Van Kalesinde Tarihe Yolculuk

Van Kalesinde Tarihe Yolculuk

ESİN BOZDEMİR

Tarihi bir şehir Van, eski adıyla ‘Tuşba’ Urartu Uygarlığı’nın başkenti. Vanlıların gölden çok deniz olarak adlandırdıkları Van Gölü’nün kıyısında, binlerce yıllık bir uygarlığın üzerinde son derece gelişmiş bir kent. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması Van’ı her devirde ekonomik açıdan cazip kılmış. Köklü tarihi, zengin kültürü, gölü, bereketli suları, bağları, bahçeleri, kedisi ve özel mutfağı ile Van’da olmanın heyecanı içindeyiz.

Van gezimizin ilk durağı ise Van Kalesi oluyor. Ancak kaleye çıkmadan önce Van’ın tarihi hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

Yapılan araştırmalar ve tarihi belgelere göre kentin tarihi M.Ö. 4 bin yılına kadar uzanıyor. Van’a ilk yerleşenler ve devlet düzenini kuranlar Hurriler’dir. İki bin yıl bu topraklarda yaşam sürerler. Komşuları Asurlular Hititlerle sürekli savaş halinde olurlar. Ancak Hititlerin ünlü Kralı Şuppuliuma’ya yenik düşünce parçalanırlar. Bu tarihten sonra küçük beylikler halinde 150 yıl yaşam sürdürürken aralarında örgütlenerek yeni bir güç oluştururlar.   Ve M.Ö 9. yüzyılda ‘Urartular’ çok daha güçlü bir şekilde tarih sahnesinde yeniden yerlerini alırlar.

Van’a ilk yerleşen Hurriler bölgede 2. kez kurdukları devlete ‘Urartu’ Kale’nin olduğu Van bölgesine de ‘Tuşba’ adını verirler. Urartular’ın ilk Kralı Lutipri’nin oğlu 1. Sarduri M.Ö. 830-840 tarihleri arasında Van Kalesini yaptırır. Kent kalenin etrafında gelişir. Adı ise zamanla Viane, sonra da Van’a dönüşür.

Bir başka rivayete göre tarihçiler; ” Van’ın Milattan 1800 yıl önce Asur Kraliçesi Semiramis tarafından kurulduğunu söylerler. Semiramis, Surların kraliçesidir. Dediği dedik, kestiği kestik olan dünyalar güzeli Semiramis, Muradiye çevresinde sefere çıktığında karşısına çıkan Ara adında genç bir hükümdara gönlünü kaptırır. Güzel olduğu kadar mağrur olan kraliçe bu sırrını kimseye açıklayamaz. Savaş devam etmektedir. Semiramis’in kuvvetleri son bir saldırı ile bölgeyi ele geçirir. Ancak son saldırı sırasında Hükümdar Ara da öldürülür. Haberi alan Semiramis, bu kayalık üzerinde bir kale inşa ettirmeye karar verir. Kısa sürede kale yapılır, eteğine de şanına uygun bir şehir kurulur. Şehrin adını da Şamrangerd koyarlar. Aradan yıllar geçer. Ara’nın acısıyla yanan yürek bu defa da sıla hasretine yenik düşer. Memleketine dönmeye karar veren Kraliçe Semiramis, kaleyi ve kurduğu şehri Wan adındaki bir komutanına bırakarak ülkesine döner. Şehrin bugünkü adının bu komutandan geldiği söylenir. “

– İyi bir tarımcı olan Urartular verimli topraklarda uygun iklim koşullarını da değerlendirerek meyve sebze bahçeleri kurarlar. Sulama kanalları inşa ederler ve bir mühendislik harikası olarak sulu tarım yaparlar. İleri bir tekniğe dayalı olan sulama kanalları, yakın bir tarihe kadar kullanılanılır. Kral Menua zamanında yapılan sulama kanallarına suyun doğduğu yerden dolayı Şamra Suyu denmektedir. Urartuların sulama sistemindeki bu başarısını miras olarak devralan Osmanlı’da ‘kehriz’ denilen bir tür dev sarnıçlar kurarlar. Bu kehrizler şehir şebekesi kesildiği dönemlerde su ihtiyacını karşılar. –

Asur ve Urartu kitabelerine göre bu güçlü devlet Lutipri ile başlamış ve 14 kral tarafından yönetilmiş. Urartu devleti Kral 4. Sardur devrine kadar devam etmiş. Daha sonra Asur, İskit ve Kimmerler tarafından yönetilmiş. İran’dan gelen Medler ve Persler onların da izini silmiş. Artık Van’da Pers dönemi başlamış…ancak bu defa İran’ı elinde tutan Büyük iskender tarih sahnesine çıkmış. Ezeli rakibi ünlü Pers Kralı Darios’u yendikten sonra Van’ı kendi ülke sınırları içine katmış.

Gel zaman, git zaman devran değişmiş! Büyük İskender genç yaşta ölünce, Makedonyalılar Romalılara karşı daha fazla direnememiş. Büyük İskender’in ünlü komutanı General Selevkos Van’ı M.Ö. 66 yılında Romalılara teslim etmiş. Bu tarihten sonra sahneye bu defa da Ermeniler çıkmış. Kral Tigran, bölgede Ermeni Devleti’ni kurmuş, Romalıların bölündüğü dönemde çatışmalar çıkartarak Van’a egemen olmuşlar. Sasaniler de Romalıların bölgedeki etkinliğine son vermişler.

Ve 1064 yılında Melikşah, Bizanslıları yenerek Van ve çevresini ele geçirir. Babası Alparslan da aynı tarihlerde Malazgirt’i topraklarına katınca bu bölgede hakimiyet Türkler’e geçer.  Ama bu çok da kolay olmayacaktır. Çünkü bu defa da Ruslar Van’ı işgal eder. Bu işgal 2 Nisan 1918’de son bulur. Ancak kentte yakılıp yıkılmayan yer kalmaz, Van harabeye döner. 1921’den sonra kente geri dönen Vanlılar kale ve civarını terk ederek bugünkü Van’ın bulunduğu yeri kendilerine mesken edinirler. Tarihi bilgilerle donandıktan sonra artık Van Kalesi’ne çıkabiliriz.

Urartu Kalelerinin en görkemlisi Van Kalesi

Van Kalesi, Urartu Kralı 1.Sarduri zamanında, ovaya hakim bir tepeye – kalker bir kayalık üzerine – kurulmuş. Yüzyıllar boyunca burada egemenlik kuran çeşitli uygarlıkların onarımları ve eklemeleri ile kale, günümüze kadar oldukça iyi bir durumda gelebilmiş.

Vakti zamanında ise eski Van yerleşimi, kalenin eteklerindeki bölgede imiş. Uzun yıllar Urartu’nun hükümet merkezi olan kale, iç içe dört surla çevrilmiş. Van Kalesi iç ve dış kale olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. İç kaledeki en önemli yapılar Sardur (Madır) Burcu, sur duvarları, Urartu kralları Menua ve I. Argişti’ye ait mezarlar, su sarnıcına ulaşan Binbir Merdiven, Açıkhava Tapınağı (Analıkız) olarak bilinen iki ayrı tapınak nişi yer alıyor.

Van Kalesi’nin tepesinden Yeni Van’a kuşbakışı

Van’da üç asır boyunca hüküm sürmüş olan Urartuların en büyük özelliği ise yaptıkları her şeyi gelecek nesillere aktaracak yazılı kaynaklar bırakmış olmalarıdır. “Horhor Yazıtları” olarak adlandırılan yazıtları ise en uzun yazıtlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Urartulardan kalan 500’e yakın yazılı kaynağa göre, göl ve dağlar onlar için son derece kutsaldır.

Osmanlı döneminde Kaleye, cami, medrese, kışla, su kulesi ve bir de depo eklenmiş. Van Kalesi, 2016 Agustos ayı itibari ile UNESCO “Geçici Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.

Yakın bir tarihte (2019) Van Kalesi’nin eteklerinde yapılan kazı çalışmalarında 5 bin yıl öncesine ait 2 oda ile ilk çağ dönemine ait çanak ve çömleklere ulaşılmış.

Eski Van şehrinden geriye kalan tarihi eserler:

Ulu Cami Solda, Sağ başta Hüsrev Paşa Cami, onun da solunda aynı paralelde
Kaya Çelebi Cami yer alıyor. 

Hüsrev Paşa Cami ve külliyesi:Volkanik ahlat taşından yapılan caminin Mimar Sinan’ın eseri olduğu söylense de kesin olmadığından, büyük sanatçı tarafından tayin edilen bir usta tarafından yapıldığı düşünülmektedir.

Ulu Cami’nin, sadece tuğla minaresi kalmış. 14. veya 15 yüzyılda yapıldığı düşünülen Ulu Cami döneminin en görkemli yapısıymış. Caminin Karakoyunlu Kaya Yusuf tarafından yaptırıldığı düşünülse de, Evliya Çelebi Ulu Cami için; “Azerbaycan hükümdarlarndan Akçakoyunlu Cihan Şah’ın yapısıdır. ” demiş. Ve caminin başka örneği olmayan bir şaheser olduğunu belirtmiş.  Geriye ne yazık ki yarım minareden başka hiç bir şey kalmamış.

Süleyman Han Cami, Van Kalesi

Süleyman Han Cami kalenin üst kesiminde yer alıyor. Yapıldığı tarih tam olarak bilinmese de adını taşıdığı Sultan Süleyman tarafından 1534 yılında onarılmış.

Çok görkemli ve oldukça büyük bir kaleydi Van Kalesi. Kapalı ve tehlike arz eden yerler dışında ulaşabildiğimiz noktalara kadar gidebildik. Dini ritüeller için kullanılan kutsal mağara tapınağı kapısı ‘Meher Kapı Anıtı’na ve diğer yazıtlara, kitabelere ulaşamadık mesela. Ama tüm bunları hatta çok daha fazlasını Urartu Müzesinde göreceğimi tahmin ediyorum!

Örnek Van Evi

Kaleyi gezdikten sonra, biraz da vadide dolaşıyoruz. Yemyeşil çayırlar ve mis kokulu kır çiçekleri arasında gezinirken, örnek bir Van evi dikkatimizi çekiyor. Ne yazık ki kapalı olduğu için, evin içini göremiyoruz.

Eski Van evlerinin mimarı özelliklerinin korunması, tanıtımı ve gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılmasını sağlamak amacıyla, Van Valiliği ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin ortaklaşa bir çalışması olarak tarihi Van Kalesi’nin kuzeybatısında ”Örnek Van Evi ve Çevre Düzenleme Projesi” ile; çift katlı ve cumbalı ‘Örnek Van Evi’, beş geleneksel dükkan, bir tandır evi, dört adet bölge mimarisine uygun köprü ve bir de Van Kahvehanesi ile Van Kalesi’nin eteklerinde çok hoş bir çevre düzenlemesi yapılmış.

Yemyeşil parkta semaverde çay keyfi yapmasak olmazdı. Üstelik park oldukça da tenhaydı. Pandemi koşullarında bundan daha alâ bir ortam bulamazdık. Kuş sesleri arasında tavşan kanı çaylarımızı yudumlarken uzaklarda Erek Dağı, karşımızda ise Van Kalesi kadim çağlardan sesleniyor bize.

” Hoş geldiniz, safhalar getirdiniz…”

Esin Bozdemir

The following two tabs change content below.
Esin Bozdemir Balıkesir doğumluyum. Gurbetçi bir ailenin çocuğu olarak hayatımın kısa bir çocukluk dönemi Almanya’da, bir dönemi de eğitim amacıyla Londra’da geçti. Burada dil ve marketing eğitimi aldım. Profesyonel iş hayatım ise İstanbul’da çeşitli özel sektörlerin marketing, halkla ilişkiler ve yönetim kadrolarında çalıştım. Eğitim ve iş hayatıma bağlı olarak yurt dışı seyahatlerim beni farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden insanlarla tanıştırdı. Bu durum benim hayata bakışımı şekillendirdi. 2009 yılından itibaren ‘İzler ve Yansımalar’ adı altındaki bloğumda kültür-sanat, seyahat ve yaşama dair yazılar yazmaktayım. Bunun yanı sıra resim sanatında da çalışmalarımı aralıksız sürdürmekteyim. https://www.instagram.com/esin_bozdemir_art/ https://www.instagram.com/izlerveyansimalar/ https://www.esinbozdemir.art/
BU SAYFAYI PAYLAŞ

.