tepkiyi yüzyıllar sonra başka coğrafyada başka bir usta ortaya koyacaktır. Büyüdüğü toprakların talan edilip, otoyola çevrildiği Karadeniz’in sesini yeniden duyulmasını amaçlamıştır. Kimseye bir faydası olmayan modern yüzyılın ortasında doğmuş, 51 yılının yağmuruna tutulmuştur. Karadeniz ki yuva olduklarına karşı acımasız, tepelerin tepeleri oluşturduğu sisli bir kenttir. 77’de bitirdiği soğuk Ankara, daha kederli ve pusludur. Dönemin kaynayan kazanlarından biri olan Gazi Üniversitesi’nde Eğitim bölümünü bitirmiştir. Tam da ortadan ikiye bölünen ülke gibi bölünmüş, payına sol tarafı düşmüştür. Bunun bedelini tekrar ve tekrar ödeyecektir. Aydınlanma mücadelesi veren topraklarında, dikta rejimine direnecek ve
eserlerinde daha çok doğaya gömülecektir.

Adil Ocak eserleri incelendiğinde sanatçının kaygısının, pastel renklerle doğa betimlemesi olmadığı açıktır. Keskin bir geometri kaygısı dikkat çekmektedir. Onun eserlerinde, kompozisyon ve renk armonisi birbirini tamamlamakla mükelleftir. Aydınlanmanın dayanılmaz akılcılığına bir duygusal tepki koyan
romantikler gibi Adil Ocak’ta büyüdüğü coğrafyaya tepkisini koymaktadır. Eserlerindeki geometrik ve kuralcı yaklaşım, kendi iç dünyasında toparlayamadığı dağınıklığın bir simgesi olabilir. Bu yüzdendir ki son sergisinin adı; Gönlümün Arka Bahçesi’dir. Eserlerindeki ağaçlar iç içedir. Ancak hiçbir zaman kaynaşıp başka formlara evirilmemektedir.

Doğasındaki her bir canlı, kalabalıklar içerisindeki bir yalnızlık gibidir . Benzer bir durum sanatçısı içinde geçerlidir. O kadar çok insan sığdırmıştı ki gönlüne, kendisine pek yer kalmamış gibidir.
Eğer durum böyle olmasaydı, neredeyse ömrünün tamamını geçirdiği beyaz boş tuvaller dolup taşmazdı. Sanat tarihi, kendi varoluşunu tuvallerinin pürüzsüz beyaz yüzeyinde bulan sanatçıların tarihidir. Her coğrafya ve çağda, farklı yöntemlerle ele alınsalar da içinde taşıdığı duygu çoğunda ortaktır. Kimi sanatçı, çocukluğunda yaşadığı kaygı ve travmaları tuvallerine aktararak derman arar. Kimisi yaşadığı varoluş sancısını karıştırır paletinde. Adil Ocak’ta kendi ruhunun lirik bir anlatımını gerçekleştirerek, izleyicisi ile buluşmaktadır. Eserlerinde dikkat çeken hususlardan biri şüphesiz, zaman zaman gökyüzünde beliren şerit yada ikaz levhası
benzeri yapıdır. Resmin genel perspektifini tamamen değiştiren bu küçük detay hakkında, sanatçının bir açıklaması bulunmamaktadır. Yeryüzü ile gökyüzü arasında sanki bir olay yeri şeridini andıran imge, resme farklı bir anlam katmaktadır. İnsanoğlu ile tanrısal bir gücün arasındaki sınırı belirliyor izlenimi vermektedir.
Sonsuz gibi gelen insan ömrünün sınırlarına da bir gönderme olabilir.

Bir yönetmen ile ressam arasında temel bir fark bulunmaktadır. Yönetmen önce filmi çekip sonra izleyen kişidir. Ressamlar ise önce filmi zihninde izleyip sonradan çekmekte yani görselleştirmektedir. Adil Ocak sık sık ziyaret ettiği Datça’da, temmuz sıcağının göz kapaklarında bıraktığı kızıllığı, toprak rengi olarak kullanır.
Çocukluğunun geçtiği coğrafyanın parçalı bulutları, hala tuvallerinde dolaşmaktadır. Zihnin de dolanan bir ömre sığmış filmin parçalarını, izleyicisi ile buluşturmaktadır. Geriye yalnızca bu büyülü dünyanın tadını çıkartmak kalmaktadır.

Ağıt Uğur ULUDAĞ

The following two tabs change content below.
22 Temmuz 1989 Osmaniye doğumlu. 2004 yılında Mersin Nevid Kodallı Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümünde, sanat eğitimine başladı. 2008 yılında başarı ile mezun olduktan sonra, aynı yıl Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünü kazanarak akademik eğitime başladı. Fakülteden 2013 yılında Bölüm Birincisi olarak mezun oldu. Akademik eğitim süresince çeşitli resim sergilerine katılmaya başladı. 2017 yılında Osman Gazi Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Resim Anasanat Dalı’nda Tezli Yüksek Lisans eğitimine başladı. 2021 yılında mezun oldu. Akademik eğitimden günümüze kadar yetmişten fazla sergiye, pek çok uluslararası çalıştay ve fuara katılmış ve 4 kişisel sergi açmıştır. Sanatçı Eskişehir’de atölyesinde üretimlerine devam etmektedir. Ağıt Uğur ULUDAĞ

Son Yazıları Ağıt Uğur Uludağ (tüm yazıları)

BU SAYFAYI PAYLAŞ

.